Schopenhauer’un Bilgeliği ile İç Denetim Dersleri

 

Arthur Schopenhauer, Hayat Bilgeliği Üzerine Aforizmalar adlı eserinde yaşamın anlamına, mutluluğa, acıya, yalnızlığa ve insan ilişkilerine dair keskin gözlemler sunar. Eseri pesimist bir filozofun gözünden mesleğe bakmak için okudum. Bu arada kitabın Türkiye İş Bankası Yayınları tarafından 2006 yılında  (Mustafa Tüzel çevirisi ile) yayımlanan 34. baskısını okudum. İlk bakışta felsefi ve bireysel bir metin gibi görünse de, aslında her meslekten insana ışık tutacak öğretiler içeriyor diyebilirim. Özellikle de bağımsızlığı, eleştirel bakışı ve sürekli öğrenmeyi merkeze alan biz iç denetçiler için bu aforizmalar, mesleki hayatımıza doğrudan uygulanabilecek dersler barındırıyor.

Bu yazıda, Schopenhauer’un bazı çarpıcı sözlerini mesleki deneyimlerimle birleştirerek, iç denetim dünyasına uyarlamaya çalıştım.

1. Deneyimin Bedeli

Dayak yemeyen eğitilmiş sayılmaz.” (s.148)

İç denetim mesleğinin ilk yıllarında, raporlarımızda ya da testlerimizde mutlaka hatalar yaparız. Yöneticilerden gelen eleştiriler, bazen sert bazen de yıpratıcı olabilir. Ancak Schopenhauer’un söylediği gibi, “dayak yemeden” öğrenme olmuyor. Hata ve geri bildirimler, mesleki olgunlaşmamızın zorunlu parçasıdır.

2. Risk Yönetimi ve İtidal

Çok mutsuz olmamanın en güvenilir yolu, çok mutlu olmayı istememektir.” (s.118)

Denetimde de riskleri tamamen sıfırlamaya çalışmak, çoğu zaman hem imkânsız hem de maliyetlidir. Asıl amaç, “makul güvence” sağlayabilmektir. Tıpkı hayatta çok mutlu olmayı istememenin aşırı mutsuzluğu önlemesi gibi, denetimde de ölçülülük en güvenilir yoldur. İtidal, mesleğin gizli erdemidir.

3. Kararların Bedeli

Kötü adımların cezası öteki dünyada çekilecekse de; aptalca adımların cezası bu dünyada çekilecektir.” (s.195)

Yanlış alınmış bir stratejik kararın, er ya da geç kurum kaynaklarını nasıl israf ettiğine şahit olmuşuzdur. Üniversitelerde de bu böyledir: yanlış yatırımlar, gereksiz harcamalar veya zayıf iç kontrol sistemleri… Hepsinin faturası hemen karşımıza çıkar. Schopenhauer burada bize, “aptalca adımların” bedelini ertelemeden ödeyeceğimizi hatırlatıyor.

4. Boş Zaman ve Mesleki Gelişim

Boş zamanda durgunluk tehlikelidir.” (s.155)

Denetimde durgunluk, aslında bir tür risk işaretidir. Eğer bir denetim birimi yeni denetim yöntemlerini öğrenmiyor, mevzuat değişikliklerini takip etmiyor ve kendini güncellemiyorsa, kısa sürede işlevsiz hale gelir. Bizim için “boş zaman” sürekli eğitimle doldurulması gereken bir fırsattır.

5. Yalnızlık ve Bağımsızlık

Demek ki yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez; çünkü insan ancak yalnız olduğunda özgürdür.” (s.131)

Denetim raporları, her zaman kurumun tüm kesimlerinden alkış almaz. Çoğu zaman iç denetçi, eleştirdiği süreçler karşısında yalnız kalır. İşte bu yalnızlık, bağımsızlığın bedelidir. Yalnızlığı göze almayan denetçi, bağımsızlığını koruyamaz. Schopenhauer’un dediği gibi, yalnızlık aslında özgürlüktür.

6. Ölçülülük ve Denge

Bir altın ortanın dostu olan herkes uzak tutar kendini hem köhneliğinden barakanın hem de sarayın parıltısından.” (s.119)

Denetçinin mesleki bağımsızlığı için kurduğu ilişkilerde de altın ortayı gözetmesi gerekir. Ne üst yönetimle aşırı yakın, ne de birimlerle tamamen kopuk… Kurum içi çıkar çatışmalarına mesafeli, ama gelişmeleri de yakından izleyen bir denge. İşte güvenilirliğin temeli burada yatıyor.

