tag:blogger.com,1999:blog-21697897955841230082024-03-27T09:36:28.521+03:00dr. cem çetinSevgili GünlüğümDr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.comBlogger276125tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-53201306018751847072024-02-24T00:59:00.007+03:002024-03-07T18:30:21.161+03:00"ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında"<p><span style="font-family: arial; font-size: large;">Ve anılar denizinde sen.. yeşil desem yeşil.. mavi desem
mavi.. beyaz desem beyaz.. siyah desem siyah.. hem ne siyah, kapkara.. gece
misali <i><span style="color: #800180;">saçların.. her daim toplardın.. ne güzel düşerdi kakülün beyaz alnına</span></i>.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><a href="https://maps.app.goo.gl/n5Md7fD4mt2Sbve79" target="_blank">katip muslihittinden yukarı çıkan yokuş</a>.. o yokuşta <span style="color: #2b00fe;">ilk kez</span> gördüğüm gün seni,
okul dışında.. kaçamak bakışmalar.. kalbimdeki sıcak akıntı.. ve telaş belli
belirsiz.. o noktadan başlayan mutluluk.. <a href="https://maps.app.goo.gl/v6RmFhsQ3CJqegZ4A" target="_blank">grenwichimize</a> yakın bu noktadan.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">ondan sonra hep sizin mahalledeki bakkala gelir olmuştum.. en ufak bir şey için
bile.. üşenmeden.. gözlerinin yakıcılığını belki bir kere daha görebilirim
ümidiyle.. sonra yine bir keresinde yeniden karşılaşmak ve konuşmak.. öylesine
anlamlı bir şekilde(?!): “burada mı oturuyorsun sen?”.. bir yerde oturmanın
bulabildiği en derin anlamı hissettiğim o gün.. topkapıya göz kırparaktan.. ve
yıllarca çocuklarıyla kavga ettiğimiz arpa emini mahallesinin bu sevimliliği..
bir resim gibi şimdi hafızamda.. “evet, sizin ev de mi buralarda”💔 cevabın.. “ev”,
“bizim ev” “burada”.. ve sonra bir kere daha karşılaşınca “nasılsın”lar.. içimi
ürperten bu sorular.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">ve 83 numaralı otobüste <span style="color: #2b00fe;">ilk karşılaşmamız</span>.. en sevdiğim dönem olması bir
yana.. 83 ve sen.. tükenmez bitmez bir mutluluğa eriştiğimi düşünmüştüm.. körüğün
hemen arkasındaki koltuktaydın.. ve nasıl cesaret etmiştim yanına oturmaya.. merhaba
diyerekten.. ve gamzeni bu kadar net fark edişim.. merhaba deyip gülümserken
sen.. tam da o an.. saat 14.18’te, otobüs hasekinin önünden geçerken.. <i><span style="color: #800180;">ve
saçların, her daim topladığın.. ve beyaz alnına düşen kaküllerin</span></i>.. biz diye bir
şey olduğuna inandığım <span style="color: #2b00fe;">o ilk an</span>.. aynı otobüste yan yana otururken..
pertevniyal dışında bir yerde <span style="color: #2b00fe;">ilk kez</span>.. o yol nasıl geçti anlamamıştım..
hasekiden Topkapı son durağa sanki bir anda ışınlanmıştık.. ve hep hızlı geçti
zaman senin yanındayken sonraları.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">ve bazen sen olmadığında otobüste etrafımda
konuşup duran arkadaşlara duyduğum öfke.. konuştukları hiçbir konunun ilgimi
çekmemesi, maç muhabbetinden de dersinden de bıkışım.. sohbetlerin anlamsız gelişi..
sonra hele o M'nin.. “ondan uzak dur, sana gelmez, çok akıllı” deyişi yanıma
oturup.. ilk durakta fırlayıp kaçma isteğim ya da M yi otobüsten atma isteğim..
