Romada
Evet sevgili İstanbul.. biricik şehrim.. yaşayan her faninin bir süre kendini sahip sanıp da kiracı olduğunu er ya da geç anladığı güzel kadın.. ablana gittik.. senin kadar güzel olan ablana, Roma’ya.. bir Cuma öğleden sonra karşıladı bizi, zarif kadın.. ağır adımlarla yaklaşırken ona, yürüdü o da benden yana.. antik kalıntılarının arasında, tarih kokan sokaklarında yankılanan ayak sesleri, yumuşak ve davetkâr.. yüzü, yüz yılların hikayeleriyle bezenmiş; gözlerinde ise imparatorluk ihtişamı ve rönesansın ince zarafeti parıldıyor.. ellerini uzatıp beni sıcak bir şekilde selamlıyor, dokunuşu eski taş duvarların serinliğinde bir masal gibi.. dudaklarından dökülen her kelime, Latincenin melodik tınısıyla kulağımda yankılanıyor.. Roma, tüm gizemiyle beni kucaklarken, kalbimde yavaşça büyüyen bir aşkla, şehrin ruhunu hissetmeye başlıyorum.. onun rehberliğinde, Tiber Nehri'nin kıvrımlarında, Kolezyum'un gölgesinde ve Castel Sant'Angelo’nun etkileyici atmosferinde, Roma'nın zamansız güzelliğini keşfetmeye hazırım…
Roma’nın kollarında, onun rehberliğinde şehri gezmeye başlıyorum.. adımlarım beni önce, her taşının tarih koktuğu Kolezyum’a götürüyor.. onun devasa gövdesinin altında durup, geçmişin yankılarını dinliyorum.. gladyatörlerin kılıç şakırtıları ve seyircilerin coşkulu tezahüratları sanki hâlâ duvarlarda yankılanıyor. Roma, bana bu antik arenanın hikayelerini anlatırken gözlerindeki gururu hissediyorum.
Sonra, Via dei Fori
Imperiali boyunca yürüyerek Forum Romanum’a varıyoruz.. eski Roma’nın kalbinin
attığı bu yerde, tarihi kalıntılar arasında dolaşıyorum.. her bir sütun, her
bir taş, Roma’nın ihtişamlı geçmişini fısıldıyor.. roma, nazik elleriyle bu
kadim kalıntıları gösterirken, bana imparatorların adımlarını takip etmemi
fısıldıyor.. adımlarımız bizi tarihi harabelere götürüyor.. Roma, bu heybetli eserlerin
sırlarını ve tarihini paylaştıkça, kalbim onun büyüsüne daha da kapılıyor.. Tiber
Nehri boyunca yürüyerek, Trastevere’nin dar sokaklarına varıyoruz.. bu canlı
mahallede, Roma’nın samimi ve sıcak yüzünü görüyorum.. küçük kafelerde oturup
espresso yudumlarken, sokak sanatçılarının neşeli müzikleri kulağımı
dolduruyor.. Roma, beni buranın canlı atmosferiyle tanıştırırken, sıcak bir
gülümsemeyle göz kırpıyor..
gün batımında, kolezyoma tekrar dönüyoruz.. şehrin üzerine altın renginde bir ışık dökülürken, Roma’nın güzelliği bir kez daha beni büyülüyor.. onun kollarında, bu kadim şehrin nefes kesen manzarasına bakarken, Roma’nın derinliklerine daha da çekiliyorum.. ve Roma’nın sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir sanat eseri olduğunu anlıyorum. Roma, bana konstantin, hadrian ve diğerlerinin hikâyelerini anlatırken, onun ruhunu daha da derinden hissediyorum.
Roma ile geçirdiğim bu süre boyunca, onun zamansız güzelliği ve derin tarihi beni büyülemeye devam ediyor. Roma, bir kadın gibi nazik, ama aynı zamanda güçlü ve etkileyici.. onun kollarında, bu eşsiz şehrin her köşesinde tarih ile sarılıyorum.. ve sonra veda ediyorum Romaya.. küçük kız kardeşi II. Romaya, biricik İstanbul’a kucak dolusu sevgiler getirmek üzere yola çıkıyorum...
Müthiş güzel bir yazı. Roma'ya gitmeme gerek kalmadı desem yeridir. Cem Bey gerçekten güzel bir gezi, anlatı yazısı olmuş. Kalemine ve tabi ki ayaklarına sağlık. (Gizli bir tavsiye: Gezi yazıları yazmalısın...)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Hasan Bey.. anlattım ama yine de romaya gitmeye ve kendi gözlerinle görmeye değer.. bu sayede inşallah senden de bambaşka ufuklarda dolaştıracak bir roma yazısı okuruz.. tavsiyeni dikkate alacağım😊
SilHer yol Roma'ya çıkar ! tebrikler güzel bir yazı..
YanıtlaSilteşekkür ederim..
Sil