az iş çok sonuç
günlük, bazı insanlardaki zeka parıltısı bana çok ilginç geliyor.. çok çalışmıyor genelde bu kişiler.. ancak yaptıkları bir işle yahut verdikleri bir fikirle yepyeni ufuklar açabiliyorlar.. hani diyorum acaba bir de bunlar çalışsalar nasıl olur.. ortaya kim bilir neler çıkar.. ancak bir de konunun başka bir boyutu var.. belki de bu insanlar böylesi zihinsel açılımları işin çok işine girmedikleri için yapabiliyorlardır.. yani geriden baktıkları ve olay karmaşasına girmedikleri için bizim bulamayacağımız çözümler bulabiliyorlardır.. tıpkı düzlemden bakan bir kişinin ağaçlar ya da ağaçlar görmesine karşılık tepeden bakan birinin ormanı görmesi gibi.. belki de çok çalışan insanlar kadar ekibe az çalışıp değer katan kişileri de dahil etmeliyiz..
misal sergen.. kendi kabul etmese de fazla koşan, antrenman seven bir topçu değildi ama yeteneği sayesinde pek çok kilidi açan kişi olmuştu takımı adına.. denetim elemanlığı sürecimde de gözlemledim böylesi insanları.. işe geç gelen, erken ayrılan ama denetim kumaşı (ne laf beaa) iyi olan tipik kişilerdi bunlar.. (kapatılması mümkün olmayan şan ve şeref dolu meslek muaassseeba denetmenliğinden) devrem Ahmet Çağlanın tabiriyle acar denetçiydiler.. bir ikisi ile çalışmışlığımda oldu yani.. denetlenecek birime giderdik ve üstadın henüz gelmediğini görürdük.. bir süre sonra gelirdi.. acelesi hiç yoktu.. önce çayını söyler, bir iki lafın beli kırardı.. ardından hadi gel bi (denetlenen yerin) müdürü ziyaret edelim derdi.. ya da müdür bizim denetim odasına gelirdi.. işte o zaman üstat ustalığını konuştururdu.. yarım saatlik bir sohbetten kucak dolusu sevgiyle pardon bulguyla dönerdik.. tamamen sohbetsel bir yöntemdi uyguladıkları.. nicele sonuçlar veren nitel bir tarzları vardı.. odaya gider bulgu pardon tespitleri yazardık ve denetimde genelde vaktinden önce ya da vaktinde biterdi.. bu sonuç titiz büro başkanı üstadımın bu geç gelen/erken ayrılan denetçilere neden bir şey söylemediğini anlamama yardım etti zaman içinde.. sonuçta başkan bir iş vermişti ve bu iş en verimli şekilde bitiriliyordu.. öyleyse ortada mesele yoktu.. yani kalkıp weberyen bürokratik bir amele gibi herkesin fordist üretim tarzında çalışmalarını beklemek anlamsızdı.. başkan bunu sezmişti ve sürecin işleyişine müdahale etmiyordu.. akıllı bir yöneticinin yapması gereken de tam anlamıyla buydu aslında..
ha şimdi eminim sen diyeceksin ki “niye bu ikilem? hem çok çalışıp hem böyle çığır açan biri olamaz mı insan?” olur olur da onu buralarda tutmak mümkün olur mu? onu da sen deyiver bana günlük.. nasıl hem alex gibi olup hem tekmeye kafa sokan bir fitbolcunun adresi çok daha üst liglerse öyle bir denetçinin yeri de herhalde başka kulvarlardır.. keza eşit işe eşit ücret yanılgısı başka bir seçenek tanımaz.. yanılgı deme sebebim eşit işin her zaman ve her unvan için mümkün olmadığından ileri gelmekte günlüğüm ki sendikaları kızdırma pahasına bu konu hakkında da yazmayı düşündüğümü söylemeliyim…
Cem Bey kalemine sağlık. Kimler geldi kimler geçti... Evet geç gelen ancak üretenlere kucak dolusu selamlar. Onlar tecrübelerinin meyvelerini devşiriyorlar ve faydalı oluyorlar. Ancak birde geç gelen ve "madem geç geldim erken çıkayım diye işyerini, kalem oynatmadan terk eden, maaşı 1 TL eksik yatınca kıyameti koparan ve bazen kafasına göre işe bile gitmeyen ancak ayın 15 inde maaşını çekmek için ATM ye koşa koşa giden o asalaklara ne demeli...
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silteşekkürler Hasan Bey.. evet bir de dediğiniz gibi "i'rabta mahalli olmayanlar" var.. yoksa yok mu demeliydim.. ya da negatif mi demeliydim bilemedim.. gerçekten işe gelmeleri haza zarar olanlar da var çünkü.. harcadıkları elektriği, suya, kağıda ve yaydıkları geyiksilikler sonucu diğerlerinin iş yapmalarını engellemeleriyle negatifmanlerde bulunmakta...
Sil