yeni normalde seminerler: otur evinde yaaa
sevgili günlük marttan
beri pandemi yüzünden evde kaldık genelde.. mesleki çalışmalar büyük ölçüde sekteye
uğradı.. haa işin eğitim boyutu ise tam tersine gelişti de gelişti.. dallandı budaklandı..
bir yandan kidder bir yandan tide ve bir çok organizasyon event lar yaptılar
(muahhaa ha ha lafa bak ☕demle: “event set” ettiler😆).. çok müstefit olduğumu söyleyebilirim..
bazen günde 6 saatten fazla izledim.. her yanım bilgi doldu.. üstelik yeni
kurduğumuz üniversite iç denetçileri grubu olarak düzenlediğimiz webinarda ben de moderatörlük yaptım
hani.. zoom mum, meet meet (bunun tekrarı da aynı oldu işhe bakk😅) gibin program
vasıtasıylan eriştik meslektaşlarla.. aynı havayı teneffüs edemesek de
aydınlandık.. geleceğe umutla baktık..
tabii aynı ortamda
olmanın havasını vermedi.. hani şöle antalyadaki bir eğitimde bahadır başkanla,
yahut göbeğimizin birlikte kesildiği (bilhassa muaassebe denetmenliğinden devrelerimle)
meslektaşlarla tatlı tatlı sohbet etmenin keyfi gibi olmadı.. yahut tidenin
misal galatasaray üniversitesindeki o yağmurlu günde gerçekleştirdiği akademik
forumda gözleri ışıl ışıl parlayan denetçilerle birlikte olmak gibi bir tat da
vermedi.. olmaz da.. ama ne yaparsın işte “bir yerlerden gelen bir hastalık
vardır” geçeği ilen karşı karşıya olduğumuzdan paşa paşa oturup izledik
monitörden iç denetim dünyasını.. iç denetçilerin orijinal insanlar olduğu
konusunda minnacık bir şüphem bile yoktu gerçi ya; yaşanan vetirede bunu daha
bir içten hissettim.. tam kani oldum yani.. kvkk, blockchain vb. konularda ne
sunumlar dinledim.. ve vay be insanlar neler düşünüyorlar yahu diye düşündüm..
bir çoğunun kamuda vücut bulması için uzayzamansal bir vaktin geçmesi gerekirse
de (ki elektronik belge yönetimi sistemini bilmeyen nice nice kitleleri gözlerimle gördüm.. bunlardan bir kısmı gerçekten minnak mgbt li amcalar
teyzeler olmakla birlikte kahir ekseriyeti aşırı öğrenmeme taraftarları idi
üstelik) olsun dedim meslektaşlarım neler konuşuyor böle.. sevindim..
gel gör ki günlük yine de dediğim gibi tam bir tat alamadım.. şöle yüksekçe masalar aradı gözüm.. millet etrafında toplanmış bi şeyler yeyip içerken konuşuk ediyor.. yahut kartvizit değiş tokuş yapanları aradım durdum.. salona geç girip hızlı hızlı yürüyen ürkek adımları özledim.. bazen sıkılıp –özellikle öğle yemeğinden sonra- hafifçe kapanan gözlerin direnişini yaşamak istedim..
belki de günlük bizden
sonraki nesil için bu ortamlar yani netten eğitim falan daha kolay oluverecek..
bilgisayarın karşısında oturacak yeni nesil –ki zaten oturuyor- ve her şeyi
sanal yaptığı gibi bu tür mesleki eğitimi semineri şunu bunu da sanal
yapıverecek.. biz katılıyoruz ancak tam keyif alamıyoruz.. çünkü eskiyi
biliyoruz.. şimdi hamburgerden başka bir şey bilmeyen kişi musakkanın tadını ne
bilsin, hele bi de yanında pilav ve cacık varsa.. daya gitsin fastfood u..
sevinir o.. hep bu vardı zanneder.. oysa biz o kimi zaman lüks kimi zaman
daracık salonlarda, birbirimizle temas ettiğimiz ortamlarda, hep birlikte aynı
mekanda bir şeyler dinlemeye alışmış insanlar olaraktan hep bir parça buruk
olacağız böyle giderse..
neyse fazla konuşmaya, mızmızlanmaya da gelmez.. tüm bunların bir tezgah olduğunu ve arkadaki güçlerin bruce willisin suretlerinde olduğu gibi insansız hava sahası kurgulamak istediğini savunan komplo teoricilere göre hastalık da aslında yeni normale uyamayanların ortadan kaldırılmasına hizmet ediyor.. neme lazım duyarlar muyarlar.. (sevgili kankim said'in dediği gibi yo yo yo yo).. şimdi para babalarıyla sıcak bir çatışmaya girmeye ne isteğim ne de imkanım var.. yani diyorum günlük ufak ufak alışırız belki.. varsın yüksek masalar olmasın.. kimseden kart alıp kart vermeyelim.. yanlışlıkla kimseye dizimiz çarpmasın.. otururuz evimizde yaaaa….
Yorumlar
Yorum Gönder