tanpınar: "adı geriye kalan adam"
Tanpınar külliyatını
bitirdim sevgili günlük.. oldukça velüd bir yazar ve şair olduğunu
söyleyebilirim.. Tanpınarın, yıllar evvel, okuduğum ilk eseri maalesef mahur besteydi.. maalesef
diyorum çünkü liseye gidiyordum ve bu ağır eseri edebiyat hocamız sınavda
sormak üzere ödev olarak vermişti.. (neyse bizim pertevniyal lisesi bu örnekte
görüleceği üzere oldukça zor bir okuldu.. edebiyatçısı bizi en kompleks
metinlerle muhatap ederken, matematikçimiz diskriminantın formülünü ispatlama
gayreti içine girerdi.. daha sonradan üniversitede dahi bu kadar donanımlı
öğretim kadrosunu bir arada görmedim).. kitap başımı ağrıtmış, sarsmıştı beni..
yıllar sonra kendi isteğimle yazarın okuduğum ilk eseri ise saatleri
ayarlama enstitüsü idi (hayıflanma: handan
inci hocayı daha önce dinleme imkanım olsaydı ilk olarak tanpınarın
öykülerini okur sonra romanlarına geçerdim) etkileyici bulmuştum.. sisteme,
siham-ı kaza misüllü, yönelttiği hiciv okları beni zaman zaman gülme krizine
sokmuş zaman zaman da derinden düşündürmüştü.. bundan yıllar sonra sosyal medya
ortamındaki iki programda tanpınar ile ilgili (seval
şahin hocanın tanpınarda oyun ve sizin kahramanınız kim kitabı -hamdi koçun yazdığı bölüm- bağlamında yapılan
bir anlatı) iki konuşma dinleyince nedir ne değildir, aslında kimdir diye
meraklandım ve tetkike başladım.. önce bittabi hocası yahya kemal için
yazdığı incelemeyi okudum.. anlatı çok sürükleyici idi ve de içten.. hocasının
üstün yanlarını anlatırken içten içe işlenen bir eleştirel duruş da duymadım
değil.. kısaca çok derin bir eserdi.. yahya kemal adeta tanpınarın bir
aynasıydı kitapta.. sonra okuduğum mektuplar adlı eserde bu duygunun biraz daha
bariz ortaya çıktığını müşahede ettim.. sürekli bir kıyaslama söz konusuydu..
hatta bir mektubunda yer alan "benim
gibi bir adamın batıda neleri olmazdı" mealinde ifadesinde bu
büsbütün ortaya çıkıyordu.. "Yahya Kemal"
çalışması çok önemli bir çalışma.. bir daha böyle bir bibliyografya yazılabilir
mi?.. çok zor.. keza Tanpınar hem Yahya Kemalin öğrencisi ve hem de (önemli
ölçüde de kendini onunla kıyaslayan) meslektaşı olduğundan adeta hayatın
içinden yazmış..
aynı şeyi 19. yyın edebiyat tarihi adlı incelemede de görmek
mümkün.. böyle bir eserin yazılması da gerçekten çok zor.. misal bu kitap
doygunluğunda bir 18. yy ya da 20. yy edebiyatı konulu bir çalışma yok.. kitap
oldukça subjektif gelebilir, hatta başlıklar bile alışılmışın dışındadır..
ancak bu müstefit olmayı engellemez.. zaten yazar da subjektifliğin
farkındadır.. ve belki de bu durum esere ayrı bir iç ahenk katmaktadır.. zaman
zaman sert tenkitlerde bulunsa da döneminin edebiyat mahfilini kapsamlı bir
şekilde ortaya koymuştur.. eserde sosyolojik ortam bütüncül bir bakış açısıyla
ele alınmıştır.. ülkenin içindeki sosyoekonomik koşullar hakkında önemli
ipuçları barındırmaktadır.. benim bu eserde etkilendiğim hususlardan biri ayna metaforu oldu.. hani tanpınar'ın bizim sanatçlıların ilk kez "kendi kendisini görüşünü" anlatışı var ya işte orası çok etkileyeci idi..
yaşadığım gibi adlı makalelerinin yer aldığı eserde ilginç tespitler vardı.. hani şu Napoleon'dan alıntıladığı "keşke kendi kendimin torunu olsaydım" cümlesi ile diktatörlerin halet-i ruhiyesini anlattığı bölümden ve de bir ülkenin sanat anlayışının terakkisi için "amatör" sanat eleştirmenlerinin önemini anlattığı bölümden etkilendim.. müteakiben, yazarın sahnenin dışındakilerini okudum.. milli mücadelenin istanbula tekabül eden yüzünü çok çarpıcı betimleyen bir çalışmaydı.. yazarın kararsız duruşu bu romana bütünüyle geçmiş diyebilirim.. ve ardından hikayelerini okudum.. hikayeler büyük ölçüde freud un "bilinçaltı" olgusuna vurgu yapmaktaydı.. hikayelerini yazarın baş yapıtı huzuru okumam izledi.. huzur gerçekten de meseleleri bireyden topluma; toplumdan bireye doğru ele alışıyla okunması gereken bir eser.. romanda en çok müsiki sahnelerinden etkilendim.. kahramanların bir araya gelerek düzenledikleri müzikli toplantıları adeta yaşadım..
ve ardından şiirleri geldi..
şiirlerinden ne içindeyim zamanın ve bursada zaman
adlı çalışması dışında maalesef -yazar tam da bu durumda olanları epeyce bir
aşağıladığını yazsa da- etkilenmedim.. bunda Y. Kemalin Tanpınarı şiir
yazmaması konusunda uyarmasını bilmemin rolü var mıydı bilmiyorum.. beş
şehir eseri ise oldukça etkileyici idi diyebilirim.. doğrusunu
istersen günlüğüm, şehirlere hiç de böyle bakmamıştım.. bursanın yalnızlığı,
istanbulun mistikliği ve erzurumun ölümle hemhalliği.. belki sadece bu üç şehri
yazsaydı daha mı etkili olurdu diye düşünmedim de değil.. ve ardından
tanpınarın günlüklerini tetkik ettim.. tüm çıplaklığıyla
karşımdaydı bu kez.. ve gerçeğin, tahminlerle kafamda kurguladığım tanpınar
imajına çok yakın olduğunu gördüm günlükleri okuyunca.. bazen kızdım kendisine,
bazen hayal kırıklığına uğradım.. bazen anladım onu.. kimi zaman da kendimle
mukayese ettim.. bitmeyen işler konusunda çok benzeşiyorduk.. son olarak ders
notlarını okudum, bir öğrencisinin kaleminden.. lisans için iyi bir
hoca olmadığına kanaat getirdim.. belki sırf doktora dersi verse daha ideal
olabilirdi.. yeni okuyacak olanlara sıra tavsiyem sıralamanın: Huzur, beş
şehir, sahnenin dışındakiler, hikayeler ve saatleri ayarlama entitüsü
tamamlandıktan sonra Y. Kemal ve 19. yy'ın edebiyat tarihi ve en son şiirleri..
ve en son şunu söylemeden edemeyeceğim ki Tanpınar, memleket hakkında
düşünenlerin mutlaka "ne diyor, neyi nasıl teşhis ediyor" diye
okunması gereken bir edebiyatçı...
Tespitlerin çok yerinde Cem, selamlar.
YanıtlaSilteşekkür ederim.. aleyküm selam.. (isminizi göremediğim için adınızla hitap edemiyorum)
Sil