keşke beni kimse tanımasa, gözüm kapalı gitsem şu lanet otobüste diye
düşünmelerim.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">i<a href="https://maps.app.goo.gl/BXu3eDY6YBDoeNnK6" target="_blank">lk hayal kurduğumuz yer sonra, oruçgazi parkı</a>.. hani şu erguvan
renkli çiçeklerle kaplı olduğu zamanlardı parkın.. “harika” deyişin.. erguvan
rengini severdin.. ben de severdim, sen sevdiğin için💔.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">yoğun koşuşturma arasında
bu incelikleri görebilmen ne güzeldi.. çölde açan bir gül gibiydin hayatımda..
sana sorular sorardım bazen.. <span style="color: #2b00fe;">ilk hayal kurduğumuz</span> yerde.. bazıları çocukça.. bazıları
saçma sapan.. o bankta.. hafifçe birbirine değen omuzlarımız.. ve ilk
heyecanlar.. aklı başında değildim.. hayattan çok şey beklemeyi o an öğrendim.. <span style="color: #800180;"><i>ve
saçların, her daim topladığın.. ve beyaz alnına düşen kaküllerin</i></span>.. biz diye bir
şey olduğuna inandığım <span style="color: #2b00fe;">o ilk an</span>.. hep içinde kalmak isterdim o anın.. keza “ne
içindeydim zamanın ne de büsbütün dışında; yekpâre, geniş bir ânın parçalanmaz
akışında” ve yine <span style="color: #2b00fe;">o ilk anda</span> “rüzgârda uçan tüy bile benim kadar hafif değil”di*…
</span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmnpAfsjm7xr5GPIWXLj8nCl1RFrtz1GIxIXORSJzmNN6ovNwVJKPISBHjObaip1bunhE147aAxGNR-nFLC6uR-xVqhspKEKDcXjIHlE5aUnmSg5Dx4ayt7WVzEltsRtmpUTFSYPjUe43_j-u7oqF6uzTs9b04_EPihBYd79IhwYG67fEiGePjroYc4CM/s3264/20151018_pertevniyal_pilavGunu%20(12).jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3264" data-original-width="2448" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmnpAfsjm7xr5GPIWXLj8nCl1RFrtz1GIxIXORSJzmNN6ovNwVJKPISBHjObaip1bunhE147aAxGNR-nFLC6uR-xVqhspKEKDcXjIHlE5aUnmSg5Dx4ayt7WVzEltsRtmpUTFSYPjUe43_j-u7oqF6uzTs9b04_EPihBYd79IhwYG67fEiGePjroYc4CM/w300-h400/20151018_pertevniyal_pilavGunu%20(12).jpg" width="300" /></a></div>*Tanpınar'a saygıyla...<br /><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span><p></p><p class="MsoNormal"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-2338912788580491302024-02-12T01:19:00.005+03:002024-02-12T01:22:45.236+03:00bir armağandı oluşun<p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span color="windowtext" style="background: white; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; text-align: justify;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=GuR741XIY2Q" target="_blank">ve açıktan geçen vapurlar</a>.. her birinde senin
olma ihtimalin.. açık, kırık, içe işleyen bir Eminönü ikindisine çıkabilme ihtimali.. kaç kere yaptığımız.. ve liseden sonra biten.. çoğu şey gibi.. tüllenmeyen,
sönmeyen bir acı sanki.. sahi sen var mıydın o vapurda.. ya diğerinde veya diğerinde.. <span style="color: red;">"sen şair misin"</span> demiştin.. sanmam demiştim.. ismini umarsızca fısıldadığım o
güvertede.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span color="windowtext" style="background: white; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; text-align: justify;">köprüye doğru yaklaşıyorduk.. <span style="color: red;">"bizi biliyor mu onlar"</span> demiştin..
köprünün alt katındakileri göstererekten.. her zaman gibi başınla işaret edip
sol gözünü kırparaktan.. tıpkı pertevniyalde mürüvvet hocanın dersinde tam
çaprazımdayken dönüp bana pervaza konan güvercini gösterirken yaptığın gibi.. o
an kızdım biraz sana, başkalarını göstermenden dolayı.. o kaş
ve göz sadece beni göstermeli diye düşündüm.. hayatın bu uğrağının ne de az
sürdüğünü sonradan acıyla andım hep😞.. ve sonra birkaç gün süren saatler ya da birkaç
hafta süren günler yaşayınca.. sensizken.. arkamdan geçip giden zaman..
