yaşadıkça artan değer kırık kalpler
eskiden de böyle miydi günlük.. her şey plastikleşmiş miydi yavan mıydı.. tarhananın tadı böyle miydi gene.. kozhelva böyle miydi.. televizyon bu kadar yabancı mıydı?.. oradaki karakterler amerikada da olsa yeşilçamda da bizim bir tanıdığımız mıydı sanki.. ufak bir dünyamız vardı.. bunun farkında değildik.. farkına varmak iyi bir şey miydi sanki.. şimdilerde herkes farkındalıktan bahsediyor.. iyi bir şey olsa gerek arttırmaya falan çalışıyorlar..
daha mı gülüyordu insanlar daha az bilirken.. bilmek miydi yoksa bizi üzen.. bazı şeyleri duymak daha mı iyiydi sanki.. sadece duymak.. tozlu bir akşamda anlatılan öyküler.. tozlu akşamın alacayalazında.. herkesin evine çekildiği o eşsiz anda.. bir günlük sahnenin bittiği o an.. çok mu uzundu eve giden yol.. adımlar şimdi çabuk bitiyor.. hemencik bitsin istiyoruz.. bitiyor.. aslında biten biziz.. haberimiz yok.. o eski anı özledim günlük.. kavganın gerçek olduğu.. sadece mahalle için olduğu.. kavramlarımızı kimsenin çalmadığı, yamultmadığı bir dönemdeki kavgayı özlüyorum.. mahalle savaşlarını.. sadece savaş olsun diye yapılan.. ardından başka hiç mi hiçbir şey olmayan.. dediğim gibi mahalle deyince kimsenin aklına mahalle baskısı saçma anlamının gelmediği sadece mahallenin geldiği bir dönemi özlüyorum.. çok soğuk bir çağı.. ancak soğuğun sadece fiziki olduğu.. mekanların soğuk insanların sıcak olduğu bir ortamı.. kar yağarken üşüyen.. sobanın etrafında ısınan.. sobadan haa.. içindeki nardan değil.. sobadan ve etrafındakilerden.. yıkılan, sıradan evlerde.. eşsiz öyküler.. o evleri öyle tanımlıyorum.. gecenin içine çektiği hayatlar.. geceyi aydınlatan.. sokaklar dolusu yalnızlık yoktu.. zaman zaman zordu.. kızdığımız oluyordu.. ama hep sahiciydi bu kızmalar.. kahrolsun diyorduk birilerine o zaman da.. ama bu çok içten miydi..
eylül akşamlarında vurulduğumuzda bile eylüle kızmadık hatırlarsın.. kovalanırken de kovalarken de.. bazen bir aşk olurdu bu hikayeyi renklendiren.. yangınlar katan.. herkes gibi.. fakat sanki ilk kez yaşıyormuş da gibi.. bir kibritin geceyi aleviyle yutması gibi.. gitmeler yok muydu o zaman.. vardı elbet.. gitmek bile daha mı anlamlıydı.. göçmek bile.. yalnızlık sanki yoktu.. “kimse böyle yalnız kalmamalıydı” zaten.. kolektif şuur mu dersin ne dersen de artık.. ama içimde konuşan birileri vardı sanki.. korkular daha azdı.. umutlar daha fazla.. adeta bir vücudun organları gibi hissediyorduk belki ondandı..
Yorumlar
Yorum Gönder