denetimde gerginlik mi?

iç denetimde "denetim ilişkileri" üzerinde konuşuk etmek istiyorum sevgili günlük senlen bugün.. neden diyeceksen birden aklıma geldi.. hep ne anlatılır: denetimde ilişkiler çok iyi olmalı, empati, hiç tartışma olmamalı, düşük tansiyonlu bir denetim süreci yaşanmalı.. hatta beylik cümlelerde vardır: aynı bedende can gibiyiz :) pardon aynı gemideyiz gibisinden.. ancak denetçi insanı tuhaf bir varlık bazen gerginlikten de hoşlanmıyor değil hani.. netekim bunu ilmelyakin değil hakkelyakin müşahade ettim.. aynel yakin düzeyinde de yaşayayazdım..

şöle diyim.. bazı denetlenenler fıtratları gereği tartışmacı kimselerdir.. illa her şeye cevap vermek, sayfalarca açıklamalar yapmak falan gibi bir tutum sergilemeyi severler.. insanları farklı oldukları için kınayamayacağımıza –üstelik farklıkların bizi birliğe vardıracağına inandığımıza (tamam merak etme günlük tasavvufi derinleştirmemi burada noktalıyorum)- göre bundan da geniş çaplı bir "değer katma" çıkarmamız iktiza eder.. ee öyle ya madem ki iç denetçiyiz her tonu görmeli ona göre bütüncül olarak resme bakmalıyız.. 

bu konuya girmiş olmam aklıma eski bir denetlediğimiz birim yetkilisinin gelmesinden mütevellit.. kendisinin yönetimindeki birimi defalarca denetlememiz bir sürü hikaye biriktirmemize neden olmuştu.. her defasında önce kapanış toplantısında uzun ve genelde hararetli bir tartışma yaşanır ve ardından da “peki şimdi ne yapacağız” diye sorardı?.. yani uzlaşı kapısını hep açık bırakırdı ki bu takdir ettiğim bir özelliğiydi hani.. akabinde bulgular kendisi ile paylaşılınca da illaki ek süre talep edip uzun uzun cevaplar yazardı.. sayfa sayfa.. satır satır.. okuması bile zordu hani cevapları.. :) ardından da uzlaşılamayan hususlara ilişkin toplantılar uzar giderdi.. çok büyük stres olurdu denetlemek bu arkadaşımızın birimini.. derken günün birinde kurumdan ayrıldı.. halefi olan arkadaş tam tersi bir fıtrata sahipti.. yani ne stresli kapanış toplantıları, ne uzun cevaplar ne de uzlaşmazlık vardı denetimlerde.. ancak bir şeyler eksikti sanki.. tuhaf bir durum vardı.. denetçiler artık o birimi denetlemekten eski keyfi alamıyorlardı (keyif almak tabii ki de şart değil ancak ne iş yaparsan yap keyif almaya çalış felsefesine sahibim).. oysa tam tersi olacak sanmıştım.. çünkü daha önceki tartışmalı denetimlerde denetçi arkadaşlardan “ayaklarım geri geri gidiyor” serzenişini kal ve hal diliyle duyumsayan biri olarak, artık böyle bir durum olmaz diye düşünüyordum..  ve o an bir aydınlanma geldi ve davranışsal denetim anlayışını idrak ettim.. anladım ki adrenalin denetim işinde oldukça önemliymiş.. yani bir miktar mücadele filan denetçileri daha fazla motive eden bir güçmüş.. yani şimdi ne diyon sen dayı dediğini duyuyorum günlük.. yo yo yo yo düşündüğün gibi değil.. yani "bana mazlumu getirin" sendromu değil.. işte diyorum denetçi insanı garip bir varlık.. zaman zaman gerginliği, stresli anları bile özlüyor.. yaşarken anlamıyor ancak uzaktan bakınca ne güzel günlermiş deyiveriyor.. 

        
 

         

Yorumlar

  1. İnsan için en zor şey kusurlarını görmek istemeyen/hatta kusurlarını erdem olarak gören nefs ile cihat etmek, yani nefsi ilahi ilke ve standartlara teslim etmek...Kurumlarında kurumsal bir nefsi var ve en zor şey insanların yönettiği kurumlarda denetim olsa gerek... İlahi standart:kendisini yeterli gören nefs mutlaka hata yapar, ilerlemeye kendini kapatır. Yönetinin nefsi, denetçinin nefsi ve kurumun nefsi... İlahi yardım olmasa işimiz çok zor. Akademik açıdan soyut davranışsal teori de diyebiliriz. Hayırlı sahurlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler üstat.. mevzuya derinlik kattınız.. hayırlı iftarlar inşallah..

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

mesleğin adı

666 gölgesinde iç denetçi

#iyikiKIDDERvar