bilenlere selam olsun
nesiller çok çabuk değişiyor dönüşüyor günlük.. eskiye oranla değişim hızı acayip arttı.. bunu en iyi gözlemlediğim yer ders verdiğim sınıflar oluyor.. şakalar bile dönüşüme uğruyor, üzerinde durduğu arka plan kaybolunca derisi dökülmüş bir kafatası gibi anlamsız sırıtıyor..
bu aslında iyi bir şey.. yenilenmek ileri gitmenin tek koşulu.. burada en büyük problem değişememek ya da değişmemek yani direnç göstermek.. bu noktada da zamanın acımasızlığı çıkıyor ortaya.. değişmeyeni affetmiyor.. kaldırıp kenara atıyor.. bir de yolkesenler var tabii.. onlar hepten fecaat oluyor.. duvar fonksiyonu eda ediyorlar.. enerji çalan insanlar bunlar.. her cümleleri “bizim zamanımızda…” diye başlar.. hep mazidir yaşadıkları ve mazi kalbimde bir yaradır en acılısından 😆.. hep “kutsaldır” geçmiş bu veteranlar için.. halbuki çoğu kez yaşanılası da değildir anlatan için bilem.. bunlar geçmişe özlem duymazlar aslında, yeni olan her şeyi kötü görürler.. bu tiplerin en tehlikeli olduğu yer bir kurumda bir makamı işgal etmeleri halidir.. inovasyon ölür bu durumda.. ve gençler için adım atmak güçleşir.. halbuki araştırmalar kırklardan sonra bile en iyi kariyer planlarının yapılabileceğini ortaya koymuştur.. biyolojik olarak da, yaş aldıkça beyin hücreleri arasındaki bağlantı sayısının artmasıyla, ispatı mümkündür bu durumun.. çok sayıda örnek vardır, ilerleyen yaşlarda hayatının şaheserlerini veren.. sanırım bu noktada en büyük donatı esnekliktir.. bilgi ve muhakeme yetisi önemlidir elbet ama esneklik yoksa bir işe yaramayacaktır..
dediğim gibi jenerasyonlar arasındaki dönüşümü en iyi biçimde ders anlatırken gözlemleyebiliyorum.. bazen öğrenci öyle bir cümle kuruyor, o kadar çarpıcı bir örnek veriyor ki "işte budur" diyorum.. bir bölümde öğrendiğim şeyi başka bölümde anlatıyorum mesela.. ve bu çok motive edici oluyor.. önemli olan eleştirisiz bir şekilde, öğrenme kaygısı ve eşitlik anlayışı içinde dinlemek sanırım..
bu bağlamda aklıma hep sokratesin ölüm cezasının infazını beklerken odaya elinde bir tür sazla gelen öğrencisiyle olan diyaloğu geliyor.. sokratesin kendisine sazı çalmayı öğretmesini istediği öğrencinin ağlayarak efendim birazdan öldürüleceksiniz ve çalmaya hiç zamanınız olmayacak demesi karşısında sokrates bilgeliğini konuşturur ve “asıl zevk, çalgı çalmakta değil, çalmasını öğrenmektedir” cevabını verir..
evet bilmek dipsiz bir kuyu ve bizim bildiğimiz kuyular gibi salt aşağı da inmiyor üstelik.. geçmişten geliyor geleceğe gidiyor.. güneş altında geçen zamana bakan insanlar olarak bizlerse helezonik bir ortamda geçmişten olduğu kadar gelecekten de öğrenerek yolculuğumuzu sürdürüyoruz.. ne demiş yunus "bilenlere selam olsun".. bilemese bile bilmediğini bilenlere de iki kat selam olsun…
Yorumlar
Yorum Gönder