kent yaşamı: seksenler candır ancak doksanlara aitim
ne bileyim günlük.. 1980'leri seviyorum, ancak kendimi
doksanlara ait hissediyorum.. 94: evdeydim, üniversiteye hazırlanıyordum.. ve pop
müzik patlamıştı.. her akşam üstü ailecek çayımızı yudumlarken şafak'ın sunduğu
"akşam keyfi" programında burak kut, tarkan, deniz arcak, bendeniz,
of aman nalan, tayfun, hakan peker, fatih erkoç, yoncimik vd izler ve
dinlerdik.. sound nedir bize şafak öğretmişti.. kasete albüm demesini de.. 94'te evdeydim.. tv nin karşısındaki 3'lü kanepe benimdi.. yan gelip
yatardım.. ve hayal kurardım sadece tek bir hayal: üniversiteye girebilmek.. çok çalışmazdım, hayal kurardım.. bu halimle puslu kıtalar atlasındaki, rüyasında gördükleriyle dünya atlası yazmaya çalışan, uzun ihsan efendiye benziyordum birazcık..
92 ve 93'te daha stabildim aslında..
bir öys yoktu önümde peretevniyalime gider gelirdim.. topkapıdaydım fatih
sınırlarından çıkmazdım.. gerek de yoktu.. ilk, orta lise hepsi fatihteydi.. üstelik takılacak çok yer vardı.. aksarayı, tam da valide fırınının olduğu yeri, dünyanın merkezi sanıyordum.. topkapı müthişti.. yüzlerce yıl öncesi ve şimdi bir arada yaşanıyordu.. gazi ahmet cami veriyordu bu derinliği büyük ölçüde.. bahçesindeki asırlar öncesine ait mezarlık ve kapısının önündeki otobüs durağıyla devirler arası geçiş yaptıran zaman makinesi gibiydi.. sürprizli bir yerdi topkapı, bir çocuk için.. bahçede oynarken taa istanbulun fethinden kalma bir kılıç kabzası bulup müzeye teslim etmek vakiydi mesela.. insanlar mutluydu hep.. durağan bir sosyoekonomik yapı hakim olduğundan, çoğu sokak sakini yakın yerlerde çalışırlar (bunlardan eminönünde çalışanları ayrıca anlatmak gerekir) ve zamanın büyük bölümünü mahallede (mahalle derken 16 temmuz 2008 tarihinde alınan bir İBB meclis kararıyla öldürülen😡 fatma sultan, beyazıtağa ve arpa emini mahallelerini kast ediyorum) geçirirlerdi.. gençtim, güzeldim 😇 hastalık olarak bir ara sıra gribi, nezleyi; kızamık, su çiçeği gibi ufak çocuk hastalıklarını, ananemin romatizmasını ve annemin bronşitini bilirdim.. hayat kebaptı.. üzüntülü hadiseler (çok sevdiğim amcamın ölümü dışında) yaşamamıştım.. "sıradan basit bir günün uğruna; hiç dua etmemiş, hiç yalvarmamıştım" kimseyle (vatan caddesindeki mimarsinan sahasında çingenelerle yaptığımız maçlar sonucu ettiğimiz kavgalar dışında) sorunum yoktu.. sanırım kimsenin de benle yoktu.. tek meselem fizikten geçmekti.. fizik de zor dersti.. bir de zorluk demişken pertevniyalde aşık olmayı eklemeliyim, ergenliğin bir dayatması ve sonucu olaraktan.. 94 hareketliydi biraz daha.. üniversite sınavına
girecektik ne de olsa.. veee öyle işte 90'lara aitim... ah ahhh üzdünüz beni yıllar/ezdiniz
ben yıllar..
Yorumlar
Yorum Gönder