Kayıtlar

Temmuz, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

denetim günlükleri: eğitim şart!

Resim
anketlerle başımın hoş olmadığını başka bir vesileyle yazmıştım sevgili günlük.. ancak her şeye rağmen bir iç denetim sürecimizle ilgili yeniden anket yöntemine başvurduk.. ve tabii ki “yine anket göndermişsiniz” serzenişine bir dahi aşk ile şevk ile muhatap olduk..😁 neyse bu kez konu idari personel yönetim süreçleri.. ve önemli bir geri dönüş bekliyoruz.. anketin ciddi bir faydası tanınırlığı arttırması bence.. biz buradayız, varız, bir şey yapmaya çalışıyoruzun güzel bir göstergesi oluyor.. (gerçi hala tanınırlık çalışıyor olmak da bir kabız bir görüntü veriyor ama neyyssse) gönül ister ki profesyonel bir destek alarak anketleri hazırlayabilelim.. ya da iç denetçilere verilecek eğitimlerde artık “anket nasıl hazırlanır, spss nasıl kullanılır, veri çekme ve yorumlama teknikleri nelerdir” şeklinde spesifik alanlara girilse de biz de kendi kendimize profesyonel çalışmalar yapabilelim.. gerçi şimdi sen diyeceksin ki eğitim ne ya?.. 👀  evet bunu sormakta haklısın eğitime gitmeyeli öyl

kent yaşamı: yitiğimiz "değer"

Resim
eskiden her şeyin ayrı bir tadı mı vardı günlük.. yoksa ben yaşlandığım için mi aynı tadı alamıyorum? bu durumun en son örneğini geçen ay ortasında bir Cuma günü yaşadım.. karne günüydü.. okullar kapanmış, tatil başlamış ve öğrenciler karnelerine kavuşmuşlardı.. ancak heyhat hazandı benim için sanki.. bir neşe yoktu etrafta.. bir dönem sonu muhasebesi mevcut değildi.. kendi çocukluğumu, gençliğimi düşündüm sonra.. önce "topkapılı mehmet beydeki" sonra da pertevniyaldaki günlerimi hayal ettim.. karne günü bambaşkaydı bizim ev için.. çok iyi olsa da biraz kırık olsa da karneler bu böyleydi.. bir sevinç olurdu sabahın erken saatlerinde, evden çıkardık ve son derste karnelerin verilmesini beklerdik.. verilmeyecek, yetişmedi vb polemikler olurdu hep.. hep bir ağızdan "akdeniz karadeniz karneleri isteriz" diye tempo tutar baskı yapmaya çalışırdık kendimizce.. keza hiç birimizin duyulan malumatı hemencik internete girip öğrenebileceğimiz tabletimiz ya da cep telimiz yoktu.

bu kentte aşk: temmuz da geldi...

Resim
temmuz da geldi.. vaat ettiğin ay.. ve 14’ü ve 15’i.. akşamlar hala hüzünlü.. kapın hala kapalı.. şarkılar anlamsız.. yavan.. hep yarım.. boğaz bana gülmüyor.. vapurlar yapayalnız, soğuk.. ilk kalkışta biraz gülümsemeye çalışıyorlar sanki.. ama sonra derin bir sukut.. bir son gece trajedisine yenik düşmüş her şey.. İstanbul.. yaşlı ve güzel kadın, olayın geçtiği yer.. çok görmüş çok geçirmiş olsa da her acı aynı ona.. her acı ilk.. beklemek.. beklemek.. insana en çok vuran.. giderken yağmur yağıyordu.. “döneceğim” derken.. hani yürümüştük iskeleden sirkeci istasyonuna.. yağmur göz yaşlarımızı gizliyordu.. “bak şimdi kış.. kışın günler kısa zaten.. ve soğuk havada gezmesi zor” demiştin.. ve eklemiştin “geleceğim, güneşler açtığında, yağmurlar dindiğinde, İstanbul güldüğünde.. yine gezeceğiz avare avere.. kimseye karışmadan yalnız birbirimizi görerek”.. peki bu ne şimdi?.. temmuz ve hala gelmedin.. hava açtı.. yağmur yok.. hem de çok sıcak.. peki bu ne?.. İstanbul ağlıyor hala.. duvarl

