yol ayrımı: performans mı mesai mi?
günlükçüğüm.. zaman zaman boş uğraşılar peşinde olduğumuzu
düşünüyorum.. düne göre dolu, bugün için tartışmalı gelecekte ise hepten
anlamsız mevzuların yani.. misal mesai olayı.. dünün dünyası için çok mühim bir
şeydi doğru.. memurun, işçinin 8-5 işinin başında olması..
bugün ise afalladık
acaba dedik.. çünkü artık 80’lerde 90’larda değildik.. (gerçi beni bıraksan hep
o dönemlerde kalmak isterdim ya o ayrı konu 😭) ayrıca bilgisayar
teknolojileri her yeri kuşatmıştı.. başka çalışma biçimleri ortaya çıkmıştı..
90'larda ders olarak –arif yavuz hocadan, esnek çalışma ve endüstri
ilişkilerine etkisi adıyla- okuduğumuz mevzular şimdilerde gerçekti artık.. en
azından yurt dışındaki uygulamaları izleyebiliyorduk.. sonra startuplar (yemek sepeti gibin şeyler yani) patlak
verdi.. çok farklıydılar mesai gibi arkaik kavramlar önemsizdi bu organizasyonlarda..
tek bir gerçek vardı: performans.. işini nerede, nasıl yaptığınla
ilgilenmiyorlardı.. mekânsal bir takıntı yoktu bu iş modellerinde.. konseptlerinde gereksiz ritüeller de bulunmuyordu.. şakşakçılığın esamesi
okunmuyordu (bizimkiler dizisindeki muhasebeci ergun gibi tipleri
göremezdin misal).. patron odadayken ayaklarını uzatıp yatabiliyordun bi parça
dinlenmek için mesela.. ya da bilardo, play station oynayabiliyordun..
dediğim gibi bunlar performansı odağına alıyorlardı ve böylesi esnekliklere imkanları
vardı.. kuru, anlamsız, boş ve içten olmayan bir saygı değil; kimin, ne yaptığı, ne kadar iyi yaptığı önemliydi.. "kamuda olabilitesi var mı?".. diye sorduğunu duyuyorum günlük.. belki de var.. ancak bu içten bir hareketlenme ile olacak gibi gözükmüyor.. dışarıdan bir zorlamayla ve de nesil değişikliği ile hayata geçecek bence.. dışarıdan zorlama dediğim ivmenin kamu hizmetinden yararlananlardan gelmesi.. aslında gelmeye başladı epeydir.. nesil olarak ise z kuşağından bir şeyler bekliyorum..
kurumsal olarak en çok üniversitelerden dönüşüm bekliyorum.. çünkü esnek çalışma modeline en uygun yapılar üniversiteler.. bt'nin sağladığı sanal büro ortamıyla insana dayalı idari işleri minimize etmek pek ala mümkün bugün.. akademik boyut ise hepten esneklik içeriyor.. ruhu buna müsait keza.. hoca dersini ne zaman vermek isterse -diğer hocalarla istişare ederekten, bir plan dahilinde- o saatte verir.. bu dersin illaki sınıfta olması da gerekmez.. pekala bir atölye, hastane, fabrika binası, ofis, market hatta kafeterya bile olabilir.. bu bağlamda devasa yapıların da işlevini yitirdiğini düşünüyorum (ki fiziksel dönüşümü başka bir yazıda ele almak istiyorum).. yine ders dışında hoca istediği ve öğrenci için de uygun olan bir zamanda danışmanlık yapabilir.. bilim/ilim adına her ne diyorsanız kapıya "danışma saatleri: çarşamba 10-12" yazmakla bir yere varılamayacağını düşünüyorum, post modern zamanlarda.. keza fabrika mantığı ancak kitlevi üretime müsaittir.. bilimse kitlevi üretime uygun değildir.. eğer ilerleme kaydetmek istiyorsak (üstelik yeni kuşağın bizden çok farklı taleplerde bulunduğu bu zaman diliminde) arkaik kavramları tekrar düşünmek durumundayız.. yoksa aynı şeyleri yapıp farkı sonuçlar almayı beklemek boş avuntudan öteye geçmeyecektir..
Yorumlar
Yorum Gönder