bu haftaki kitap paylaşımım
Stefan Zweig'ten Amok Koşucusunu okudum. Kitap 5 öyküden oluşuyor.. ismini aldığı Amok Koşucusu öyküsünü çok tuttuğum söylenemez.. sanki -sonradan kaleme aldığı- Satranç'taki sahneler gözümün önüne geldi.. buna karşılık ilk öykü olan Bir Çöküşün Öyküsünü çok etkileyici buldum.. insanın makama, debdebeye düşkünlüğü, ölürken bile üne ve şaşaya olan tutkusu çok başarılı işlenmiş.. diğer öyküler beklentilerimin uzağındaydı.. çeviri ise (İlknur Özdemir) çok başarılı.. çarpıcı bir cümle: "Odaya yavaş yavaş akşam doldu, ama o akşamı hissetmedi. Çünkü akşam ağırdan alır. Öğle zamanı gibi küstahça pencereden içeri bakmaz, duvarlardan karanlık sular gibi fışkırır, tavanı boşluğa doğru kaldırır, her şeyi yavaş yavaş alıp sessiz suların içine karıştırır."
Amok koşususunu okurken rahmetli Cem Karaca'nın "İşte Geldik Gidiyoruz" şarkısı geldi aklıma. Delirmişcesine, düşünmeden ve belki de hiç ölmeyecekmiş gibi koşuyor, koşuyor, koşuyor ve koşuyoruz...
YanıtlaSilAmok koşususunu okurken rahmetli Cem Karaca'nın "İşte Geldik Gidiyoruz" şarkısı geldi aklıma. Delirmişcesine, düşünmeden ve belki de hiç ölmeyecekmiş gibi koşuyor, koşuyor, koşuyor ve koşuyoruz...
YanıtlaSil