mesleğe yerleşmek 3: iletişimde sabır taşının çatlaması
merhaba sevgili günlük.. bugün seninle geçmişte yaşadığım bir iletişim kazasını paylaşacağım.. olmasa iyi olurdu fakat bugün olsa gene yapardım..
“biz aslında
denetçileri pek de sevmeyiz.. yüzünüze karşı söylüyorum ama gerçek bu”
deyiverdi.. ben de cevaben “bak harcama yetkilisi bey kardeşim.. benim çok
sayıda sevenim var.. ve sen benim sevgilim değilsin.. dolayısıyla beni sevmene
gerek yok.. kendini fazla zorlama dedim..” olay giderek bir s.d.k yarışına dönmeye
başlamış olacaktı ki “yani sizin yazdığınız bulguları yapmasak neoluverecek?”
sorusunu yöneltti.. aklı sıra yaptığımız işe dil uzatarak, önemsizlik vurgusu
yapmaya çalışıyordu.. ee sonuçta ben de insandım ve istemeyerek de olsa o
zamana kadar takındığım sakin tutumu bir kenara bırakarak servisine aynı sertlikte
karşılık verdim ve “valla yapmazsan bana bir şey olmaz.. şöle düşün sen
hastasın mesela kansersin.. ben de doktorum.. seni muayene ettim ve şu şu şu
ilaçları (artık onlar neyse, zakkumcu hocanın buldukları olabilir) kullan yoksa
ölürsün dedim.. ve muayene ücretimi alıp işimi tamamladım.. şimdi sen ister ilaçları
kullan istersen öl.. sonuçta ölme hakkını kimse elinde alamaz” dedim.. bunun
üzerine adamın yüzü ekşili köfte gibi oldu ve “nasıl örnek yaw.. başka bir
benzetme yapsana” gibisinden saçmalama sürecine yöneldi.. etkilenmişti..
aslında düşünce dünyası açılmıştı.. beleren gözleri bunun işaretiydi.. beyni
varlığından kendini haberdar etmişti.. ve bu iyi bir şeydi çünkü rahatsızlık
duyarak bireysel seyr-ü sülüğünde bir level atlamıştı…
Müthiş bir örnekleme. Tebrikler.
YanıtlaSilteşekkür ederim Hasan Bey...
Sil