İrade, İnsanı İnşa Eder- Jules Payot’tan Bir Eğitim Dersi

İrade eğitimi ile ilgili sorunlarım olduğunu düşündüğümden Jules Payot’tan İrade Eğitimi adlı kitabını okudum.. 1893 Fransasını dikkate alarak, bir eğitimci tarafından yazılmış bu kitap aradan geçen onca zamana rağmen günümüze ışık tutuyor. Ayrıca bazı tespitleri ve dahi önerileri Payottan bağımsız olarak kitabı okumadan yapmış olduğumdan dolayı sevindirik olduğumu da söylemeliyim.

Zaman zaman çoğumuz “iradem zayıf” deriz. İşleri yarım bırakır, hedeflerimizi erteler, içimizdeki atalete teslim oluruz. Fransız düşünür Jules Payot, klasikleşmiş eseri İrade Eğitimi ile bu zayıflığın nedenlerine iniyor ve çözüm yolları sunuyor. Kitap, her şeyden önce iradeyi bir karakter meselesi olarak ele alıyor.

Bu arada kitabın pek çok yayınevi tarafından yayımlanmış baskısı olmakla birlikte ben Türkiye İş Bankası Yayınları tarafından 2023 yılında  (Ali Berktayın çevirisi ile) yayımlanan 6. baskısını okudum. 

İrade Doğuştan Gelmez, Kazanılır

Payot’ya göre irade, doğumla birlikte gelen içgüdüsel bir güç değildir; tıpkı bir kas gibi çalıştırılarak gelişen bir beceridir. Alışkanlıklar, çevre ve eğitim süreci, bu yapının oluşmasında belirleyicidir. Bundan dolayı henüz gençken edinilen disiplin ve kararlılık, hayat boyu etkili olur. Özgür olmak için en başta irade gereklidir. Nitekim özgürlük ne bir hak ne bir olgudur özgürlük bir ödüldür en yüce mutluluk açısından en verimli ödül bir manzara için güneş ışığı neyse yaşamın tüm olayları için de özgürlük odur onu kendi çabasıyla ele geçirmeyen yaşamın tüm derin ve kalıcı sevinçlerinden mahrum kalır (s. 25). Bir işe isteksiz başlamak, başarı şansını yok eder. Sevgi ve arzu olmadan irade zayıflar (s. 27). Duygular önemlidir buna karşılık duygular üzerinde doğrudan kontrolümüz yoktur; onları ancak düşünce ve alışkanlıklarla dolaylı yoldan yönlendirebiliriz. (s. 50)

Payot, öğrencinin iradesini fesada uğratan unsurlar arasında, dönemi için devrimsel nitelikte bir yaklaşımla, aşk ve cinselliğe vurgu yapar. Hedefsizlik ve odaklanma sorununun temelinde de bunlar vardır. Aşkı bir "abartı" olarak tanımlar ve bu yönde şu alıntıyı yapar: Manzoni şöyle der ben aşktan okuyucuların ruhunu bu tutkuyu yönlendirecek şekilde bahsetmemek gerektiğini söyleyenlerdenim. Aşk bu dünyada gereklidir ama her zaman yeteri kadar aşık olacaktır. Bu yüzden onu özel olarak çoğaltmaya çalışmakta bir yarar yoktur. Çünkü çoğaltalım derken hiç gerek olmayan yerlerde aşk kışkırtılmaktadır (s. 173).

Eğitim, Bilgi Değil, İrade Vermeli

Kitabın temel eleştiri konularından biri eğitim sistemine yöneliktir. Payot’ya göre eğitim sistemi, ansiklopedik bilgi yığınına dayanır. Oysa bilim, ezberden çok "metodik kuşku" ve eleştirel düşüncedir (s. 217-219). Ancak bu suretle eğitim öğrencilerin karakterini şekillendirerek onları irade sahibi bireyler haline getirebilir. Aksi takdirde çok bilgili ama iradesiz bireyler yetişir ki bu da toplum için büyük bir kayıptır.

Hayır ansiklopedik bilgi bilim değildir neredeyse onun intiharıdır ilim sözlüğü aklımıza hemen birikmiş bilgi fikrini getirir Halbuki atak güçlü, inisiyatif dolu ama doğrulama konusunda aşırı temkinli bir zihin fikrini çağrıştırması gerekirdi (s.217 218).

