sensiz soğuktu boğaz

ve soğuktu sensiz boğaz, ne kadar çekici gelse de.. aramak.. boşuna mı?.. neredesin.. yine gelip geçiyor vapurlar ve gidip geliyorum her birinde hep yarım, hep hüzünden üşüyerek.. aklımda anılar.. en sevdiğin yerdekiler en canlı olanlar: güvertedekiler.. bulutlu bir akşamüzeri.. topkapıdan uzakta.. ağlıyor musun?.. hayır sana gülmek yakışır.. muzipçe, alttan doğru bakarak, rüzgar perçemini dağıtırken.. hani o gün vapurda olduğu gibi.. “camlarından yangın çıkan üsküdardan” da parlaktı yüzün.. ve mahzun ve özlenesi ve öteden bakan ve hep biraz hüzünlü ve bir anda geçmişi anımsatan ve sımsıcak ve müşfik ve hep biraz çocuksu.. “bir kalp ve bir sevda” demiştin, o akşam.. 

ne güzeldi hafif peltek konuşman.. nefesin ne hoştu.. akşam oldu demiştin gayri ihtiyari.. konuşmak ihtiyacı hissetmiştin.. belki de korku konuşturuyordu seni.. yaklaşan ayrılığın korkusu.. hissetmiş olmalıydın.. bir daha asla 24 mart 1993 saat 18:30 olmayacaktı.. dışarıdan bakan biri için akıp geçen zamanda hiçbir önemi yoktu bu anın.. oysa biz tam ortasındaydık.. yarın asla bugün gibi olmayacaktı.. ayrılığın geldiğini haber verdi geminin düdüğü adeta.. nereden bilebilirdik son vapur gezimizde olduğumuzun.. bizi bekleyenleri: hasretler, mecburiyetler, zoraki sevmeler ve hep öğrenmeler.. sınav bizi bizden alan.. ayıran.. hep imtihan derler ya.. bu kez hem gerçek hem mecaz.. sınav imtihanımız oldu, ki öys idi adı.. hedefin büyüktü, beyaz önlüğü giymek.. ve sınava az zaman kalmıştı.. vapurlar bekleyebilirdi, boğaz, Üsküdar, Kadıköy, Eminönü ve ben.. artık topkapıya dönmeliydik ve sen kapanıp hak etmeliydin beyaz önlüğü.. sonrası mı?.. o an onu düşünmeye vakit yoktu.. 

ve biliyor musun? ertesi gün de yine o vapurdaydım.. yolculuk uzadıkça, akşam yavaş yavaş çöküyordu.. güneşin son ışıkları boğazın sularına vururken, vapurun dalgalarla yaptığı küçük danslar, içindeki dalgalanmaları bastırmaya yetmiyordu.. en sevdiğimiz köşedeydim; güvertede, rüzgarın saçlarını savurduğu o yerde.. yalnız başıma.. hani o gülümsemen, gözlerindeki o parlaklık yoktu.. vapur her zamanki gibi iskeleye yaklaşıyordu ama bu sefer farklıydı.. içimde garip bir boşluk vardı, her şey ağır geliyordu sanki.. kız kulesi şimdi sadece karanlık bir silüet gibi uzaktaydı.. kendime sormadan edemedim: "gerçekten bu son mu?" bir şeyler bitmişti, bunu biliyordum.. bitmesi gereken bu muydu? vapur eminönüne yaklaşırken içimde bir sonbahar esintisi dolaşıyordu.. O gün, vapurdan inip elini tutmuş, “bir kalp ve bir sevda” demiştin.. o anı anımsarken, kalbimin ne kadar ağırlaştığını hissettim.. vapur iskeleye yanaştı.. kalabalık aceleyle iniyordu.. kimse farkında değildi; bu bir sondu.. ağır adımlarla güverteden ayrıldım.. rıhtımda bir süre daha durup denize baktım.. arkamı dönüp gitmek o kadar zor geliyordu ki.. ama gitmeliydim.. o son cümlen beynimde yankılanıyordu: "bir kalp ve bir sevda.."

"Ve işte arda kalan

Bir avuç anı şimdi

Koyup da bir başına

Bırakıp gittin beni"


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

666 gölgesinde iç denetçi

bulgular ormanında özü başına (beni denetim mezarlığına gömün bölümünden)

andrea corr