acıların kaynağı.. <b><span style="color: #2b00fe;">bir armağandı oluşun</span></b>.. çıkıp gelişin.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span color="windowtext" style="background: white; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; text-align: justify;">ya gidişin.. kimseler
bilmez o an nasıl ağladığımı.. ve tabii yağmurluydu akşam.. <span style="color: #2b00fe;">ayrılık</span> <span style="color: #2b00fe;">akşamları
yağmurlu olurdu</span> çünkü.. <span style="color: red;">"kadıköyünde oturmalı"</span> deyişini hatırlıyorum.. bir
fısıltıyla gene vapurda gene karşıya geçerken.. "kadıköyü" derdin.. selim ileriyi
o vakit okumamıştım daha; senden sonra okudum.. ondan dolayı yanlış mı
kullanıyor acaba diye düşünürdüm.. ancak pek bir ihtimal vermezdim.. keza Türkçen
süperdi.. hafif peltek ifadenle beni benden alırdı Türkçeyi giymen.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span color="windowtext" style="background: white; line-height: 107%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; text-align: justify;">ve uzaklara
bakaraktan geri dönmek.. eminönüne dönerken kadıköye bakmayı severdin..
uzaklaşan ufukta belirsizleşen kadıköye.. ve sonra hızlanman, iskeleye
yanaşırken.. aklına ne geldiyse.. senin tuhaf iklimlerin ne kadar da güzeldi.. </span><span color="windowtext" style="background-color: white;">seri, öngörülmez, özetle sen kokan.. <span style="color: #2b00fe;">senleyken
soyutlandığım zamanı kıran figürlerdi</span> bunlar.. zamanın donmasını isterdim
aslında.. ne güzel geçmişti tüm bu <span style="color: #2b00fe;">"yekpare zaman dilimi"</span>.. çaresiz biten bir
zaman dilimi.. ve vedalar her akşam biraz korkarak ya yarın görüşemezsek diye
ve buna karşılık daha büyük bir umutla.. her sabah seni durakta görebilmenin
umudu.. ve her armağan sabahla gelen mutluluk..</span></span></p><blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><p style="text-align: left;"><span style="color: #202124; font-family: arial; font-size: large;"><i>"We're not alone when we're lonely </i></span></p></blockquote><blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><p style="text-align: left;"><span style="color: #202124; font-family: arial; font-size: large;"><i>Alone when we cry </i></span></p></blockquote><blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><p style="text-align: left;"><span style="color: #202124; font-family: arial; font-size: large;"><i>Together we'll find a way back home </i></span></p></blockquote><blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><p style="text-align: left;"><span style="color: #202124; font-family: arial; font-size: large;"><i>A way back home"</i></span></p></blockquote></blockquote><div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkBLE-JCpENeOkRoQ4p8bRhavgEcoRQlv9m1y1zV7g2YD_4-YWQUQcdsTlWZPfoGIHTBqNGictVZPP_dzd-7H76y3XgI-5KzqSBPQ4gGX784UTL2OW2AqxgS1CygT65XMUzXafTKqm0eCqZRtOZIKl76WY1UKYswad8uDRPbIHlKaWOJ_EPcbUAkk_Oco/s3264/%C4%B0STANBUL%20(68).jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2448" data-original-width="3264" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkBLE-JCpENeOkRoQ4p8bRhavgEcoRQlv9m1y1zV7g2YD_4-YWQUQcdsTlWZPfoGIHTBqNGictVZPP_dzd-7H76y3XgI-5KzqSBPQ4gGX784UTL2OW2AqxgS1CygT65XMUzXafTKqm0eCqZRtOZIKl76WY1UKYswad8uDRPbIHlKaWOJ_EPcbUAkk_Oco/w400-h300/%C4%B0STANBUL%20(68).jpg" width="400" /></a></div><br /><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span><br /><p></p></div></div>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-47565908165375442772024-01-23T01:14:00.010+03:002024-01-23T17:06:40.513+03:00haftanın kitabı: bir meydan öyküsü Beyazıt (1914-1964)<p><span style="font-family: arial; font-size: large;">Bu kitabı alma ve okuma nedenim tabii ki de Beyazıta olan
sevgim.. çünkü kendimi "bildiğimde" en fazla etkilendiğim semt Beyazıttı
diyebilirim.. şöyle ki babam beni gezmeye götürmüştü, sanırım Eminönüne.. o zamanlar
otobüs Laleliden Beyazıta tırmanarak Çemberlitaş ve Gülhane yoluyla Eminönüne
varırdı.. işte bu otobüslerden birinde sanırım 4-5 yaşlarındayken, pencereden akşamın ineyazdığı sırada lambalarını yeni yeni yakmaya
başlayan dükkanlarıyla ve ille de caminin önündeki o zamanlar gözüme devasa
görünen, üstü yüklü, arka pencersi olan turist otobüsleri görüp vurulmuştum Beyazıta..