Yazara göre  üniversite hocaları, öğrencilere sadece bilgi aktarmakla kalmamalı; onların manevi rehberi olmalıdır (s. 214-216). Öğrencinin asıl ihtiyacı, hocayla yakın temas kurarak çalışma disiplini ve yöntem öğrenmektir (s.220). İlaveten hocaların her derse başlamadan önce bu dersin öğrencilere kazandıracağı genel ve özel avantajlar hakkında ikna edici bir sunum yapmaları eğitimi başarılı kılan bir tutum olacaktır (s.91). 

Bir eğitimci ne kadar parlaksa, kendi konuşmasını duymaktan nedenle hoşlanıyorsa ne kadar çok müdahale ediyorsa Ben gençleri ona daha az emanet etmek isterim (s.220).

Payot okullarla ilgili çok tartışılabilecek değerlendirmelerde de bulunur. Ona göre öğrencileri sporcu yapmaya çalışan okullar saçmalamaktadır. Bunu bir aşırılık olarak görür ve  Akinalı Thomas'ı Montaigne'yi ve Rabelaisi armağan etmiş orta çağ okullarını kürek şampiyonları çıkaran okullara tercih edeceğini söyler (s.145).

Kendini Yönetemeyen, Hayatı Yönetemez

İrade eğitimi, yalnızca kişisel başarı için değil, toplumda yer edinmenin de temelidir. Kendi arzularını kontrol edemeyen birey, başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kuramaz. Payot’nun yaklaşımı, bireyin önce kendisiyle barışması ve kendisine hükmetmeyi öğrenmesi gerektiği yönündedir. Oysa öğrencilerin çoğu, sadece sınavları geçecek kadar çalışır ve kişisel çaba göstermekten kaçınır. Ortaöğretimden itibaren düşünme çabası onlara zor gelir; ezberle yetinirler (s. 5). 

Buna karşılık çok çalışmak her zaman iyi çalışmak anlamına gelmez! Mesela "dağınık tip" tembeller, çeşitli aktivitelerle meşgul olsa da bilinçli bir odaklanma yerine anlık dikkatle hareket eder. Bu, zihnin gezintiye çıkmasıdır (sinek zihinliler) ve verimsizdir (s. 8). Payot'a göre önemli olan çalışmanın sürekliliğidir: Az her güne yeter, yeter ki her gün o az kazanılsın (s. 114). Ve zamanı iyi kullanmak bir erdemdir: Çalışacak zaman bulamamak, korkaklığın itirafıdır (s. 123). Öğrencinin çalışmaya zaman bulamaması gibi bir durum olamaz. Bu durum olsa olsa üniversiteyi kazanınca otorite boşluğundan dolayı yaşadığı boşluğun ve suiistimalin bir sonucudur. 

Nasıl yani cimri para için sağlığını zevklerini hatta dürüstlüğünü feda etmeyi başaracak da biz entelektüel çalışma gibi cömert bir amacı her gün ona tembelliğimizden birkaç saate feda edebilecek kadar sevmeyi başaramayacak mıyız esnaf bir gün kent dışında kırsala çekilip tam bir aylaklığın tadına varabilme umuduyla her sabah beşte kalkacak ve akşamın 9'una kadar müşterilerinin emrine amade olacak da gençlerimiz şimdi ve gelecekte yüksek entelektüel kültürün çok sayıda sevincini yaşayabilmek adına çalışma masalarının başında 5 saat geçirmeye katlanamayacaklar mı? (s.61 ).

Zamanı yönetmek çok önemlidir. Zaman özgürleşmemizin o değerli müttefiki, onu bizim için çalışmaya memnun etmezsek o dingin azmiyle aleyhimize işler (s.112).

Aynı anda çok iş yapmak (multitask) çok yanlış bir uygulamadır. Her seferinde bir tek şey yapma yasasına uymayan bir faaliyet düzensiz bir faaliyettir bütünlükten yoksun olduğu için konudan konuya sıçrar. Bu durumun belki de boş oturmaktan beter olduğu bile söylenebilir çünkü aylaklık kendinden tiksindirir halbuki bu telaşlı faaliyet sonunda insanı çalışmadan tiksindirir (s.124).

