"liberal miberal malı kap götür al rap rap"

merhaba günlüğüm.. seninle bir hasbihal edelim.. bu kez biraz enfüsi tarafı irdelemek istiyorum.. belki çok da enfüsi bulmazsın ve dalga geçersin.. ancak benim için öyle.. neyse bu kadar girizgahın ardından konuya "şey edivereyim".. 
üniversiteye giderkene nedense liberal fikirlere sahiptim fazlasıyla.. çok koyuydum hani.. iktisat fakültesinde üstelik kamuda okurken oldukça tuhaf şekilde liberal ekonomiyi savunuyordum.. şikago okulundan friedmanın kitaplarından alıntıları defterlerimin kapaklarına filan yazacak derecede hani.. (tabi o zamanlar pinochet'i desteklediğini, diktatör de olsa liberal birini tercih edeceğini söylediğini bilmiyordum, çünkü şimdiki çocuklar gibi internet parmağımın ucunda değildi..😔) özellikle merkez bankası hakkında söyledikleri hoşuma giderdi.. “enflasyon her yerde ve her zaman sadece parasal bir olgudur” cümlesine hastaydım.. sonra hayek’in the road to serfdom adlı eseri ile nobel ödülüne ulaşma serüvenini destansı bulurdum.. devlet ekonomide yer almamalıydı.. sadece denetçi olmalıydı.. eğitim, sağlık vb. alanlardan kesinlikle çekilmeliydi.. kaldı ki hiçbir zaman iyi bir işveren olamazdı.. üstelik mekanizmaları ağır işleyen bir mahiyetteydi, doğası gereği.. (yine liberal devleti savunanlara göre) büyük bir fil gibi olması hasebiyle sağından gelen tehlikeleri bereteraf etmek için sağına dönüncesiye kadar tehlike soluna geçiverir böylece hiçbir şeyi çözemezdi.. üniversite yıllarında tüm bunların doğal bir sonucu olarak liberal demokrat partiye sempati duyuyordum😉.. hatta yunusların seçim vaatlerini, söylemlerini gazetelerden kesip saklardım.. ne mantıklı konuşuyordu besim tibuk😝(?!).. devletin işi ekonomi değildi.. daha doğrusu ekonomi devletin işi değildi.. gerçi o yıllarda bir hocamın (toktamış ateşti sanırım) söylediği bir söz de aklımdaydı bunların yanında.. hoca; fen bilimlerinin aksine sosyal bilimlerde söz sahibi olmak, teori kurgulamak için insanın yaşlanması gerekir.. görmüyor musunuz sosyal bilimlerin en ünlü temsilcileri saçı sakalı bembeyaz karakterlerdir mealinde konuşmuştu.. sanki doğru mu neydi?.. bu beni az da olsa –ama çok az- ihtiyatlı kılıyordu..
sonra memur oldum.. kamudaki işleyişin hantallığını, pejoratif anlamıyla bürokrasiyi görünce daha bir liberal ekonomiyi mi savundum ne.. gel zaman git zaman o sıralarda yazdığım yüksek lisans tezimle frederick list eksenindeki “milli iktisat” alemine girdim.. aslında list’te haklıydı.. serbest piyasa ingilterenin milli iktisadıydı.. çünkü ona uyuyordu.. ne var ki o aralar yeni toparlanan almanya için korumacı bir politika yani milli iktisat uygulanmalıydı.. bu dönemimde de üniversitedeki kadar olmasa da liberal ekonomiye yakındım.. şimdi düşünüyorum da bunun gerisinde seksenleri sevmemin (en sevdiğim dönemdir)💗, seksenlere de özalın damga vurmasının büyük rolü var galiba diye düşünüyorum.. öyle ya seksenler özgürlüktü.. çok renkli, çok tercihli bir dünyaya kapı açmıştı.. biricikti,  dediğim gibi en sevdiğim dönemdi hayatımdaki.. belki de bundan yani baskıcı ekonomik modelleri (bilhassa sosyalizm, komünizmi) itici bulduğumdan liberal ekonomiyi yani piyasayı destekliyorum.. (gerçi bu da yanlış çünkü polanyi piyasanın kapitalizmden de önce var olduğunu büyük dönüşümde ispatlamıştı).. 
