tempra sevimsiz bir arabaydı

bazı insanlar hep seninledir günlük.. ne kadar yoğun olsalar da onlardan mutlaka vefa görürsün.. buna karşılık bazıları için sadece faydalı olduğunda iyisindir.. bunlar tam neoklasik iktisatçılar mezhebindendirler.. nitekim neoklasiklere göre kıymet (marjinal) faydayla ölçülür.. ilk başlarda gayet insancıldırlar.. sana soru sorduklarında öyledir, özellikle denetim elemanıyken.. az bilerek gelirler, öğrendiklerini sanarak yükselirler, çoğu kez koltuk değnekleriyle.. “yükselerek arşa değer belki başım” (bu başlıkta bir kitabım dönem sonunu beklemekte) bu tür insanların temel düsturudur.. bunları alelade bir mahalle ortamında da görürsün.. önemli, ciddi,  idari ya da bilimsel kurumların başında da.. mahallede mutlaka görmüşsündür sevgili günlük.. sana abi diyen sümüklünün, bir şekilde talihin kendine güldüğü (ya da bir süre sonra bu gülmenin illegal işlerden dolayı bir hapisi müjdelemesi nedeniyle ağladığı) zaman dilimlerinde sana adınla hitap ettiklerini görürsün.. siz diyen sen der.. sen ısrarla siz desen de o sana sen der.. ama bu çok kafaya takılacak bir şey değildir.. eni konu kokuşmuş köylülük mesabesinde bir davranıştır hani.. fazla yüz göz olmazsın olur biter.. 

ancak daha yukarılara yüksel(til)miş insanlar için bu durum vahim biçimde tezahür edebilir.. yükselmek ve bunun sonucunda daha önce hukukun olan insanlarla ilişkilerini kesmek bir kibir alameti olmakla birlikte uygulayıcı için bu durum “makamın hakkını vermek” olarak usavurulur.. ve tahmin edileceği gibi maalesef bu tür ahlaksızlık ve kılıfına uydurmalar sağ kesimde daha belirgindir.. “kalbinde zerrece kibri olan cennete giremez” hadisini de çok iyi bilirler bunlar; ancak bu sözün kendilerinden yukarıdakiler için söylendiğine fena halde iman etmişlerdir.. kendilerinin yaptığı bu kategoriye girmez.. çünkü onlar dediğim gibi yoğun insanlardır ve makamın hakkını vermeye çalışmaktadırlar.. batının ahlakını değil bilimini alalım darb-ı meseli düşmez ağızlarından ve sığ zihinlerinden.. batının ahlaksızlığının doğudan fazla olmadığının müşahhas örnekleridir aslında bizzat kendileri.. neyse telefonunuza çıkmazlar, mesajınıza dönmezler.. evvelden daha düşük bir pozisyondayken sizi her toplantıya çağırırken, pozisyonları yükselince sizin toplantıya çağırılmamanızı salık verirler.. 

ve sonra ne mi olur.. düşerler.. koltuk değneksiz yürüyemezler..  o zaman yalnızdırlar işte.. vakit çok azdır aslında; “bir oyun, bir eğlence, bir gösteriş, aranızda bir övünme, mal ve evlâtta bir çokluk yarışı”dır dünya.. ve ben kendi şahsi yükselme hikayemde her yerde ve her zaman aynı duruşu sergilediğim için mutluluk duyarım bu dar zamanda.. ne mahallede önceden abi dediğime saygısızlık ettim ve ne de yolumun bir şekilde kesiştiği iş arkadaşlarıma, pozisyonum değiştikten sonra ukalalık yaptım.. ancak vasıfsız köylü taburları o kadar çok ki.. ne desem boş.. söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil…      



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

666 gölgesinde iç denetçi

bulgular ormanında özü başına (beni denetim mezarlığına gömün bölümünden)

andrea corr