“ne güzel yer Allah’ım” dedim gayri ihtiyari.. otobüs meydandan ayrılana kadar
ağzım açık seyrettim.. ve sonra büyüyünce kendim gittim.. hep gittim.. bıkmadan
usanmadan.. neyse geçen İş Bankası yayınlarına girdiğim anda “bir meydan öyküsü Beyazıt”
kitabını görünce bu hissiyatın ağır basmasıyla hemen elime alıp inceledim ve
derhal satın aldım.. ve uygun bir anımı bekledim.. o an gelince de okumaya
başladım.. aslında oturma odası için almıştım, yani orada okumak için.. kitabın
planını ve kurgusunu görünce bu fikrimden vazgeçtim ve atölyeye (yani yukarı, odaya) götürdüm.. masada okumalıydım, çünkü tetkiki bil’iltizam bir eserdi..</span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Sevince Bayrak tarafından –önce doktora tezi olarak- kaleme
alınan eser, Beyazıt meydanına ilişkin 1914-1964 yılları arasında hayata
geçirilen ve geçiril(e)meyen düzenleme projelerini içermekte.. ancak derinliği, mekânın
ağırlığından mütevellit, bir şehir planlaması hikayesinden çok daha fazla.. ana karakterler -meydanın kendisinden sonra
tabi ki- <i>“yıldız mimarlar”</i> Eldem ve öğrencisi Cansever.. bir çok yan rol de var
tabi.. alman kralından Peyami Safaya ve onlarsız İstanbula ilişkin bir hikaye
anlatmanın kabil olmadığı Tanpınara, Koçuya kadar; yerli-yabancı,
asker-politikacı.. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Kitabı okurken ne çok mana ihtiva ediyormuş bu meydan dedim
kendi kendime.. asırların mirasıyla beraber son dönemin düzenleme çabaları beni
adeta yordu.. ve yazarın "boşluk ve büyüklük" metaforunu kullanması başımı
döndürdü.. boşluk mu olmalıydı büyük mü; yoksa "büyük boşluk" mu? Beyazıt
meydanının diğer meydanlardan farkı kitapta <i>“meydanın diğerlerinin aksine
değişime direnç göstermekle mütemadiyen değişmek arasındaki gerilimi yansıtan en
iyi örneklerden biri olması” </i>şeklinde şiirsel bir üslupla belirtilmiş. Kitabın
ve belki de tezin omurgasında yer alan <i>“fikirleri ortak olmayan ama anlayışları
akraba olan”</i> insanlar ve onların meydana müteallik yaklaşımları Hannah Arend’ten
atıfla <i>“muhafazakarlık ve liberallik aynı paranın iki yüzüne, tarihsel süreç
denen şeyin iki mümkün yönüne karşılık gelmektedir”</i> vurgusu ile adeta akıllara,
bir daha çıkmamak üzere, işlenmiş gibi.. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Devrin öne çıkan simalarının anlayışlarının, bu kişilerin meydana
ilişkin fikirlerinden hareketle, izlenmesi kitapta ustaca sağlanmış.. Misal Safa’nın
gençlik döneminde gördüğü büyük Avrupa şehirleri (Paris) ile İstanbulu
mukayesesi ve <i>büyük ruhların ve düşünme biçimlerinden ancak büyük meydanlarla yaşayabileceğine
yönelik inancı</i>; Tanpınarın parisi ile Safanın parisinin farklılığı ve yönetim erkinin