iktisat tarihi disiplini almam farklı bir pencere kattı bakış açıma.. bize has (muhterem ahmet tabakoğlu hocamın dediği gibi) sui generis bir yapı olan türk iktisat zihniyetine doğru yöneldim.. bu anlayışta özel sektör vardı.. ancak devlet hiçbir zaman kimsenin karun olmasına izin vermezdi.. burjuva çıkaramadı diye eleştiri konusu olsa da –niyazi berkes hoca tarafından savaşçılık zenaatı ile geçinen bir entrepreneur olarak görülse de- kendi içinde tutarlı sosyo ekonomik anlamda adem-i merkeziyetçi siyasal anlamda merkezi bir anlayıştı, Osmanlı ekonomi zihniyeti.. neyse doktora yaparkene galata bankerlerinin finans kapitalin ileri karakolu olarak neler yapabileceğini, bir devleti nasıl ellerinde oyuncak ettiklerini gözlemledim.. bu kapitalizmin vahşi yüzüydü.. bütün bu serüvenim içinde 1995, 2001, 2008 krizlerini bizzat yaşadım.. 95 krizi varken ülkenin başında iktisat profesörü bir başbakanın olmasını feci halde içerledim.. krizler hep kapitalizmin vahşi yüzünü gösterdiler.. burası muhakkaktı.. ancak dikkatimi çeken başka bir şey işler yolunda giderken devleti küçümseyen, ekonomide olmaması gerektiğini savunan ve dahi vergi kaçırmak için her yolu deneyen özel sektörün en ufak bir fırtına karşısında “devlet bize yardım etsin kardeşim, işçilerin maaşını versin, şunu affetsin bunu ertelesin, kredi sağlasın” serzenişte bulunmasıydı.. bunu tam bir iki yüzlülük olarak algıladım.. madem kapitalizm var o halde batma riski de olmalı, neden feveran ediyorsunuz, ana kural bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler değil mi?.. o halde bu yaygara neden diye düşündüm.. 
yıllarca ders verdim.. okuduğum kitapların sayısı belli değil.. şimdi ne mi düşünüyorum?.. ya da hangi iktisadi ekole, görüşe daha yakınım?. sorusuna vereceğim cevap ilginç bir şekilde hiç birisi olacak.. evet hiç birisi.. bize birileri tarafından sunulan (kapitalizm, sosyalizm) tercihlerin sırf tercih etme hakkımız varmış gibi bir yanılsama içine düşürülmek için karşımızda olduğunu  düşünüyorum.. feci halde matrix diyecen😛 sen şimdi biliyorum dalgacı günlük.. olsun ne dersen de mavi de değil kırmızı da.. ya da bir süre sonra aynı el tarafından teklif edilecek sarı da siyah da beyaz da.. 
belki ekonomiyi salt grafikler altında okuma yanılsamasından kurtularak ele almak gerekiyor.. toplumla, tarihle, coğrafyayla en önemlisi kurumlarla (yani adet, gelenek ve göreneklerle).. belki de bu sefer de kurumsalcılağa, douglas north'a doğru yelken açıyorumdur.. ha ne dersin?..

*başlık Cem Karaca abinin bir şarkısının ismidir.



Yorumlar

  1. A'na aynı ben...
    Bunları açıklıkla, komplekse girmeden ifade ettiğin için seni kutlarım.
    Sonuç olarak hangi iktisadi düzen sorusuna ben hiçbiri demiyorum.
    İslam sosyalizmi yeniden icad edilirse onları destekleyeceğim.
    Sevgi ve selamlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim üstat.. bahsettiğinizi anladım.. ancak yine de adını kendimiz koyalım diyorum.. sosyalizm, kapitalizm gibi kavramlar yerine kendi kavramlarımızı kullanmış oluruz böylece.. saygılarımla...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

bulgular ormanında özü başına (beni denetim mezarlığına gömün bölümünden)

andrea corr

bakırköydeydik çok emindim