denetim günlükleri: değer katmak
“değer
katmak” kavramına fazlasıyla kafam takıldı günlük.. olayın herkesçe başka
anlamı var sanırım.. iç denetimin ilk yıllarında bu kavram memurlarca dalga
malzemesi olup çıkmıştı handiyse.. misal iç denetçileri bahçede mahçede gören
memurların istihzai bir tavırlan “bak bak şunlar var ya iç denetimci olup değer
katıvereceklermiş ya la” şeklinde şakalaşıp ardından da saf saf “neye” sorusunu
soran arkadaşlarına “sana, bana, ona” cevabını yapıştırmaları ve hunharca erol
taşı bilem kıskandıran bir şekilde kahkahayı koyvermeleri olayın bir boyutuydu..
buna karşılık yapılan iç denetim faaliyetinden memnun kalmayan bir amirin
şikayet babından “iç denetçiler bana hiç değer katamadı” deyu deyu feryadı olayın
başka bir boyutuydu.. tabi bu arada “bugün hiç değer katasım yok, canım istemiyor
yo yo” şeklinde kavramımızı cümle içinde kullanarak boyuta boyut katan
meslektaşlarımızı da unutmamak gerek.. oysa ki global olsun yerel olsun, özel
olsun olsun kamu olsun tüm otoritelerin ağzında pelesenk olan tanımda “…
faaliyetlerine değer katmak ve onları geliştirmek…” işten beklenen başlıca amaç
olarak betimlenmiş.. ve bu boyut öncekilere hiç ama hiç uymuyor.. yani 2 metre
ofsaytta kalıyor.. bu karışıklığı gidermenin yolu ilgili kurum/kuruluşların bir
de değer katma rehberi yayınlamasından geçiyor sanırım.. yoksa değer
katamamaktan ya da aşırı değer katmaktan terki dünya eyleyeceğiz…
(fotoğraftaki bardak kamuda iç denetimin kurucu üstatlarından
Fahreddin Arslan'dan bana kalan bir yadigardır).
değeri, değerli iç denetçile katar :)
YanıtlaSilçok doğru...
YanıtlaSil