abi, nerden buluyorsun bu ıspanaklı lafları?

bazı şeylerde demokrasi falan olmaz günlük.. çünkü bunların yukarıdan gelmesi gerekir.. misal iç kontrol böyledir.. hakeza kalite anlayışı da ve son dönemlerin raporlama biçimi olan entegre raporlama da.. burada patronun konuyu içselleştirmesi yeterli ve gereklidir.. alttakilerin fikrinin hiçbir önemi yoktur(?!).. hele bizim gibi şarki toplumlarda olayın alta inmesi demek sulanması demektir.. bir çok şeyin oturmaması da bundan kaynaklanır.. alt kesimin gözünde misal kalite laf kalabalığıdır.. kırtasiyeciliği artıran bir olgudur.. “işimi nasıl gördüysem öyle yapıyorum ve bunu daha ileri götürmek için bir çabaya gerek yok” diye düşünür işi görenler.. gel gör ki kalitenin doğası normalde “kaliteden herkesin sorumlu olduğu” yönündedir ve bu tanım, olgunun bizde neden tutmayacağını gösterir..

iç kontrolle ilgili ilk yılları hatırlıyorum da neden tutmadığını daha iyi anlıyorum.. 26 aralık 2007 de iç kontrol sistemi tebliğ yayımlanmış ve biz bildiğim kadarıyla Türkiye’de bir ilk olarak 8 ocak 2008 de yetkilileri toplayarak iks’yi anlatmıştık.. orta ve alt kademe çalışanlar gözüne bu iş tam bir baş belası kırtasiyecilik olarak görülmüştü.. ne yani zate yıllardan beridir yaptıkları işlerin yapılış biçimini şimdi birde kağıda mı dökeceklerdi.. ne gerek vardı ki buna?. bir sürü angaryaydı bu.. ve bu terimler ve kavramlar tam da –sadri alışıktan alıntıyla söyleyecek olursam- "abi, nerden buluyorsun bu ıspanaklı lafları?" ifadesiyle karşılanabilecek nitelikteydi.. sonra ne mi oldu günlük? iyi yapan bir birimden copy paste yapılarak herkes akış şemalarını, süreçlerini falan gönderdi.. birbirinin birebir aynıydı hepsi.. bir tornadan çıkmış gibi.. sadece birim adları farklıydı.. sonra bu durumun bir kuruma has olmadığını gördüm günlük.. başka kurumlara yönelik gerçekleştirdiğimiz bir sunum sonrası bize bakmamız ve fikrimizi söylememiz için rica ile gönderilen akış şemaları da birbirinin nerdeyse aynıydı.. olayı fırsata çevirmiş birileri (jargondaki adıyla: çantacı firmalar) çoğu idareye bu iks çalışmasını yapıp verdiler.. iks yi kurdular yani kurumlarda, turşu kurar gibi.. iç kontrol ve sistem kelimelerini daha önce bir arada bir kere bile kullanmamış olanlar yaptı bunu üstelik.. bu işten kurumların çalışanları çok memnundular, çünkü üzerlerinden büyük bir yük kalkmıştı, bu saçma sapan işi onların namına ve hesabına birileri üstlenmiş ve iks yi kurup ellerine vermişti.. onlar da evladiyelik olduğu zehabına kapıldıkları ve asla ve kat’a değişmez buldukları bu iks dokümanlarını print edip kutsal klasörlere koyarak dolaplara, çok yukarılara kaldırdılar.. kimse erişemesin diye.. ifa edilmiş bir vecibenin gönülde verdiği huşu ile birlikte yaptılar bunu.. 

işte tam bu anda yazımın başına dönüyorum günlük.. maalesef biz de bu kavramlar ancak ve ancak yukarıdan gelirse hayat imkanı bulur.. yoksa “mış gibi” yapılır, vakitler harcanır.. kalite de aynı akıbetle karşılaşmış ve karşılaşmaktadır.. gönül isterdi ki böyle olmasa ve aşağıdan sahip çıkılsa.. ah ahh gönül neler ister de olur mu ki bu olsun? ne demiş emre aydın

“İsterdim kalmasın kaldığı gibi,

Ama "amalar" yasak bize
"Keşkeler" kilitli    



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bulgular ormanında özü başına (beni denetim mezarlığına gömün bölümünden)

andrea corr

bakırköydeydik çok emindim