Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

fenere ışık olmak için derhal toz ol...

Resim
ersonun pek mattah bir antrenör olmadığı belliydi ya sevgili günlük.. o ayrı.. ancaaak coco yu alıp küme düşmenin eşiğine geldikten sonra kovmak ve de bizim ersoyu –çok bilmişlerin istemiyle ve de asla yabancı antrenör gelmeyecek, böyle bir şey olursa aykuttan başkası olmayacak demesine rağmen- getirmek neyin nesin hiç anlam veremedim.. burada bir hinlik mi var acep.. yani "işte istediniz getirdim öyleyse başarısızlıktan ben sorumlu değilim" anlayışı mı hüküm ferma, doğrusu anlam veremedim.. böyle bir şey varsa çok ayıp hani.. ya da en azından ucuz..  ya alınan "fitbolculara" ne demeli?.. kazma stoper bozuntularına, yeteneksiz ortasahaya ve bal yapmayan forvete.. arada alınıp oynatılmayan stopere.. ve futbol oyun kurallarından zerrece nasiplenmemiş –dünya penaltı yaptırma şampiyonu- jailsona, alman bozuntusu sarı kafaya, nebil(ir) dirara, eskiciye versen naylon tas alamayacağın tolgay, tolga, serdara (bir zamanlar sol kanatta halil İbrahim vardı nedense bu tür

beni denetim mezarlığına gömün

Resim
denetim elemanlığındaki üstat-çırak ilişkisi bir parça tasavvuftaki şeyh-mürit olayına benziyor günlük.. bir mürit gelir şeyhe bir intisap eder ve eğitsel faaliyet başlar.. ne mi öğrenir usul, adab, erkan ve en son ilim.. sonra kaynar kaynar kaynar ve hocasının “oldun sen” demesiyle otağdan ayrılır ya da bizzat şeyhi tarafından ayrılmaya zorlanır.. kültürel aktarım ancak böyle mümkündür çünkü.. işte bu misal denetim elamanı da bir üstadın elinde pişer, yanar ve de “olur” ..  ancak hiçbir zaman oldum diyemez.. adaba aykırıdır keza.. üstadından öncelikle adab, erkan ve usul öğrenmiştir nitekim.. bilgi sonra gelir.. önce tavır sonra bilgi öğrenilir.. ve bu bağlamda hep bir şüphe duyar.. tıpkı şeyhi tarafından başka diyarlara “sen artık oldun” diyerek gönderilen mürit gibidir.. “acaba oldum mu der?”.. bir durumla karşılaşınca “şimdi üstadım olsa ne yapardı” diye düşünür.. bir mihenk gerekir çünkü.. bu bazen çok sancılı olur.. çünkü yanında üstadın varsa, çözüm konusunda yalnız olmad

"burası gurbet"

Resim
"gurbet elde bir hal geldi başıma.. ağlama gözlerim Mevlam kerimdir.. derman ararken derde düş oldum.. ağlama gözlerim Mevlam kerimdir…" halk edebiyatında bilhassa türkülerde geçen gurbet kavramı ne yakıcı bir kavram günlük.. insanın garipliğini, zayıflığını buna karşılık “ruhtan üflenmek” hasebiyle talip olduğu hedefi ortaya koyması açısından üzerinde durulmalı diye düşünüyorum.. yüzyılların ermişliği, eriyip de gelmişliği, süzülmüşlüğü var içinde.. insanın hikayesi.. gelmeli gitmeli öyküsü.. konmalı göçmeli.. ve herkes bunu anlatmaya çalışmış, nerdeyse tüm toplumlar.. ama Anadolu bambaşka.. hepten başka söylemiş.. yüreğindeki sızıyla titretmiş adeta sazının telini.. yüzyıllarca süren vatan bulma yolculuğunda karşılaştığı farklılıkları birliğe giden değerler olarak bakmayı başarabilmiş.. “varışmak”tan “barışmak”a ulaşmış.. uğraktan uğrağa geçerken “usandım bu canımdan aman; dert ile geze geze” demek belki de Anadolu deyişiyle gurbet.. “sen orada ben burada aman

memleketimden iç denetçi manzaraları

Resim
selam günlük.. bugün seninlen konuşuk etmek istediğim mevzu😆 stratejik plan, iç kontrol sisteminin kurulumu, performans programı hazırlığı ve benzeri bilumum çalışmalarda iç denetçi insanının alacağı tutum olsun istedim.. tabi ki sen de uygun görürsen.. bu tip çalışmalar kurumlarda zaman zaman oluyor ve bu noktada gözler yan hakeme😋pardon, bu konuları en iyi bildiği düşünüldüğünden olsa gerek, iç denetçiye çevriliyor.. peki iç denetçi bu tür çalışmalarda nerede durmalı ya da durmalı mı?.. ya da hiç bulunmayıp 3 maymunu mu oynamalı?..  mevzuya duayenlerin verdiği cevap zaman içinde ciddi farklılıklar gösteriyor.. sahibinin de –duayen filan olmasa da- bu konuda bir fikri var elbet.. madem ki bu gök kubbe altında var olma armağanına erdik bir sözümüz de olmasın mı di mi yani?..  piyazı geçersek.. başkan chambres’ın trusted advisors kitabı bağlamında masada yer almak adına bu tür etkinliklere iç denetçinin “tarafsızlık ve bağımsızlığını” yitirmeden katılması bir gerekliliktir.. bu

Barış Manço Abiye

Resim
seninle bilmiştik dünyanın kaç bucak olduğunu.. içli içli söylerdin bizi mest ederek şarkılarını.. en neşeli şarkılarında bile bir hüzün saklıydı.. belki sesinin tonundan belki şefkat dolu bakışlarından kaynaklanıyordu bu kimbilir.. çocuk olmak apayrıydı Barış abi varken.. 7 den 77 ye programında herkes 100 puanla şampiyondu çünkü.. ekranda katılanları "yeteneksizsiniz" diye aşağılayan saçma sapan insanlar değil; çocuklara zarar vermesin diye yüzüklerini çıkaran Barış abi vardı..  şarkıların apayrı derinlikteydi.. herkese hitap etmek gibi bir kaygın vardı.. herkese dokunmak gibi.. "işte hendek işte devede" toplumsal baskılardan dem vururken "halil ibrahim sofrasında" emeğin, çalışmanın değerini ortaya koyuyordun.. ici boş insanların, ici boş tencere gibi aramızda yeri yoktu.. "anahtarla" küstah fransıza ağzının payını veriyordun.. öyle ya dünyada beş fatihin bir düşünür ettiği başka bir anlayış ve bunu sembolleştiren bir para sis