fitbol: sadece bir oyun mu?
fitbola olan tutku bu
akşam ölüm getirdi.. peki değer mi? esasında işin daha özü çok tartışmalı.. takım
sevgisi saplantısal bir durum.. ve bazı ruhbilimcilere göre patalojik bir
halet-i ruhiye.. şöle ki karşılıksız olarak bir şeyi seviyorsun.. menfaati
bıraktım ondan bir tepki bile göremiyosun.. üstelik hiçbir şey elinde değil..
yani takım çıkıp kazanıyor sevindirik oluyorsun.. kaybediyor hüngür hüngür
durumdasın.. bu hastalık orta mektepte ve lisede adamakıllı basmıştı bana..
yani her şeyimi maç gününe programlıyordum.. fenerin maçı vardı öyleyse çok
dikkat etmeli ve kötü bir şey yapmamalıydım.. iyi insan olmalıydım.. yoksa hafizan Allah takımım cezalandırılırdı.. bu dikkat, hafta ortası giderek yükseliyor
haftasonu ise doruğa çıkıyordu.. dualar, ağlamalar ve hatta adaklar.. evet bir
keresinde oruç tutmayı adamıştım J.. ve tabii ki kuruntular.. beşiktaşı
yıllardır yenemediğimiz dönemdeki bir derbide 85. Dakikaya kadar maçı
berabere götürdüğümüzü hatırlıyorum.. ve ben bu skora razıydım.. her şey
istediğim gibi akıyodu.. o sıra beşiktaşın antrönörü sergeni çıkardı ve şifoyu
aldı.. içimden ohh diyordum onlar da beraberliğe tav.. o sıra içimden bir ses
şu koltuktan kalk yan koltuğa otur dedi.. lüzumsuz bir şekilde uyup dediğini
yapıp yapmamak hususunda tereddüt yaşadım.. kalktım oturacakken vazgeçtim neyse
bu arada maç bitmek üzereydi.. ve korktuğum başıma geldi.. şifo doksan+ da golü
attı.. ve maç bitti.. içerde kafamı duvarlara vura vura nasıl ağladığımı şimdi
düşündükçe gülüyorum.. sonra takım için ettiğimiz kavgalar.. moraran gözler,
kanayan burunlar.. ve tabii ki edilen küfürler.. sonra yavaş yavaş bir
aydınlanma geldi.. bu süreçte Dunphy’nin “sadece bir oyun mu?” kitabını okumam
ve the fan adlı filmi dikizlemem önemlidir.. ayrıca bedenimin bu setrese
dayanamayacağının sinyallerini vermesi de önemlidir.. yine aynı süreçte yıllar
sonra beşiktaşı uchenin 90+7 deki gölüyle yendiğimiz maçta golden sonra havaya
sıçrayışım ve etrafımın ışıklarla doluşu ve yere düşerken de başımdan aşağı
dökülen kurumlar da -yanlış anlaşılmasın başım soba borusuna çarptığından
dolayı değil, gözüme öyle bir görüntünün görünmesi- önemlidir .. sonra seyirci
olamayacağımı anladım.. yani işin içinde değilsem ve rekabetçil bir durum varsa
seyircilik bana çok da cazip gelmemeye başladı.. yavaşça olayı azalttım.. ha
biri fenere laf söyleyince gene kızıyorum içten içe ancak eskisi gibi kantarın
topuzunu kaçırmamaya çalışıyorum.. sonuçta bu bir oyun ve de endüstri.. bu
işten –ayağıyla ve ağzıyla (fitbol ağızla da oynanabilir)- para kazananlar var
ve kesinlikle onlar bizim kadar kafaya takmıyorlar.. onun için çok da şey
etmeden yeyip içip gezmek gerek.. vakit henüz erkenken.. topun tamamı çizgiyi geçmeden..
Yorumlar
Yorum Gönder