Payot'a göre harekete geçmek şarttır. Koşulların tam anlamıyla oluşmasını beklemek hatalıdır. Bir İngiliz mizahçının dediği gibi korkmadan dışarı çıkana kıyasla sokağa apartmanın camından bakan için yağmur hep daha şiddetli yağar hava hep daha kötüdür (s.178).

Toplumsal Değerler ve Entelektüel Hayat Çelişir

Toplum, servet ve gücü yüceltirken entelektüel çabayı küçümser. Örneğin, "büyüklük" denince akla Epiktetos değil, Sezar gelir (s.94). Halbuki gerçek mutluluk, üretken emekle gelir ve tembeller bunu bilemez (s.201). 

Payot'a göre dil "avam kökenlidir", kalabalık kendisine göre bir dil şekillendirmiştir varlığını gerçekten üstün olan her şeye karşı kinini dış görünüşten öteye geçmeyen kaba ve safdil yargılarını bu dilin içine boşaltmıştır. Dilde serveti, gücü, askeri kahramanlıkları öven ve iyiliği, çıkar gütmemeyi, basit bir yaşam sürmeyi, entelektüel çalışmayı aşağılayan onca fikir terkini bulunmasının nedeni budur. Hepimiz bu dil telkinine yüksek düzeyde maruz kalırız (s.94).

Halk derin düşünme çabası göstermek üzere kendi içine kapananı kınar. Oysa dünyadaki eserler derin düşünebilen mütefekkirler, düşünürler tarafından başarılmıştır (s.94).

Genel olarak halk tembellikten yanadır. Payot'a göre ise yaşama tüm tadını sadece neşeli dingin ve üretken emek katabilir; yaşadığını hissetmek denen o dopdolu duyguyu sadece çalışmak düzenleyip aşina bir duygu haline sokabilir (s.201).

Toplumun "şehirli-taşralı" yönündeki ayrımını da Payot yüzeysel bulur. İnsan Paris'te de taşralı olabilir. Çünkü bu nitelemenin tek anlamı her türlü yüksek uğraşın yoksunluğudur. Taşralı, zihnini sadece önemsiz dedikodularla dolduran, hayatta yemek, içmek, uyumak ve para kazanmak dışında hiçbir şey düşünmeyen insandır; tek eğlencesi tütün içmek, iskambil oynamak kendisiyle aynı entelektüel düzey paylaşanlarla kaba saba şakalar yapmak olan bir budaladır. Buna karşılık taşradaki bir genç isterse bir köyde yaşasın doğadan zevk alıyorsa, en büyük düşünürlerle (kitap okumak suretiyle) sürekli iletişim halinde ise aşağılayıcı bir nitelediği bürünmüş "taşralı" sıfatını hiç hak etmiyor demektir (s.198).

Günümüzde Daha da Kıymetli 

Sosyal medya, dijital dikkat dağınıklığı ve anlık hazların yoğunluğu düşünüldüğünde, Payot’nun mesajı bugün daha da günceldir. Odaklanma sorunu yaşayan, sabırsız ve sürekli uyarılara açık bir nesil için irade eğitimi, adeta bir panzehir hükmündedir. Günümüzde pek kalmasa da deha, sabır ve irade demektir. Büyük keşifler, zekâdan ziyade uzun süreli odaklanmanın bir sonucudur (s.228). 

Sonuç: Zaaflarımızla Yüzleşme Cesareti

İrade Eğitimi, bir kişisel gelişim kitabından öte bir yaşam kılavuzu gibi geldi bana. Cemil Meriç'in iradeyi bu kitaptan öğrendiğini söylemesini de bu bağlamda değerlendirdim. Payot, bireyin kendi iç savaşından nasıl galip çıkabileceğini sade ama derinlikli bir dille anlatmış. Disiplinli çalışma, iç motivasyon ve toplumsal değerlerin yeniden tanımlanması, bireyin ve toplumun ilerlemesi için bugün de gerekli şartlar. Başta eğitimci ve gençler olmak üzere kendi zaaflarıyla yüzleşmeye cesaret eden herkes için güçlü bir başlangıç sunan bu kitap; bir yandan da "özgürlüğün bedelini ödeme" çağrısı yapar.


drcemcetin.blogspot.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Yazmasanız Olur Mu?": İç Denetçinin Kağıtla İmtihanı

Sürdürülebilir Tüketim: En Yeni Model Çelişkiler

Venedik… tarihin ve suyun kollarında salınan şehir..