kent günlüğü: ananeme
ve bugün ananeme
yazmak istiyorum günlük.. çünkü bugün bizi bırakıp gideli tam 3 yıl oldu..
pencereden bize bakmadığın üç ayrı yıl.. evet seninle sohbet etmeyi özledim..
sıcak, içten ve meraklı sorularına muhatap olmayı.. hemen her şeyle
ilgilenmeni.. şefkat dolu alaka kuruşunu tüm hayatla.. insanlara olduğu kadar
hayvanlara da.. hani hep anlattığın hatırayı anımsadım gene.. belki de ilk
doğumunu yapan, telaş içindeki kediyi güven içinde bir sepete koyuşun.. yavrularını da bir bir toplayarak
annelerine kavuşturuşun.. hatırlar mısın ben bu olayı o zamanlar gittiğim İngilizce
kursunda bir kompozisyon ödevi münasebetiyle yazmıştım.. ve sana okuyunca elini hafifçe
sallamış gülmüştün epeyce.. başka yazacak bir şey mi yoktu gibisinden bir edayla
yapmıştın bunu.. oysa bu öyle güzel bir yaşanmışlık barındırıyordu ki
uhdesinde.. içinde İstanbul vardı.. Topkapı vardı.. senin en çok önemsediğin
yer, evin vardı.. ve en önemlisi sen vardın.. şefkat çerağı yaktın hep
etrafına.. sanki herkes senin çocuğundu.. kardeşlerin, komşuların, mahalle
sakinleri.. en çok da çiçeklerin.. uyku çiçeklerin.. menekşelerin..
sardunyaların.. sanki bir tür merkeziydin mahallenin ve hatta fatihin..
anıların ne de çok yere saçılmış.. pertevniyal lisesinin arkasındaki -dünyaya geldiğin- şekerci
sokaktan geçerken.. keçecilerden vatan caddesine inerken.. Topkapı yokuşunu
çıkarken.. ama ille de kahılbaşı sokağa girerken.. taa Ulubatlıdan itibaren hep
senin sath-ı mailine girdim gibi hissediyorum.. billurlaşmış bir ruh
şeklinde.. senin şehrine.. hani o çok mutlu olduğumuz, bir sorun olduğunda senin
mutlaka bir çözüm bulacağını bildiğimiz şehre.. yenibahçeye, topkapıya, vatan
caddesine, en çok aksaraya ve tabii fatihe.. pencereden bakmıyorsun artık.. pencere
karanlık mı?.. belki evet.. bence hayır.. çünkü ben senin hep orada olduğunu
biliyorum.. köşedeki pencerede gülüşün duruyor hala.. şefkatli "seni", bu mübarek
günlerde en şefkatliye, Rabbime emanet ediyorum…
Yorumlar
Yorum Gönder