Çınaraltının en güzel abisi: Fehmi Abi😥
ve fehmi baba veda etti günlük.. çok üzüldüm..😢 nasıl anlatsam sanki hep bizimle beraberdi.. özellikle de seksenler dizisiyle birlikte.. zaten fehmi diyorum kendisine.. çünkü öyle yerleşti hayatıma bu diziyle.. seksenler bazılarına basit geliyordu belki ancak tam da bizi anlatıyordu.. o muhteşem yıllara denk gelmek ne büyük saadet.. açık söylemek gerekirse ne zaman ucundan bucağından da olsa seksenlerde nefes almamış, o havayı teneffüs etmemiş biriyle konuşsam biraz acırım ona..
Türkiyenin -ve tabii dünyanın- o dönemini, o muhteşem dönüşüm devresini yaşamamış bir insan bu açığı nasıl kapatabilir ki? yani 40'lar 50'ler, 60'lar, 70'ler çok da farklı zamanlar değildir.. ancak seksenler bambaşka anlamlar ihtiva eder.. bir metafor olarak tek kanaldan trt2'ye geçiş o dönem için açıklanamayacak bir şeydi mesela.. ve ilişkiler.. ahh o ilişkiler ne kadar sıcaktı.. daha yabancılaşmamıştık konu komşuya.. istanbulda mahalle kültürü hala vardı.. değişik yerlerden gelen insanların istanbulluluk potasında eriyişleri ve birer şehirli oluşları, birbirlerine olan muhabbetleri.. siyah önlüklü öğrencileri, şahin ve doğanlardan yükselen ümit besenin okul yolu şarkısı, topkapıdaki otogar, aksarayda durup etrafı temaşaa etmek, beyazıt, kadıköy, çengelköy.. çok güzel yıllardı.. fehmi baba karakteriyle rasim öztekin bunların hepsini bünyesinde topluyordu adeta..
bob marley faruk’u da sevmiştik.. boş gezenin boş kalfası da güldürmüştü ancak "fehmi" başkaydı işte.. mahallenin abisiydi.. bilge kişisi.. ancak göze sokan cinsinden değil hani.. sıradan, bizim gibi ama bilgeydi yani.. icabında hatalar da yapan, yanlış da davranan, kendi hırsları da olan.. bazen kızan.. mesela “seyfi abiye” sinirlenen.. ondan kurtulmak için numaralar çeviren.. oğlu çağataya kendi anlayışına (yani 80'lerdeki babaların anlayışına) göre “bir baltaya sap olmadığı için” kızan, ama bir yandan da onun yazdığı ve mahallelerini anlattığı küçük hikayeyi büyük bir merakla, önem vererek okuyan.. okumakla kalmayıp göz yaşı döken, etkilenen.. ve çağataya “hikayede yanlış yazmışsın ben sana iki defa değil tam dört kez sarıldım, hatta gel bir daha sarılayım 5 olsun” diye sarılan.. güldenle evlenmek isteyen ahmete sevgisinin peşinden koşması yönünde tavsiyelerde bulunan.. "şimbil bakkal" hastanedeyken yerine bakan.. pastacı samiye şipşirin bir şekilde gözlerini döndürerek “napıyon be ya” diyen..ergun plakı sevmeyen ancak kızı nazlının sevgisine hürmetle onu damatlığa kabul eden.. sinirlendikçe düşünen; düşündükçe sinirlenen.. kısır döngüye giren.. "pöftürük şahine" dışından kızan ancak gerçekte kendi çocuklarından ayırmayan.. rukiyeyi “icat çıkarmakla” suçlarken kalbinde ona en yüksek yeri veren.. başı sıkışınca kaçmak için sürekli “ocakta yemeğim var” bahanesini uyduran komşusu nurtenin “diyim ben sana kız, fehmi abi” ifadesine daima bozulan ve “Nurten abi” diye karşılık veren.. komiser rızanın, manav mustafanın, cankuş mesutun, kasap bahtiyarın, bekçi bekirin, balıkçı idrisin, alperin, nevzatın, kırkaltılığın ve de muhtarı olduğu tüm çınaraltı mahallesinin, fehmi abisi..
ne güzel hissettirdin bize fehmi baba.. acısıyla tatlısıyla o yıllara döndürdün.. darbeden sonra kenidini bulmaya çalışan bir istanbul mahallesinin küçük, sıradan gibi görünen hayatlarını, hayallerini gördük hep gözlerinde.. buğulu camlı, kalın çerçeveli gözlüklerinin ardından.. diziyi hep fatma sultan mahallesi topkapıda geçiyor, fehmi abilere komşuyuz sanarak, öyle düşünerek seyrettim.. hatta ilerleyen bölümlerde çınaraltı mahallesinin kadıköyde olduğunu (yani dizinin kadıköyde geçtiğini) öğrenince bir parça bozuldum.. bana göre fehmi fatihte oturmalıydı keza.. güle güle fehmi baba.. bize sımsıcak hissettirdin.. sen bizi güldürdün Allah da seni güldürsün, rahmet eylesin…
Yorumlar
Yorum Gönder