Kayıtlar

Ah 90'lar Vah 90'lar...

Resim
🎧 90’ları Seviyorum… Hani sanki bir şeyler olmaya başlamıştı da 80’lerde… Ama o şey — artık her neyse — 90’lara gelindiğinde patlamak üzereydi. Bir tür “fırtına öncesi sessizlik gibi ” bir hâl. Ve sonra BOOM! Birden bire renkler, ezgiler, sesler, klipler, danslar… Her şey bir anda parladı. Biz o yıllarda hem büyüyor, hem değişiyor, hem de memleketin müzik devrimine farkında olmadan tanıklık ediyorduk. 📺 Müzik Dergisi, Şafak Karaman ve kasete albüm denilen günler… Şafak Karaman’ın sunduğu Müzik Dergisi vardı. Bugünün playlist kültürünü bırak, biz “kasete albüm” demeyi bile Şafak’tan öğrenmiştik. Sound , vokal , aranje gibi havalı kelimeler hayatımıza o programla girdi. O dönem Türkçe pop gerçekten GERÇEK ti. Hem saf, hem samimi, hem heyecanlı… Sürekli “yeni bir şey oluyor” hissi veren bir mucize hali. 🌟 Patlamanın ilk dalgası: Tarkan : Yıldırım gibi düştü memlekete. Kıl Oldum Abi , Şımarık , Hepsi Senin Mi? … Çarşı pazar Tarkan’dı. Burak Kut : “Benimle Oynama”...

Maç Yazısı: Derbi Gölgesinde Bir Avrupa Gecesi

Giriş UEFA Avrupa Ligi'nin 5. haftasında temsilcimiz Fenerbahçe, sahasında konuk ettiği Macar temsilcisi Ferencvaros ile 1-1 berabere kaldı. Sarı-lacivertlilerin golünü Anderson Talisca, Ferencvaros'un golünü ise Barnabas Varga kaydetti. Fenerbahçe'de Jhon Duran'ın 90+3. dakikada doğrudan kırmızı kart görmesi ise maçın tartışmalı anlarından biri oldu.  Fenerbahçe'nin aklı ise, Pazartesi günü oynanacak Galatasaray derbisindeydi  ve bu durum maçın genelinde kendini hissettirdi. 🔄 Maçın Dönüm Noktası Maçın en kritik anı, Ferencvaros'un Barnabas Varga'nın golüyle öne geçmesi oldu. Fenerbahçe savunmasının zafiyetinin görüldüğü bu pozisyonun ardından, Jhon Duran'ın 90+3. dakikada gördüğü doğrudan kırmızı kart ise maç sonrası tartışmaları beraberinde getirdi ve takımı derbi öncesi düşünceye saldı. ⚽ Maçın Dinamikleri Teknik Direktörün Taktik Yaklaşımı: Tedesco, derbi maçını düşünerek kadroda rotasyona gitti. Takımın ofansif oyun kurma çabaları yetersiz kalırke...

İzleme Ya da İzlememe Faaliyetleri

Resim
Sevgili günlük, Bizim iç denetim mesleğinde izleme dediğimiz bir olay var ki… Bunu ciddiye almadan yapılan iç denetim, kabaca şöyle bir şey oluyor: “Tohum ektik… suladık… çapayı yaptık… Ve sonra tarlayı terk ettik. Ağaç büyüdü mü, meyve verdi mi, kurudu mu… Allah bilir.” Netekim, yıllar önce hasbelkader katıldığım BM’ye bağlı WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) sunumunda epey sarsılmıştım. Kurumun İç Denetim Başkanı — ki kendisinin Türk olduğunu duyunca ayrı bir sevindirik oldum — şöyle demişti: “8 iç denetçimizin 4’ü sadece izleme yapıyor.” Nasıl yani? Sekiz kişi var, yarısı sadece izleme mi yapıyor?! O an, izleme sürecinin önemini ilmelyakîn anlamıştım. Uygulama da ise… Bu sürecin hakkıyla icra edildiğine pek az şahit oldum. Hatta bazı yerlerde izleme süreciyle ilgili beklentinin iç denetime yıkılması gibi tuhaf bir model olduğunu bile söyleyebilirim. 🧩 “Rapor iç denetimin, çözüm iç denetçinin işi” sananlara… Önlerine bir izleme formu gelen bazı birimlerde ...

