Yöneticiler için yapay zeka
Yöneticiler için yapay zeka kitabını doğrusunu söylemek gerekirse moda bir olguyu içeriyor diye okudum.. keza makine öğrenmesi, yapay zeka son zamanlarda ağzı olanın konuştuğu bir konu.. söyleyecek sözü olmayan “yapay zeka bilen insanlar gerekiyor, makineler bizi kıskıvrak saracak, artık işte güçte akademide bu şekilde çalışmak iktiza eder" şeklinde avudunu şişire şişire konuşuyorlar.. ve dahi doğru bir özü olmayan nice kimseler birilerini değersizleştirmek istediklerinde “sen yapay zeka biliyon mu” şeklinde çemkirmeler sergiliyorlar.. neyse konumuz elifi görse mertek sanan bu kimseler değil elbette, bu yazılmış ancak zamanını bekleyen bir yazının konusu!..
Dönelim Döfler’in
kitabına.. eser orijinal adının farklı Türkçeleştirilmesinden mütevellit bir
anlam kayması intibaı uyandırıyor.. keza ilk bakışta bir yönetici yapay zekadan
nasıl yararlanır sorusuna cevap bulabileceğini sanıyor insan.. yani teknik bir okuma
yapacağını umuyor.. ancak okumaya başlayınca ele alınanın olgunun felsefi, etik
ve hatta ontik yönüyle ilgili olduğunu anlıyorsunuz..
Yedi bölümden oluşan
kitabın tasarımı hızlı okumaya elveriyor.. her bölüm sonuncusu “sonuç” olmak
üzere beş bölümden oluşmakta ve yaklaşık bin kelime civarında.. kısaca derli,
toplu, akılda kalıcı bir görünüm sergiliyor..
Girişte yapay zekanın
stratejik boyutu üzerinde durulurken bir yandan da durum tespiti yapılıyor..
konunun fazlaca dile getirilmesine karşın yapılan yatırımların tatminkar
olmaktan uzak olduğunu “Pek çok … üst düzey yöneticilerin 3/4'ü yapay zekanın
şirketlerini yeni alanlara yöneltebileceğine inanmaktadır. Neredeyse %85'i
yapay zekanın şirketlerinde rekabetçi ve avantaj sağlayacağına ya da
avantajları korumaya yardım edeceğine inanmaktadır. Fakat bu şirketlerin sadece
beşte biri yapay zekayı bazı ürün ve süreçlerinde entegre etmiş durumdadır. Şirketlerin
sadece 20'de biri yapay zekayı ürün ve süreçlerine yaygın şekilde entegre
etmiştir. En büyük şirketlerin en az 100.000 çalışan olanlar bir Yapay Zeka
stratejine sahip olması beklenir Fakat bunların sadece yarısı bu tip bir
stratejiye sahiptir (8)” ifadesiyle ortaya koymakta..
Yapay zeka türlerini ele
alan ikinci bölümde yapay sinir ağları (ysa)-insan beynine ilişkin “bu nedenle
son 70 yılda ulaşılan 6 basamak artışa rağmen İnsan beynine benzer boyutta bir
ysa öğretmemizin an meselesi olması pek mümkün değil (24)” şeklinde özetleyen karşılaştırmasını
çok orijinal bulduğumu söylemeliyim.. bu bölümde yer alan yapay zeka tanımları
da doyurucu geldi: “Yapay zeka teriminin iki anlamı vardır. Bir yandan yapay
akıllı makinelere ve bunların yapılma biçimlerini atıfta bulunur öte yandan yapay
zeka bu makinelerin incelendiği disiplinler ötesi bir çalışma alanıdır. Bu
nedenle yapay zeka alanları çeşitli bilimler ve mühendislik dallarını kapsar
ancak bunların ötesinde biyoloji psikoloji ve felsefeyi de içerir.”
Üçüncü bölüm bilginin
açık ve örtük formlarını el almakta iken peşi sıra dördüncü bölümde makine ve
insan bilmesi mukayese ediliyor.. hakikat
ve bilgi kavramlarına ilişkin açıklamalar bu bağlamda kendine yer buluyor.. buradan
hareketle yazar, yapay zekanın eksik yanlarının örtük bilgiden kaynaklandığını
bunun gerisinde ise insana has “sezgilerin” olduğunu dile getiriyor.. eserde
sezgi “genellikle bilinçli sıralı işlemeyi içermeyen bir doğrudan bilme biçimi (34)”
olarak tanımlanıyor.. sezgiye ilişkin yapay zeka araştırmacılarının tutumu ise
oldukça çarpıcı: “çoğu yapay zeka araştırmacısı hisler, duygular, değerler
problemini yok saymaz ancak genellikle ya önce bilgi meselelerini çözelim sonra
gerisini hallederiz deyip göz ardı eder. Ya da şöyle bir varsayımda bulunurlar:
Yapay zeka muhtemelen bunları bilgiyle birlikte öğrenir öğrenmiyorsa herhalde
zaten onlarla uğraşmaya değmez (40).”