7. Toplum, Mesafe ve Denetim

Toplum bir ateşe benzetilebilir; akıllı kişiler uygun bir uzaklıktan ısınır ama içine düşmez.” (s.144)

Kurum içi ilişkiler de böyledir. İç denetçi, birimlerle çok yakın olursa tarafsızlığını kaybeder; tamamen uzak kalırsa işlevsizleşir. Uygun mesafe, denetimin etkinliğini sağlar. “Yaklaş ama yanma, uzaklaş ama donma” kuralı, belki de denetimin altın kuralıdır.

8. Öğrenmenin Sonsuzluğu

Öğrenmekten başka bir mutluluk duyumsamıyorum.” (s.123)

İç denetim mesleğinin en büyük ayrıcalığı, sürekli öğrenme fırsatı sunmasıdır. Her yeni denetim, bize yeni bir süreç, yeni bir risk, yeni bir çözüm öğretir. Meslekte uzun yıllar geçiren denetçilerin tükenmemesinin sırrı da budur: öğrenme tutkusunu hiç kaybetmemek.

9. Kurumsal Körlük ve Algı

En mutlu sözcük bile gülünç duruma düşer, onu dinleyen kulak çarpıksa.” (s.101)

Denetim raporlarının bazen yanlış anlaşılmasının sebebi budur. Ne kadar doğru ve iyi niyetli öneriler sunarsanız sunun, dinleyen taraf “kulak çarpıksa” yani önyargılıysa, sözünüz anlamını yitirir. Bu durumda denetçinin görevi, sadece rapor yazmak değil, raporun anlaşılır ve uygulanabilir olmasını da sağlamaktır.

10. Hataların Bedeli ve Bilgelik

Hiçbir para, dolandırıldığımız para kadar yararlı bir biçimde harcanmış değildir. Çünkü böylelikle dolaysız bir bilgelik almış oluruz.” (s.186)

Denetim bulguları da böyledir. Bazen yapılan hatalar kuruma mali kayıp getirir; ama bu kayıplar fark edildiğinde bir “ders” alınır. Eğer bu ders gerçekten öğrenilirse, kayıp aslında bir bilgelik kazanımına dönüşür. Burada mesele, hatadan kaçmak değil, hatayı dönüştürmektir.

11. Ruh Hali ve İşin Değeri

İyi ruh halini algıla, çünkü çok nadir gelir.” (Goethe, s.150)

Schopenhauer’un Goethe’den yaptığı bu alıntı, aslında mesleğimizin ruhunu özetliyor. Denetim süreçleri yorucu, yıpratıcı ve bazen de yalnızdır. Ama raporun sonunda gördüğümüz küçük bir değişim, farkında olduğumuz katkı ya da kurumun daha iyiye gitmesi… İşte o anlar, mesleğin nadir ama değerli “iyi ruh hali”dir.

Sonuç: Schopenhauer’dan Denetim Mesleğine

Schopenhauer’un aforizmaları, her ne kadar bireysel yaşam bilgeliği üzerine görünse de, aslında mesleki yaşamımıza da ışık tutuyor. İç denetçi olarak bizler;

  • hatalardan öğrenmeyi (s.148),

  • riskleri dengeli yönetmeyi (s.118),

  • bağımsız kalabilmeyi (s.131),

  • ölçülü ilişki kurmayı (s.119),

  • sürekli öğrenmeyi sürdürmeyi (s.123),

başarabildiğimiz ölçüde hem kendi yaşamımızı hem de kurumlarımızı daha sağlam temellere oturtabiliriz.

Schopenhauer’un pesimist felsefesi bile, bize gerçekçi bir bakış ve mesleki bilgelik kazandırıyor. Onun dediği gibi:

Çok mutsuz olmamanın en güvenilir yolu, çok mutlu olmayı istememektir.” (s.118)

Belki de iç denetim mesleğinin en sade özeti budur: ne kusursuz bir dünya aramak, ne de umutsuzluğa kapılmak. Ölçülü, dengeli, gerçekçi ve öğrenmeye açık bir yolculuk…

Yorumlar

  1. Benim de elimde onun Can yayınevinden Mutlu Olma Sanatı var, okuyorum, orda dikkatimi çeken bu sözünü daha önce hiç fatketmemişim, çok haklı.
    "Çok mutsuz olmamanın en güvenilir yolu, çok mutlu olmayı istememektir.”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle.. mutluluk değil huzur önemlidir. Tanpınar ve huzur yazım çok yakında inşallah...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Yazmasanız Olur Mu?": İç Denetçinin Kağıtla İmtihanı

Sürdürülebilir Tüketim: En Yeni Model Çelişkiler

Venedik… tarihin ve suyun kollarında salınan şehir..