halamın gidişi


bazı anların hayatının dönüm noktası olduğunu sonradan anlıyor insan.. bu genelde bir fotoğrafa bakarken canlanır benim zihnimde.. bir öğleden sonraydı.. bu fotoğrafı çektirdiğimizde.. senin (halamın) son on senedir dışarı çıkabildiğin ender zamanlardandı.. bizi bir yerlere götür demiştin.. beykozu tercih etmiştim.. o gün adeta tüm çocukluğumun, belki de gençliğimin son parlak günlerinden biriydi.. seninle dopdolu geçen yaklaşık 40 yılın.. yedik, içtik ve eskilerden konuştuk.. anılar bizi yalnız bırakmadı gene.. etrafımızı sımsıkı sardılar.. 

şimdi bu resme bakarken o anın ne müthiş bir an olduğunu hissediyorum.. resme bakınca ne mi görüyorum: bu kez roller değişmiş.. yıllarca sen elimden tutup beni bir yerlere, senin tabirinle gezmelere götürürken bu kez ben seni götürüyorum.. sahi senle ne çok gezmiştik öyle.. Çarşamba pazarı için gittiğimiz Fatih demek, biraz değil, epeyce bir sen demekti.. bir festivaldi seninle orada olmak.. pazar sonrası gittiğimiz pideci, caminin kuzey tarafından soluklanmak ya da semtteki akrabalara uğramak.. sonra yine seninle kuş almaya gidişimizi unutmuyorum, kocamustafapaşadaki kuşçudan.. kuş almak dedim de ne tuttursam kıyamayıp alırdın sahi.. hani bir keresinde yolda civciv satıldığını görüp de ısrarla istemiştim de alıvermiştin, şimdi olmaz demeyip.. sonra oyuncaklar oyuncaklar.. ahh ne istesem alırdın kıyamayıp.. beni mutlu etmek için yoğun bir çaban vardı.. hatta kimi zaman imkanları zorladığın bile olurdu.. –şimdiki nesil böyle bir yokluğu bilir mi bir şey diyemem ancak- kağıttan maket yapmak için bakkalda çakkalda yapıştırıcı bulamayınca  (ee tabi o zaman ne avmler vardı ne de getir de getirelim şu bu vardı) kolları sıvayıp evde tutkal yapmıştın.. sırf mutlu olayım diye.. 

seninle adaya (marmaraya) gitmek de ayrı bir şenlikti.. günler öncesinden başlardı hazırlıkların.. ve sonra uzun bir yolculuğun ardından vardığımızda beni yüzmeye götürürdün hemen.. biraz telaşlanırdın, sudan bir parça korkardın, "açılma dikkat et" diye uyarır dururdun.. 

sizde kalırken –ki bu çok sık olurdu- devamlı arkamı toplardın.. hani o küçük kediyi yıkamıştım da.. hayvancağız ölmesin diye ne çaba sarf etmiştin.. kurutarak kurtarmıştın kediyi.. top oynanmasını pek sevmemene rağmen ben oynadığım zaman sokaktan gelen gürültüye katlanırdın.. arkadaşları eve getirmeme izin verirdin ve rahatımızı temin etmek için elinden geleni yapardın.. 

ne güzeldi o zaman senin ev.. bahçe içinde tek katlı.. ve bahçede biz arkadaşlarla oynarken bitmeyen ikramların peşi peşine gelirdi.. 

bir de seni masal anlatmaya zorlamalarımı hatırlıyorum.. "başka anlat" dedikçe ne güzel de uydururdun yeni yeni masalları..  

"cem bıdık" derdin bana.. senin paşandım ben.. halasının paşası en çok kullandığın ifadeydi.. ve hep nasihatin vardı dudaklarından dökülen: “kimseye karışma”.. “hayatını yaşa, gençken gez”.. 

zaman zaman ayrı kaldık.. ben adıyamana göreve gidince, askerde vb… ancak hiç kopmadık senle.. ayrılıklarda da telle konuşurduk sık sık.. bir de sen Hacca gittiğinde ayrılmıştık, bu kez sen gitmiştin, hastalanmıştın orada, çok korkmuştuk.. geri döndün en nihayetinde.. ancak bu kez emir büyük yerden geldiğinden dönüşsüz bir yolculuğa çıktın bizi bırakıp.. son on senedir parkinson yüzünden çektiklerinden kurtulmuş olman ve mübarek Ramazan ayında Hakk’ın rahmetine kavuşman bir parça yüreğime su serpse de ayrılık çok acı be hala.. ne demiş şair “ölüm Allah’ın emri de ayrılık olmasaydı”.

hep bunları düşündüm işte yoğun bakımın kapısında senden gelecek iyi bir haberi beklerken.. ancak gelmedi.. bu kez bizi bıraktın ve gittin.. kalbinin durduğunu ve masaja rağmen çalıştıramadıklarını söyledi doktor.. ve o an işte tam da o an çocukluğumla arama kapkara bir kesitin girdiğini hissettim taa yüreğimden.. sen gittin ve çocukluğumun o yansımaları da kayboldu gitti gönül aynamdan.. öyle ya artık bana kim halasının paşası diyecekti bundan sonra.. kim çağıracaktı beni cem bıdık diye.. yüreğimiz yansa da Allah’tan gelene eyvallah demekten başka çaremiz yok.. ilerde vaat olunan günlerde görüşmek dileğiyle güle güle hala.. mekanın cennet olsun.. kalbin nurla dolsun.. Allah’ın rahmeti seninle olsun..      

Yorumlar

  1. Allah gani gani rahmet etsin. Mekanı cennet olsun... Dünya bir gölgelik değil mi ki zaten... Biraz soluklandıktan sonra menzile varmak için yola çıkmak. İki kapılı bir handan geçip gitmek...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

bulgular ormanında özü başına (beni denetim mezarlığına gömün bölümünden)

andrea corr

bakırköydeydik çok emindim