Beşinci bölümde inovasyon
olgusu var.. yazar yapay zekanın yenilikçiğine şüpheyle yaklaşmakta ve bu
tutumunu şu ifadeyle ortya koymakta: “yapay zeka hem yeni hem de faydalı şeyler
üretti. Aynı sonucu sadece yapay zeka üretmedi. Aynı zamanda hatalı deneysel
ekipman, bozuk makineler ve insan
hataları da üretti. Mikrodalgayı, post-iti, penisilini ya da x-ray cihazlarını
düşünün. Bunlar tesadüfen elde edilen harika icatlar (66).” Yine pandemi
sürecinde yapay zekanın bekleneni verememesi tespitini de değerli buldum. Yazar
bu noktada “bunun için yapay zeka suçlanamaz. Bunun yerine suçu yapay zekanın
ne olduğunu abartan ve yanlış anlatanları da aramak gerekir. Yapay zekanın
üzerinde çalışabileceği Yüksek kalitede verileri üretmeyi başaramadık (72, 73).”
ifadesiyle oldukça ihtiyatlı bir analiz yapmış diyebilirim..
En çarpıcı bölüm olan altıncı
bölümde etik ikilemler yer almakta.. yazara göre “yapay zekanın etik sorunları
hakkında düşünmeyi kolaylaştırmak için bir filozofa ihtiyacınız var (78).” Keza
“ahlaki kararlar Go oyunundan çok daha karmaşık, çok yönlü ve çok daha geniş
bir kapsama sahip. Bu yüzden yapay sinir ağları eğitmek için yeterli sayıda
örneğe sahip olmamız mümkün değil (80).” Etik değerlendirmeler bu bölümde
oldukça ayrıntılı ele alınmış durumda örneğin sürücüsüz araçların avantajlarını
ele alırken öne sürülen “insan hatası” argümanı “Sorun şu ki elinizde sadece
insan hatası nedeniyle meydana gelen kazalar için istatistiksel veriler var
İnsan becerileri kararları vesaire nedeniyle kaç kazanın önlendiğine dair ise
kazalar yaşanmadığı için elimizde herhangi bir istatistik bulunmuyor (82)”
ifadesiyle çürütüyor.. etik ikilem bağlamında verdiği bir diğer örnek ise
çarpıcı: “ve son derece ciddi olabilir şansımıza bir test esnasında yaşanmış
çarpıcı bir örnek var nablanın ürettiği Open AI'nın gpt-3’ünü kullanan bir
tıbbi rehber robotu sahte bir hastaya intihar etmesini önermişti (82).”
Altıncı bölümde olayın
demokratik yapıya etkilerini öne süren “teknik olarak yapay zeka kullanılarak
kendi kendini güçlendiren ve önleyici yasal düzenlemeler mümkün olabilir ancak
bu da kişisel özgürlüklere zarar verici olacak ve demokratik sistemiyle
tartışmalı hale getirecektir. Bu şekilde ilerleseydik yapay zeka tüm
diktatörlerinin hayali haline gelirdi (87)” ve yapay zekanın bize yaklaşımı bir
distopya sahnesi ile noktalanmış: “Mask kendi kıyamet günü senaryosundan da
bahsediyor. Ona göre yapay zeka bizden nefret etmeyecek ama amacına ulaşma
yolunda ona engel oluyor olabiliriz. Bu yüzden de bizi yok edebilir. Tıpkı
bizim karıncalardan nefret etmeyişimiz gibi; ama olur da yolumuza çıkarlarsa biz
de onları yok ediyoruz (90).”
Sonuç bölümünde bir CEO’nun
yapay zeka ve günümüz kavramları ile baş edebilmesi için filozof lider olması
gerektiğine ve bu noktada yapay zekadan faydalanabileceğine değinilmiş: “Devinport'un
dediği gibi yapay zeka daha iyi kararlar veremez. Fakat kararlarımızı daha
bilgiye dayalı hale getirebilir. Yapay zeka sahip olduklarımızı güçlendirir ve
büyütür. Dolayısıyla olur ya aptalsak aptallığımızı da artıracaktır (95, 96).
Kitap, yöneticilere yapay
zeka konusunda tarihi, felsefi, etik bir yönlendirme yapması hasebiyle
okunulması gereken faydalı bir eser. Buna karşılık CEO yapay zekayı iş süreçlerine
nasıl adapte edebileceğine yönelik bir içerik taşımıyor. Öyle bir iddiası da
yok zaten.. bu intiba başta dediğim gibi başlığın hatalı tercümesinden kaynaklanıyor..
Bütünüyle düşünüldüğünde kitap yöneticilerce okunması gereken bir eser
diyebilirim..
Notum: Sürükleyiciliği: 5/5, Bilgilendirmesi: 4/5, Biçimi: 5/5
Yorumlar
Yorum Gönder