Maç Yazısı: Fenerbahçe'nin Rize'deki 5-2'lik Zaferi ve Derbiye Büyük Mesaj

Giriş Fenerbahçe, Süper Lig'in 13. haftasında Çaykur Rizespor'u deplasmanında 5-2 mağlup ederek tarihi bir geri dönüşe daha imza attı. 15. dakikada 2-0 geriye düşen sarı-lacivertliler, ikinci yarıda adeta bir fırtına gibi eserek ligdeki namağlup unvanını sürdürdü. Bu kritik galibiyet, takımı haftaya oynanacak Galatasaray derbisinde liderlik mücadelesine hazırlarken, 53 hafta sonra Fenerbahçe taraftarının yüreğinde liderlik ihtimaliyle ilgili umutları yeniden alevlendirdi. 🔄 Maçın Dönüm Noktası Maçın en kritik anı, 55. dakikada Marco Asensio'nun ilk golüyle başlayan ve 65. dakikaya kadar süren 10 dakikalık fırtına oldu. Bu süreçte Asensio (55', 65'), Talisca (58') ve Yusuf en-Nesiri'nin (78') golleriyle Fenerbahçe adeta bir gol bombardımanı yaşattı. ⚽ Maçın Dinamikleri Teknik Direktörün Taktik Yaklaşımı: Tedesco'nun ikinci yarıda yaptığı taktiksel değişiklikler maçın kaderini belirledi. Oyuna müdahalesiyle takımın hücum dengelerini düzelten Tedesco, ...

6 Yaşımdı… Dünya Artık Başka Bir Dünyaydı.🌟

Resim
6 yaşına geldiğimde, dünyayı ayırdında olma biçimim bir anda değişmişti. Yeni bir şeylerin olacağı belliydi… Hazırlıklar, alışverişler, o evin içinde dolaşan tuhaf ama güzel koku… Sıcak, bağımlılık yapan, sarımsı ve insanın taa içine işleyen bir koku. Eylüldü. Ve sonra kendimi onun yanında buldum. Disiplinli ama şefkatli… Ciddi olduğu kadar sempatik… Her kelimesinde adanmışlık olan bir ses tonuyla, karşımda adeta ikinci bir annem vardı. En azından kalbim böyle çarpıyordu. Sabırla eğildi üzerimize, kanaviçe işler gibi ince ince uğraştı bizle. Her sabah o vardı artık. Ve yeni kardeşlerimle birlikte bize bıkmadan, usanmadan anlattı… Anlattı… Ve yine anlattı. Yalnız kaldığımda bile sesi hep kulaklarımdaydı: “8. ünite bitecek… Kesir problemlerinde ilk 20 soruyu çözeceksiniz… Sosyal bilgilerde Fatih ilçesini tamamlayın, haritasını çizin…” O, ilkokul öğretmenim Günseli Çin ’di. Yeni kardeşlerimse… Yerleri asla doldurulamayacak sınıf arkadaşlarım. Yıllarca hep o ortamı aradı...

🎵 “Severek Ayrılalım”ın Mantık Muhasebesi

Resim
(Bu şarkıda bir şeyler var ama… ne?) Bazı şarkı sözleri vardır ki insanın zihninde uzun uzun yankılanır… Hani melodisi değil de, mantığı takılır ya akla. İşte o şarkılardan biri de şu meşhur dörtlük: “Severek ayrılalım Aşka hasret kalalım Eğer mutlu olursak Yeniden barışalım.” Şimdi… İlk iki satır tamam. Yeşilçam’da her 10 filmin 7’sinde zaten severek ayrılıyorduk. Aşka hasret kalmak da sevdiğinden ayrılmanın doğal sonucu. Buraya kadar şairane bir patika. Sonra bir anda tramvay geçiyor şarkının içinden: “Eğer mutlu olursak yeniden barışalım.” Nasıl yani? Hadi gel biraz incelteçle bakalım: 1️⃣ Kimle mutlu oluyoruz? Severek ayrıldık. Şu an yalnızız. Ve şarkı diyor ki: “Mutlu olursak…” Kiminle? Kendi kendimize mutlu olmamız zor — ayrılamamızın sebebi o değil çünkü. O zaman kelimenin tam anlamıyla başka biriyle . Yeni biri gelmiş, kalbimizi çalmış, biz onunla mutlu olmuşuz. Yani tablo şu: İlişkiden çık -> iyileş -> yenisine başla -> mutlu ol. 2️⃣...

Mutabık mıyız Gençler?

Resim
Sevgili günlük, yine garip bir iç denetim ritüeliyle karşındayım. Bana en ilginç gelen uygulamalardan biri de şu danışmanlık faaliyeti öncesinde imzaladığımız mutabakat metni . Yani düşün: biz şimdi iç denetçi olarak danışmanlık isteyen tarafla oturacağız ve sahne şu şekilde gelişecek: “Sen aslında şunu şunu şunu istiyorsun, değil mi?” “Mutabık mıyız?” “Bir daha söyle...” Ve bu kez elimizde metinle: “Burada da yazıyor, bak, mutabıkız di mi?..” Epeyce iç denetim yönergesinde yer alıyor bu madde ama uygulamada meşhur “tarafsızlık metni” kadar bile kullanılmıyor sanırım. Zira birçok birim ya da başkanlık, danışmanlık talebinin zaten üst yönetici imzasıyla gelmesini istiyor.  Hal böyle olunca, zaten üzerinde anlaşılmış, sınırları çizilmiş bir konu hakkında danışmanlık faaliyeti icra ediliyor. Ama bazen o kadar sade görünen yazılı metinler bile, giderek ezoterik öğeler barındırabiliyor hani 😄 Yani, “lafın tamamı aptala söylenir” fehvasınca görevlendirme biraz kısa olabili...