denetim günlükleri: denetim denetçiyi özgür kılar
denetim elemanlığı insana büyük ölçüde bir özgüven veriyor
günlük.. özgüven ve eleştirel bakış.. bunu çoğu meslekte özellikle de
bazılarında görememek beni ciddi hayal kırıklığına uğratmıştır.. "özellikle de
bazılarında" derken akademiden dem vurmak istiyorum.. yıllar yıllar önceydi..
genç bir muaassebat denetmeni 💔olduğum dönemlerde konuyla ilgili çarpıcı bir
örnek yaşamıştım.. üniversitenin birindeki bir ihaleyle ilgili inceleme yapmak
üzere görevlendirilmiştim.. ihale sürecindeki 2 si prof 3 kişinin ifadesini
alacaktım.. proflardan genç ve erkek olanını önceden az da olsa tanıyordum..
ortak tanıdıklar vardı.. neyse adamcağız bildirdiğim saatten yaklaşık yarım
saat önce geldi.. ve ilk olarak o tarih itibariyle içinde bulunduğumuz Ramazan’ı
tebrik ederek söze başladı.. iftardan, sahurdan ve tabi ki de eski
Ramazanlardan "konuşuk ettik".. bir süre sonra odaya kadın olan ve daha önce
odama gelmiş olan profun hocası kıdemli prof -yanında diğer ilgili şahısla
birlikte- geldi.. ve diğer profun yanıma daha önce gelmiş olmasına nedense çok
bozuldu.. “ne işin var burada, biz de seni aşağıda bekliyoruz” vb. sitemlerde
bulundu.. bizimki cevaben “arka kapıdan girdim hocam” dedi.. kadıncağız daha
sonra odaya giren çaycıya bir çay ve su getirmesini söyledi.. ardından da
eski öğrencisi olan profa dönerek “X oruçlu musun?” diye sordu.. demin bana
ramazan-ı şerif edebiyatı yapan kişiden “hayır hocam” cevabını alınca hızını
kesmeyerek “o zaman çay iç” diye ısrar etti.. adamcağız “çay içmek istemiyorum”
deyiverince bu kez kıdemli prof “o vakit bir su içersin ha?” diye taarruzunu
sürdürdü.. iyice küçülen cep boyutuna inen adam bitkin gözlerle “yok susamadım”
diyebildi.. kadın “iyi o vakit” dedi.. ve bu polemik bitip ifadeleri verdikten
sonra müsaade istedi.. giderken de bizimkine “X hadi sen gelmiyor musun?” diye
sordu.. amcam “yok ben cem beylen biraz laflayacam” yanıtını verdi.. ve kadın gidince de gene "iftara doğru program formatı"na😜 geri döndü ve hatta akşam
davetli olduğu bir iftara beraber gitmeyi teklif etti.. nazikçe reddettim..
kafam çok karışmıştı.. çok da umurum da değildi ama acaba adam oruç tutuyor muydu?.
Neden "böle" ikili oynuyordu.. daha da vahim olaraktan artık mesleğinin zirvesine
ulaşmış bir prof neden hala kendi olamıyor korkudan zikzaklar çiziyordu.. sonra
kendi mesleğimi düşündüm ve içim ferahladı.. ne kadar farklı meşrepte üstatla
çalışmıştım ancak hiçbiri kişiliğimi ezmek ve "sonsuz biat etkisi" oluşturmak
için çaba sarf etmemişti.. evet hepsi, tüm üstatlar gözümde değerliydi ancak
benim ayrı bir kişiliğim vardı ve hepsi buna saygı duyuyordu.. oysa eleştirel
düşüncenin zirvede olması gereken “bilim” dünyasında bu –ve daha sonra bir çok-
karşılaştığım olay tam bir hayal kırıklığıydı.. öyle ya evet efendim sepet efendimle bilim yapmak ne mümkündü? yoksa mümkün müydü?..
Yorumlar
Yorum Gönder