denetim günlükleri: biri kültürün denetimi mi dedi?


evet günlük son audit yazımı kültürle bitirmiştim.. kültürün denetimi mümkün mü sorusu elbette üzerinde durulmaya değecek bir sual.. ancak ben şimdi bu ontik bağlamda kalmak istemiyorum.. buradan zaten fikrimi tahmin ettin evet bence kültür denetlenebilir.. ama nasıl?.. öncelikle kurum kültürü içinde olmak gerekir sanırım.. yani bir iç denetçinin kendini kurumunun bir parçası olarak kabulü şarttır..  farklı kurumlardan gelmiş olsa da sürekli baba evine özlem duyan bir yeni gelin edasından kurtulmalıdır denetçimiz.. bulunduğu kurumda denetim yahut sohbet esnasında “bizde şöleydi böleydi” şeklinde eski kurumuna gönderme yapan ve hotel California bağlamında duygulanımlar saçan iç denetçinin kurum kültürüne adaptesi mümkün değildir.. ya bir yolunu bulup eski kurumuna dönecen (bunu demin andığım şarkının I had to find the passage back satırından bağımsız söyledim valla) –ki nedense aklıma burada alakasız bir şekilde satılan mal geri alınmaz ilkesi geldi birden 😆- ya da artık unutacan ve dört elle sarılacan kurumuna.. ondan sonra gelir kültürün denetimi..  peki nasıl olur.. işte soru bu.. ve bu sorunun cevabı hem mazide hem atide yatar.. yahya kemalin dediği gibi “kökü mazide olan atiyim” olayı yani.. ilk soru şu olmalı benim kurumun amacı ne? nereye gitmek istiyor? ve en önemlisi bunu kimle yapmak istiyor.. ön çalışma soruları için bunlar yeterli.. en önemlisi de üçüncü sual.. keza artıkın entegre düşünce çağında en önemli sermaye insan.. soruyu tekrar alıyorum : kurum bunu (amacını) kimle yapmak istiyor?.. işte iç denetçi buradan başlamalı işe.. ve bu daha çok the other şapka olan danışmanlık bağlamında tezahür etmeli.. kurumda kimler var.. özellikleri ne.. uygun pozisyondalar mı?.. bağlılıkları ve minnettarlıkları ne kadar.. bırakabilme noktaları neresi, kaç lira, hangi unvan?.. “falanca kurumluyum” derkene nabzı hızlanıyor mu.. omuzları istem dışı dikleşiyor mu?.. bunlar ööle lalettayin testle filan saptanamaz.. oturup bir çay içmek gerek 😅 bazen birlikte yemek yemek.. bazen kurum dışı beklenmedik bir karşılaşmada içten gelerek gülümsemek gerek.. yahut geleceğe göz kırpan bir selfide kameraya birlikte bakmak.. hülasa iç denetçi anca böle hisseder kurumunun insan sermayesini.. ve işte tam burası bir çıkış yolu oluverir kültürün denetim sürecinde.. bu datamaininglerde bazı bazı kötü şeylere de denk gelinebilir.. itiklenmiş, küstürülmüş bir çalışan gibi.. ya da başka travmatik hadiseler.. hepsini öğrenmek gerek.. kapsayıcı bir bakış açısıyla siyahı beyazı griyi hepsini görmek.. iç denetçi bu vesileyle iletişim kanallarını da açık tutmaya yardım edecektir.. en azından cosonun iletişim unsurunun nasıl çalıştığını gözlemleme imkanı olacaktır.. dinleme, raporlama, iyileştirme, değer katma.. kurum kültürünün en büyük düşmanı yabancılaşma (burada kavramı marxist kuramdan daha dar anlamda ve hawtorne araştırmaları bağlamında kullanıyorum) olgusunu tespit etme de bu şekilde sağlanacaktır.. ancak başa dönecek olursak tüm bunlar önce iç denetçinin “yaban” olmaması yabancılaşmamış ve kendini kuruma ait hissetmesiyle mümkün olabilecektir…



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bulgular ormanında özü başına (beni denetim mezarlığına gömün bölümünden)

andrea corr

bakırköydeydik çok emindim