ikincininki gibi Paris tercihi; yine Mimar Kemalettinin çaresizlik içinde
parasızlık yüzünden Viyana yerine Bükreşe benzetilen İstanbul için duyduğu
hüznü bu bağlamda çok çarpıcı geldi bana..<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Kitapta Eldem ve Cansever'in Beyazıt
projelerine genişçe yer verilmekte ve iki mimarın “biricik” kapımıza yaklaşımları
bayağı ilginç bir biçimde anlatılmaktadır: <i>“Eldem üniversite kapısını üslubu ve
mimarisi için değil arkasında barındırdığı yaşam için önemserken Cansever ise
kapıdan fiziksel olarak hiç hazzetmemesine rağmen önerdiği meydanın programını
üniversite hayatı ile iç içe geçecek biçimde kurgulamıştır.”</i><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Ne yalan söyleyeyim konuyla ilgili görüş beyan eden yerli yabancı
kişilerin boşluk-doluluk takıntısının bende de saplantısal olarak var olduğunu
kitabı okurken fark ettim.. ve bu bağlamda eski eserlerin etrafının açılması,
büyük meydanların –mesela Aksarayın Yenikapıya kadar yıkılarak- boş, mobil ve
yeşil olması yönündeki görüş sahiplerine yakın durduğumu söyleyebilirim. Tabii bunu
illaki başkalarına göstermek için değil kendimiz için savunuyorum.. yoksa
kitapta yer alan, 2. Abdülhamit zamanında ülkeyi ziyaret eden 2. Wilhelm’e mahcup
olmamak ve Avrupadaki meydanlar gibi görünmesi için beyazıt meydanındaki
dükkanların taşınıp, Wilhelm gidince kızaklarla eski yerine taşınması gibi trajikomik
bir "misafire şirin görünme" takıntım yok yani.. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;">İktidarlar boyunca süren ve hatta darbe sonrasında kaldığı
yerden devam eden meydan projelerinin şehrin bir sorunsalı olması kitapta
vurgulanan bir diğer konudur. Bu bağlamda Doğan Nadiden yapılan 1960 yılına
gelindiğinde Beyazıt Meydanı 4 yıldır inşaat halinde olması henüz kotlarının
bile belirlenememesi nedeniyle kamuoyunda sürekli tartışılan bir meseleye
dönüşmesine yönelik <i>“artık inkar etmeyelim İstanbul'un su elektrik telefon
otobüs gibi mızmız dertlerine bir yenisi eklenmiştir Beyazıt derdi”</i> alıntısı
çok manidardır. Yine bu minvalde, konuyu genelleyerek, yapılan <i>“Türkiye'nin pek
çok alanlar inşa ediliyor kente zoraki yapıştırılan bu mekanlar çoğu zaman bir
türlü doldurulamayan kışın cereyanda yazın güneşin yaktığı ıssız yerler olarak
kalmaya mahkumdur”</i> eleştirisi ise yeni yapılan taksim ve vezneciler meydanlarında
gezerken ki duygularımın tercümanı olmuş adeta.. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Kitabın bölümlendirmesi güzel olmakla birlikte son bölümün
adının (müellif) ben de bir şey uyandırmadığını söylemek isterim.. keşke bu
bölümün adı başka bir şey olsaymış.. bir de Koçu’dan biraz daha fazla alıntı
yapılabilirdi; aynı şekilde Safa ve Tanpınar dışındaki edebiyatçılardan da..
