kent yaşamı: fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır...
Yine zaferler haftasına eriştik
günlüğüm.. bir kere daha göğsümüz kabardı.. körük gibi şişti şişti, söndü.. o
anları yaşadık adeta belki okuyaraktan belki düşünerekten de olsa.. kendimi Sultan
Alp Arslan'ın ordusunda bir nefer gibi düşündüm önce.. kopa kopa orta asyadan
gelen, önlenemez türkmen boylarının içinde bir nefer.. ve artık finale
gelmişiz.. sevimli, şirin mi şirin, yeni vatanımıza kavuşmak için tek bir "maç" kalmış adeta.. eskimiş, köhneleşmiş bir hanedanın esirliğinden bıkan ve bize
gülümseyen, uzaktan “gelin” diyen.. bir ana gibi bağrına basmak isteyen
anadolunun eşiğindeyiz.. ve bağrışıyoruz.. “ana biz geldik.. hasret bitti..
kapıyı aç..” sesler arşa yükseliyor adeta.. ve bir anda sessizliğe gark oluyor
ortalık.. beyaz elbisesiyle ve kuyruğunu bağladığı yağız atının üzerinde Sultan
Alp Arslan önümüzde beliriyor ve o tarihi cümlelerini söylüyor: “bu saatten
itibaren size emredici bir hükümdar değilim.. sıradan bir askerim ve burada savaşmaya
mecbur olduğumuz olayla karşı karşıyayız.. size emretmiyorum, isteyen benimle
savaşır, istemeyen gider..” ve vuslatın savaşı başlıyor.. herkes en önde gitmek
istiyor.. vatana ilk ayakbasan olma yarışı var adeta.. hani bazıları
Alp Arslanın kurt kapanı taktiği gereğince geride kalmış olmalarına bile bu
yüzden içerliyor.. ve nihayet savaş bitiyor ve aşık maşukuna kavuşuyor..
ve bu kez Afyondayım.. büyük fethin üzerinden tam 851 yıl geçmiş.. anadoluda oluşumuz bazılarının içine hiç
sinmemiş.. kinciler ve intikamcılar.. ve meyus emellerine ulaşmak için
istedikleri fırsatı yakalamış durumdalar.. evet bu kez afyondayım.. cumartesi
sabaha karşı 5:30’da kocatepede.. birkaç gün önce karargâhta duyduklarım hala
kulaklarımdan gitmiyor.. komutanlar arasındaki görüş farklılıkları.. ta 851 yıl (belki de daha) önceden gelen Alp Arslan'ın kurt kapanı taktiğini anlatıyor bir komutan tahtada.. bazıları mütereddit.. ve savaşma
kararı konusundaki tereddütleri gideren bir ses.. 851 yıl sonra bu kez Mustafa
Kemal Atatürk'ten: “kimse korkmasın.. tarihe ve millete karşı bütün sorumluluk
bana aittir..” ve 20/21 ağustos gecesi, telgraf haberlerini almak için muhabere er olarak çağrıldığımda içeride duyduklarım “artık ordulara yazılı emrinizi verebilirsiniz paşam.. 26 ağustos
cumartesi taarruza geçiyoruz… paşalar.. gazanız mübarek olsun..” ne demişler;
“Ecdadımızın heybeti ma'ruf-i cihandır.
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır.”
fıtrat değişmez.. üstelik, Allah’ın izniyle bu
mehmetçiğin fıtratı ise asla değişmez…
Hayalgücünün zamanı ve mekanı aşan özelliğini ortaya koyan güzel bir deneme... tebrikler..
YanıtlaSilteşekkürler Ziya kardeşim...
SilKendimi Alp Arslan'ın bir neferi gibi hissettim satırları okurken. Ancak günümüze geldim ve bu güzel coğrafyaya ne denli kötü davrandığımızı görüp üzüldüm. Bilseydi acaba o komutan yine gelir miydi bu topraklara?
YanıtlaSil