denetim günlükleri: iç denetimin yan ürünleri

Resim
Selamlar günlük.. aklıma takılan soru şu: iç denetimin yan ürünü olur mu; olursa nasıl değerlendirilir?.. şimdi fıkralarla Türkiye programındaki karakter gibi “nasiii” diye soracağını biliyorum.. hemi de gözünü belerte belerte 😉  neyse açayım.. farzı muhal şimdi bir denetim yapıyorsun ve bu denetim esnasında insan kaynağına ilişkin tespitlerin de oldu.. ne yapacaksın.. denetimi o alana mı yönlendireceksin yoksa aynen devam edip “eh bunlar da yan ürün” şeklinde şimdi yahut gelecekte malzeme mi edeceksin?.. aslında bu biraz da üst yönetimin bakış açısıyla ilgili.. hatta biraz değil çok ilgili.. yani ben üst yönetici olsam böle bir imkandan yararlanırdım.. öyle ya kendimin gidemediği yerlere giden gelen, herkesle çok daha rahat iletişim kuran iç denetim gibi bir mekanizmam varsa onlardan sadece program dahilinde değil; daha genel istifade ederdim.. örneğimizden gidersek.. diyelim taşınır denetimi (bu taşınır denetimi de usanç vermiştir ya neyse) yapan bir iç denetçimiz var.. tamam düze

denetim günlükleri: iç denetimin iç değerlendirmesi

Resim
Bu gün seninle bir benchmarking paylaşacağım günlük.. ve tabii ki yine yeniden bizim iç denetim biriminden.. birimim diye demiyorum amma velakin iyi bir iç denetim birimi olduğu "kessin".. neyse bu kadar reklamdan sonra gelelim iyi uygulamamıza: iç değerlendirmeyi tamamladık günlüğüm.. şimdi diyecen ki bu zaten her iç denetim biriminin yapıvermesi gereken bir husus değil mi? kağıt üzerinde -bu da muhteşem bir kalıptır- öyle de geçen seneki idkk genel faaliyet raporuna bakarsan 256 idareden sadece ve sadece 40 “danesi” iç değerlendirme yapıvermiş.. 40 dane arasında da bizim birimimiz şekerpare gibi duruyor hani..😆  sevgili arkadaşımız, güzel insan Yaşar kardeşim bu sene de deruhte ettiği bu vazifeyi layık-ı vechiyle  yerine getirdi.. geçen seneye göre biraz ilerleme var.. kırmızılar sarı olmuş falan.. bunlar önemli tabi.. idarelerde kendini böyle değerlendiren kaç birim var?.. bu bizi başka kılan bir özellik bence.. olayın önemli bir boyutu iç değerlendirmeyi birimden birin

kent günlüğü: ikindi'ye

Resim
ne sabahın mahmurluğu ne de gecenin huzuru.. hiç bir vakti ikindi sonrasına değişmem.. yavaşça kaybolurken güneş, evlerine gitmek için toparlanırken insanlar.. bir günü daha geride bırakmış olmanın hüznünü duyumsarken.. ve tek başına dinlerken.. işte ikindi o zaman ikindidir.. bedenimin yorgunluğuna inat ruhumun dinginliğe ulaştığı zaman.. ve fani olmanın dayanılmaz hafifliği ve uzaktan görünen an ılar.. ve usulca binen yolcularıyla umarsızca yol alan vapurlar.. biraz sonra evde olacak olmanın huzuru, gidecek bir yerin ve seni bekleyenlerin bulunduğunu bilmenin mutluluğu.. giderek kararan hava.. hafifçe üşüten rüzgar.. başarısızlıklar, hayal kırıklıkları, üzüntüler, kavgalar.. ikindinin engin gönlünde hep af edişler.. hep umutlar, hep göz yaşları, hep dostluklar, hep çocuk olmak.. hep ikindide olmak... Tanpınarın deyişiyle; " Karışan saatler içinde hâtırana   Bazı sabahlarla ikindiler yan yana,   Değişik gülleri sanki tek bir baharın;  Bâkir hülyasıyla beyaz ve ürke