kitabın boyutu biraz daha küçük (yani normal boy), kapağı daha canlı –özellikle yazarın adı
nerdeyse okunmayacak gibi, alttaki fondan daha farklı bir renk olsaymış iyi olurmuş-
ve içerdeki fotoğraflar daha belirgin olabilirdi.. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Eseri bir çırpıda okudum. Beyazıtta gezmekten tat alıp ta bu
kitabı okumamış olanların çok şey kaybettiğini söylemek isterim. Özellikle mimarlık
tarihi, iktisat tarihi, yerel yönetimler ve hatta belki edebiyat çalışanların
ve tabiki de İstanbul sevdalılarının mutlaka okuması gereken bir kitap
diyebilirim. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Notum: Sürükleyiciliği: 5/5, Bilgilendirmesi: 5/5, Biçimi: 4/5
</span><o:p></o:p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgrbJ32xsy4fulNA2fkgf9B-BDexPBZ8Sd7nAfCxI-KDkMT6AR09vo0SQf5VeamR6AfjEjlqJvgdH9sz2A0ciegOFqmnYlXe9E1tDLSouB_hA9JlHqsFhf1KWVFc4cpniqf7ZprVA2GYMcGQctwrMRW1MKrpOIxydFLb-AZ5qTZdPt1jx8gTX0hi1-7KOo" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="548" data-original-width="398" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgrbJ32xsy4fulNA2fkgf9B-BDexPBZ8Sd7nAfCxI-KDkMT6AR09vo0SQf5VeamR6AfjEjlqJvgdH9sz2A0ciegOFqmnYlXe9E1tDLSouB_hA9JlHqsFhf1KWVFc4cpniqf7ZprVA2GYMcGQctwrMRW1MKrpOIxydFLb-AZ5qTZdPt1jx8gTX0hi1-7KOo=w465-h640" width="465" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /><br /></span><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-46917506127406597172024-01-08T01:29:00.005+03:002024-01-14T00:33:19.047+03:00öylesine yürürken, çapada<div style="text-align: justify;"><span style="background: white; line-height: 18.4px;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="color: #0f0f0f;">seni hiç aramıyorken bulmak ne güzeldi.. öylesine yürürken, çapada, bir ikindi vakti.. geçip giderken hayat, anlamsızca.. ve kuşların cıvıltısını fark etmeksizin.. hiç kimse gibi.. tam alışmışken böyle bir hayata.. beklentisizce, umarsızca.. tebessümünü görmek.. cana yakınlığını anımsamak bir anda.. anıları ve umutları.. bulutsuz günleri diye yazmak isterdim ama </span><span style="color: #2b00fe;"><b>sen bulutları da severdin😔</b></span><span style="color: #0f0f0f;"> onun için yazmıyorum.. hiç kimse gibi değil.. geçip giden gençlik günlerimi anımsadım tebessümünde.. acıların geçici olduğunu.. yalnızlığın adının sen olduğunu.. uykusuz geceleri.. tarifsiz bir sevinci; çileli bir gün sonrası gelen.. başımdan aşkınken keder.. </span></span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background: white; line-height: 18.4px;"><span><span style="color: #0f0f0f;">ve senin tebessümün hiç kimse gibi olmayan.. </span><span style="color: #2b00fe;"><b>vefasız yürekler ormanında</b></span><span style="color: #0f0f0f;"> bir vaha gibiydin..</span></span></span><b style="background-color: white; color: #2b00fe;">😌</b><span style="background-color: white; color: #0f0f0f;"> </span><span style="background-color: white;"><span>g</span></span><span style="background-color: white; color: #0f0f0f;">idesim geliyordu.. <a href="https://maps.app.goo.gl/nV83Y1KGF2MPNNXq6" target="_blank">aşkın bittiği yer</a>e </span><span style="background-color: white; color: #0f0f0f;">🚩</span><span style="background-color: white; color: #0f0f0f;">doğru.. dünyanın sonuna doğru.. tam da böyle hissediyordum.. bir hatıra olarak kalman kalbimde.. yan yana oturduk gene.. yağmur sonrası ıslanan bankta, tıpkı <a href="https://maps.app.goo.gl/wVWKq5ht13wsqLW69" target="_blank">oruçgazinin</a> 🚩önünde bulunan duraktaki gibi.. nasıl eşsiz bir ilkbahardı