Beyaz Çocuk Paşa: Sokaktan Gelen ve Kalbimizde Taht Kuran Bir Dost
Hikaye 2012’de, güzel bir bahar günü başladı. Babam kapının önündeki yavru kedileri beslerken, gözüm sokağın karşısındaki 0169 no'lu beton direğin dibindeki beyaz tontişe takıldı. Yanına vardım, çok sıcak kanlıydı. Başını okşamama izin verdi. O an, sağ arka ayağının sakat olduğunu fark ettim ve babama, "Biraz da buna mama ver," dedim.
İşte o gün, hayatımıza girdi Paşa.
Adını bir süre sonra kardeşim verdi. Uslu uslu oturmasından, akıllı davranışlarından ötürü. Sonrası, artık hep Paşalı günlerdi bizim için. Paşa’nın maması, Paşa’nın kumu, Paşa’nın şakaları... Yavru bir kedi gibi oyuncu halleri, paçamıza sürtünüşleri, eğilip elimi başının hizasına koyduğumda, ulaşmak için fok gibi atlamaları...
Özgürlüğüne düşkündü Paşa, sokağı seviyordu. Sonradan mahalle sakinlerinin ona başka isimler taktığını öğrenince, ne kadar ünlü biri olduğunu anladım.
Bizim bir kediyle kurduğumuz en yakın ilişkiydi Paşa’yla olan. Her iş dönüşü, kardeşimle onu sever, onunla oynamadan eve girmezdik. Aklıma geldikçe, nedensiz bir sevinç kaplardı içimi ve kendi kendime gülümserdim.
Biz işe giderken, Paşa üzgün olurdu. Hele arabayla gidiyorsak, melül melül bakardı ardımızdan. Dönüşümüzde ise deli gibi sevinirdi. Bir kere hiç unutmam, arabayla sokağın köşesini döndüğümüzde bizi fark etmiş, kendini sevdirdiği kadınların kucağından atlayıp koşa koşa yanımıza gelmişti, güzel kuyruklum.
Kedileri pek sevmezdi. Biraz tıslar, geleni geçeni korkuturdu. Ama bir seferinde yavru bir kediye kol kanat germişti. Sanırım annelik duyguları kabarmıştı. Bir de, kardeşim ve babamla birlikte rahmetli İhsan Yüce’ye benzettiğimiz bir kediye hiç ses etmezdi, nedense.
Onun dışında, işi gücü bizleydi. Özellikle de halamla. Halamın arkadaşıydı adeta. Gerçi bizim de arkadaşımızdı, ama onunla ilişkisi başkaydı.
Günde 5-6 kez halam aşağı iner, ona değişik yerlerde oturacağı yerler hazırlar, soğuklarda otoparka alırdı. Hazır mama yemediğinde ise et ve ciğerden oluşan özel bir menü hazırlardı. Çocuk gibi bakardı Paşa’ya.
Paşa, cumartesi günlerini sevmezdi. Çünkü sokakta pazar kurulduğu için kapının önünde duramazdı. Gençken, yukarılara, başka sokaklara gider, akşam pazar kalkınca dönerdi. Yaşlanınca, mecburen otoparka mahkum oldu cumartesileri. Bundan pek hoşlanmasa da...
Biz de Paşa’ya parazit aşılarını, hapis olduğu günlerde yapardık. Yoğun bir seremoniyle! Halam pişirdiği eti yedirerek onu kandırırken, kardeşim başını tutar, ben de ensesine, yalayamayacağı bir noktaya ilacı sıkardım.
Paşa’yla sohbete doyum olmazdı. Patilerinden birini kaldırır, birini indirirken çıkardığı gırgır sesleri, eşsiz bir huzur verirdi insana. Otoparkın menteşelerini sıkıştırırken, hemen yanıma gelir, yanağıyla yardım ederdi.
Merdiven tırmanırken çok hoştu. Benimle birlikte çıkar, ben durunca o da durur, yüzüme bakardı. İllaki halamın katına kadar çıkmak ister, kapısını tırmalardı, açması için.
Ve Son Günler...
Geçen gün, Paşa hastalandı. İlk önce tipik bir yaz halsizliği sandık. Zaten sıcakları pek sevmez, her yaz biraz keyifsizleşirdi. Ama çok geçmeden durumun ciddi olduğunu anladık ve veterinere haber verdik.
Çok durgunlaşmıştı. Bizden kaçmak ister gibi bir hali vardı. Beni kırmamak için bir iki yudum su içti, ama nefes alışı çok zordu. Başını okşadığımda, her zamanki gibi neşeyle dikleştirip sağa sola çevirmiyordu artık.
Veterineri beklemek için içeri alırken, az da olsa ağlar gibi miyavladı. Normalde pek ses çıkarmazdı. Bana bakarken, sanki gözünde yaş vardı. Ayrılığın geldiğini anlamıştı.
13 yıllık anılar ("bizi sahiplendiğinde" 2 yaşındaydı, yani vefat ettiğinde yaklaşık 15 yaşındaydı) bir anda gözümün önüne geldi. İşte o halde, veterinere teslim ettik Paşa’yı.
Ertesi gün öğlen, ayrılık haberi geldi. Organ yetmezliği ve solunum durması, Paşa’yı bizden almıştı. Haberi alınca, göğsüme bir yanma yayıldı. Hiç olmadık bir yerde öğrendiğim için, kendimi ağlamamak için zorladım.
Güle Güle Paşa...
Güle güle Paşa… Ya da kardeşimin deyişiyle, "Paşa Pati". Sensizlik çok zor olacak. Hep dualarımda olan güzel arkadaşım.
Gittin… Ama bize bıraktığın anılar, sevgi dolu bakışların, oyunbaz tavırların asla unutulmayacak.
Seni çok özleyeceğiz, beyaz çocuk... 🐾💔
Çok üzüldüm Cem Bey. Bir kedi sahibi olarak içim acıdı... Ne desem bilemiyorum ama şunu biliyorum ki insanlar ikiye ayrılırlar. Kedisi olmayan mutsuz insanlar ve kedisi olan mutlu, huzurlu, dingin, insan seven insanlar...
YanıtlaSilTeşekkür ederim Hasan Bey, gerçekten çok zor bir şeymiş.
SilÜzüldüm Cem. Nekadar sevdiğini biliyorum.
YanıtlaSil