Kayıtlar

6 Yaşımdı… Dünya Artık Başka Bir Dünyaydı.🌟

Resim
6 yaşına geldiğimde, dünyayı ayırdında olma biçimim bir anda değişmişti. Yeni bir şeylerin olacağı belliydi… Hazırlıklar, alışverişler, o evin içinde dolaşan tuhaf ama güzel koku… Sıcak, bağımlılık yapan, sarımsı ve insanın taa içine işleyen bir koku. Eylüldü. Ve sonra kendimi onun yanında buldum. Disiplinli ama şefkatli… Ciddi olduğu kadar sempatik… Her kelimesinde adanmışlık olan bir ses tonuyla, karşımda adeta ikinci bir annem vardı. En azından kalbim böyle çarpıyordu. Sabırla eğildi üzerimize, kanaviçe işler gibi ince ince uğraştı bizle. Her sabah o vardı artık. Ve yeni kardeşlerimle birlikte bize bıkmadan, usanmadan anlattı… Anlattı… Ve yine anlattı. Yalnız kaldığımda bile sesi hep kulaklarımdaydı: “8. ünite bitecek… Kesir problemlerinde ilk 20 soruyu çözeceksiniz… Sosyal bilgilerde Fatih ilçesini tamamlayın, haritasını çizin…” O, ilkokul öğretmenim Günseli Çin ’di. Yeni kardeşlerimse… Yerleri asla doldurulamayacak sınıf arkadaşlarım. Yıllarca hep o ortamı aradı...

🎵 “Severek Ayrılalım”ın Mantık Muhasebesi

Resim
(Bu şarkıda bir şeyler var ama… ne?) Bazı şarkı sözleri vardır ki insanın zihninde uzun uzun yankılanır… Hani melodisi değil de, mantığı takılır ya akla. İşte o şarkılardan biri de şu meşhur dörtlük: “Severek ayrılalım Aşka hasret kalalım Eğer mutlu olursak Yeniden barışalım.” Şimdi… İlk iki satır tamam. Yeşilçam’da her 10 filmin 7’sinde zaten severek ayrılıyorduk. Aşka hasret kalmak da sevdiğinden ayrılmanın doğal sonucu. Buraya kadar şairane bir patika. Sonra bir anda tramvay geçiyor şarkının içinden: “Eğer mutlu olursak yeniden barışalım.” Nasıl yani? Hadi gel biraz incelteçle bakalım: 1️⃣ Kimle mutlu oluyoruz? Severek ayrıldık. Şu an yalnızız. Ve şarkı diyor ki: “Mutlu olursak…” Kiminle? Kendi kendimize mutlu olmamız zor — ayrılamamızın sebebi o değil çünkü. O zaman kelimenin tam anlamıyla başka biriyle . Yeni biri gelmiş, kalbimizi çalmış, biz onunla mutlu olmuşuz. Yani tablo şu: İlişkiden çık -> iyileş -> yenisine başla -> mutlu ol. 2️⃣...

Mutabık mıyız Gençler?

Resim
Sevgili günlük, yine garip bir iç denetim ritüeliyle karşındayım. Bana en ilginç gelen uygulamalardan biri de şu danışmanlık faaliyeti öncesinde imzaladığımız mutabakat metni . Yani düşün: biz şimdi iç denetçi olarak danışmanlık isteyen tarafla oturacağız ve sahne şu şekilde gelişecek: “Sen aslında şunu şunu şunu istiyorsun, değil mi?” “Mutabık mıyız?” “Bir daha söyle...” Ve bu kez elimizde metinle: “Burada da yazıyor, bak, mutabıkız di mi?..” Epeyce iç denetim yönergesinde yer alıyor bu madde ama uygulamada meşhur “tarafsızlık metni” kadar bile kullanılmıyor sanırım. Zira birçok birim ya da başkanlık, danışmanlık talebinin zaten üst yönetici imzasıyla gelmesini istiyor.  Hal böyle olunca, zaten üzerinde anlaşılmış, sınırları çizilmiş bir konu hakkında danışmanlık faaliyeti icra ediliyor. Ama bazen o kadar sade görünen yazılı metinler bile, giderek ezoterik öğeler barındırabiliyor hani 😄 Yani, “lafın tamamı aptala söylenir” fehvasınca görevlendirme biraz kısa olabili...

Cengiz Kurtoğlu'nun Sert Söylemleri: Aşkın Katıksız Gerçekliği mi, Yakışıksız Bir Tavır mı?

