merhaba anane
merhaba anane.. en ihtiyar torunun 42 yaşını aştı.. bunun 38 senesi seninle geçti.. 4 senesi ise sensiz.. buruk.. yutkunma isteğiyle.. sevgi dolu bakışlarını hatırlıyorum hep.. en çok da yüzük parmağını göstererek bana takılmanı.. “hadi yok mu gelin.. ne zaman” deyişini.. böyle bir mutluluğu sağlığında yaşatamadığım için üzgünüm.. tabii sadece buna değil aynı zamanda geçip giden zaman için de üzgünüm..
biliyor musun bilmiyorum dünyada bugünlerde salgın bir hastalık var.. evden çıkmıyoruz.. dedeme bile gidemedik mesela bayramda.. tabii sana da gelemedik ziyarete..😔 burada olsan ve bu ortamı yaşasan çok üzülürdün eminim.. misafirlerle dolu bayramlara alışkın sen.. bomboş koltuklar karşısında çok içerlerdin durumu.. haberlere düşkün olduğun için sıra sıra bütün kanalları izler ve ardından da “deli bunlar be” derdin.. biraz korkarak ancak daha çok eve misafir gelmeyişine yakınarak.. bayram olacak ve senin tescilli markan olan şekerpareni yemeye insanlar gelmeyecek ha?.. gerçekten de hafsalan almazdı.. sahi ne bayramlar geçirmiştik seninle.. ne mesut günler.. ancak şunu söylemem gerekir ki ben yaşarken de bunun kıymetini biliyordum çok şükür.. senle zaman geçirmenin değerli bir şey olduğunun farkındaydım..
bayramları severdin.. topkapıdaki ev misafirlerle dolduğunda yüzünde tatlı bir telaş belirirdi.. usta bir organizatör olarak ağırlardın konukları.. hem (mecazen olmanın ötesinde, ilerlemiş yaşına rağmen, gerçekten de) mutfakta çalışır hem de sahnede olurdun.. yani hem tatlıyı ellerinle pişirir hem de her gelenle can-ı gönülden ilgilenirdin.. tek tek sorardın hatırlarını.. üstelik ayrıntıcıydın ve hiçbir ismi unutmazdın.. ailecek gelmiş olsa bile misafirlerden erkeklere “hanımın nasıl” diye ayrı, kadınlara “efendin nasıl” diye ayrı sorardın.. adap ve erkanın bambaşkaydı.. tam bir İstanbul hanımefendisiydin.. o kalabalık misafir ortamında ara sıra göz göze gelirdik.. o anlarda da hep gülümserdin.. sonra bayram gününün ilerleyen saatlerinde gene tenhalaşırdı ev ve hiç yorgunluk alameti göstermeden bizimle muhabbete devam ederdin.. ciddi anlamda romatizma ağrıların olmasına rağmen hiç sezdirmezdin..
dediğim gibi ben bunların senle yaşarken de değerini biliyordum ve farkındaydım.. severek ve isteyerek gelirdik sana.. ateş almaya değil yani.. ya da yasak savmak kabilinden değil.. seninle vakit geçirmek için gelirdik yanına.. belki de o neslin son çocukları bizdik.. (yine kendime bir pay çıkardım sanırım) ben bebekken başlamıştı beraberliğimiz.. ve sen son nefesini verdiğin anda da yanında biz vardık.. hikayenin başı ve sonu aynıydı yani..
teşekkürler anane.. bu “yaşam” adlı hikayede bir şeyler öğrenmemize imkan tanıdığın
için.. ve şükürler olsun Allah’a ki seninle uzunca zaman geçirme fırsatını bize
bahşettiği için.. doymak mı?.. o bu dünyada mümkün değil, gerçek dünyada inşallah.. Allah’ın rahmeti,
merhameti üzerine olsun anane…
Sayın hocam yazı çok güzel. Ancak paylaşılan resme baktığımda sanki yahudi şapkası kipa yerleştirilmiş algısı mevcut.Belitmek isterim. Saygı ve sevgilerimle.
YanıtlaSil