Resim
biraz sert değil mi Cengiz Kurtoğlu?  "yaşamaksa yaşanılır kader buysa katlanılır ben de bir kaç hazin duygu kalleşliğin sen de kalır.. "  "Gözlerin ayrılık adresi sanki..." diye fısıldayan o yumuşak, hüzün dolu ses, nasıl olur da "kalleşlik" gibi keskin bir sözcükte karar kılar? Cengiz Kurtoğlu'nu dinleyen herkesin zihninde beliren bu soru, aslında aşkın doğasına dair çok daha derin bir sorgulamayı barındırır. Şiirsel Başlangıç ve Sert Gerçeklik Şarkı, ince bir melankoliyle başlar. "Gözlerin ayrılık adresi sanki..." dizesi, dinleyiciyi yumuşak bir hüznün içine çeker. Bu lirik anlatım, Kurtoğlu'nun bildiğimiz "aşk adamı" portresine uygundur. Fakat "yaşamaksa yaşanılır/kader buysa katlanılır" diyen o kadere rıza gösteren tavır, aniden "kalleşliğin sen de kalır" sözüyle yerle bir olur. Peki bu geçiş bir sanatsal kusur mu, yoksa dahice bir anlatım mı? Kırılan Kalbin Saf Dili Aslında "kalleşlik"...

Yaban'ı Bir İç Denetim Raporu Olarak Okumak

Resim
  Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Yaban'ı, bir iç denetçinin, gözlemlediği sistemdeki iç kontrol bozukluklarına dair yazdığı trajik bir saha raporu gibidir. Romanın merkezindeki iç deney, "sonradan ihdas edilmiş" bir denetçi olan Ahmet Celal ile, stratejiden tamamen kopuk, işlevsiz bir iç kontrol ortamı arasındaki çatışmadan doğar. 1. Ahmet Celal: Sisteme Sonradan Dahil Edilmiş, "Yaban" Bir İç Denetçi Ahmet Celal, tipik bir iç denetçi gibi, gözlemler, belgeler ve riskleri raporlar. Ancak o, köy sistemine yabancıdır; köylülerin gözünde bir "yaban"dır. Tıpkı bir iç denetçinin operasyonel süreçlere dahil olmaması gibi, o da köyün organik bir parçası değildir. Bu yabancılık, onun tarafsız gözlem yapma gücünü artırırken, önerilerinin dikkate alınma şansını yok eder. Onun "Türk entelektüeli Türk aydını, Türk ülkesi denilen bu engin ve ıssız dünya içinde bir garip yalnız kişidir" tespiti, bir denetçinin kendi denetlediği kurumda hissettiği en d...

Maç Yazısı: Kadıköy'de Ligin Dönüm Noktası

  Giriş Fenerbahçe, Kadıköy'de Kayserispor'u 4-2'lik net bir skorla mağlup ederek Galatasaray'ın puan kaybettiği haftayı mükemmel şekilde değerlendirdi. Bu sonuçla puan farkını bire düşüren sarı-lacivertliler, aynı zamanda galip gelme kültürünü de sürdürmüş oldu. Tedesco'nun her hafta takıma kattığı kimlik, bu maçta da kendini gösterdi. 🔄 Maçın Dönüm Noktası Maçın belirleyici anı, 38. ve 40. dakikalarda arka arkaya gelen Asensio ve Nene golleri oldu. İlk yarının bitimine 10 dakika kala bulunan bu iki gol, Fenerbahçe'nin hem oyun hem de psikolojik üstünlüğü ele geçirmesini sağladı. ⚽ Maçın Dinamikleri Teknik Direktörün Taktik Yaklaşımı: Tedesco'nun esnek antrenörlük yaklaşımı bu maçta da kendini gösterdi. Hergün üzerine koyarak ilerleyen teknik adam, elindeki kadroyu olabildiğince esnek kullanmaya çalıştı. Özellikle Fred ve Nene'nin yükselen performansları, Tedesco'nun oyunculara dokunma becerisinin bir sonucu. Diğer Detaylar: İstatistiklerde Fenerba...

Maç Yazısı: Fenerbahçe Fren Yaptı

  Giriş Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi'nde Çek temsilcisi Viktoria Plzen deplasmanından golsüz beraberlikle döndü. Beşiktaş derbisi sonrası rotasyona giden sarı-lacivertli ekip, genç ve dinamik rakibi karşısında etkili bir oyun kuramadı. Ekonomik değeri çok alt seviyelerde olan Plzen, "her şeyin para olmadığını" sahada kanıtlayan bir performans sergiledi. 🔄 Maçın Dönüm Noktası Maçın en net kırılma anı, El Nesiri'nin topu adeta piknik yapar gibi sürüp kadife bir vuruşla kaleciye teslim ettiği pozisyon oldu. Bu andan itibaren Fenerbahçe'nin galibiyet ihtimali büyük ölçüde azaldı. Szymanski-Nesiri ikilisinin ofansif etkisizliği, takımın en büyük handikapı olarak öne çıktı. ⚽ Maçın Dinamikleri Teknik Direktörün Taktik Yaklaşımı: Tedesco'nun rotasyon kararı takımın hücum gücünü olumsuz etkiledi. Orta sahada vasat altı bir tablo çizilirken, ofansif bağlantılar bir türlü kurulamadı. Son 30 dakikada Fred, Duran, Asensio ve Nene'nin oyuna girmesiyle oyunda bir canla...