o.. ölümlü olmakla birlikte aşkı anlamak.. hiç kimse gibi değil.. </span><span style="background-color: white; color: #2b00fe;"><b>“coşup seven gölümse durmasın”</b></span><span style="background-color: white; color: #0f0f0f;"> diye haykırasım geldi, o </span><span style="background-color: white; color: #2b00fe;"><b>“ikindi gününde”</b></span><span style="background-color: white; color: #0f0f0f;">.. en güzel bir gündü.. ne güzel bir gündü.. içinde sen olan bir gündü.. zamandan çaldığım müthiş bir andı.. </span><span style="background-color: white; color: #2b00fe;"><b>“her nefes alışımın bayram olduğu”</b></span><span style="background-color: white; color: #0f0f0f;"> günlerden bir andı yaşadığım.. kulaklarımda yankılandı gene </span><span style="background-color: white; color: #2b00fe;"><b>“sıralı şarkıların”</b></span><span style="background-color: white; color: #0f0f0f;"> sesi.. bizim şarkılarımızın.. topkapıkadan aksaraya doğru uzanan o dar koridorda.. hep o “sıralı şarkılar” çalar dururdu bu uzun koridorda.. sonsuzluğa açılan bir kapı gibi.. hiç kimse gibi değil.. o an düşündüğüm hep o anda kalmaktı.. an içinde an, zaman içimde zaman..</span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white; color: #0f0f0f; font-size: small;"><br /></span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmp58pw4rjKReoR8nPXbj0pkbIg4129Efoo9yxUx1qZr3jbfsuTYy2uXACsPc0rM3no-DqQAeqt4hlJw076vXuIIJJAAbROp22-ollyWDSVTH22zsKur1so9CKfTFjwqEdn_6Js207P8Ds70qHfCHTJeUMRXNCZuLdGe6bIxMoy_9QWAcnOyw_l9LBb2g/s3264/%C4%B0STANBUL%20(21).jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2448" data-original-width="3264" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmp58pw4rjKReoR8nPXbj0pkbIg4129Efoo9yxUx1qZr3jbfsuTYy2uXACsPc0rM3no-DqQAeqt4hlJw076vXuIIJJAAbROp22-ollyWDSVTH22zsKur1so9CKfTFjwqEdn_6Js207P8Ds70qHfCHTJeUMRXNCZuLdGe6bIxMoy_9QWAcnOyw_l9LBb2g/w200-h150/%C4%B0STANBUL%20(21).jpg" width="200" /></a></div><br /><span style="background-color: white; color: #0f0f0f; font-size: small;"><br /></span></span></div>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-17248308529590082632024-01-03T01:36:00.003+03:002024-01-04T14:24:52.229+03:00"içden"le program<p><span style="font-family: arial; font-size: large;">selamlar günlük, nasılsın <span style="color: #2b00fe;">eyicesindir</span> inşallah.. beni sorarsan iyiyim diyebilirim.. mesut ve bahtiyarım.. keza denetim programını
hazırlayarak yürürlüğe koymanın gönencini yaşıyorum.. bir kere daha başarmış
olmak güzel.. ancak bir takım durumları paylaşmak isterim seninle.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">ilk evvela,
bu gün için, içden’den bahsetmek istiyorum, müsaadenle.. minik, tontiş ve dahi
ponçik yazılımımız😁 içden biraz daha kolay olamaz mıydı diye her daim olduğu
gibi gene düşünmeden edemedim, programı hazırlarken.. biraz daha organize, denetim alanlarının
tespitinde daha efektif olamaz mıydı diye sordum durdum.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">aslında bunun
cevabını bir iki ay evvel Tide kongresinde almıştım.. ve adeta <span style="color: #2b00fe;">platonun
mağarasından kaçan eleman <i>gibin</i>😍</span> yeni son model içdenle firmanın kongrede açtığı
stantta müşerref olmuştum.. network arasında stantları <i><span style="color: #2b00fe;">gezerkene</span></i> gözüme içden
yazısı çarpmış ve gayri ihtiyari stant beni kendine çekmişti.. görevliye bu
içden mi diye sordum.. adam evet deyince o zaman bizimkisi ne deyiverdim..
gülümseyen adam sizinkisi eskisi biz bunu kaç kez update ettik cevabını verdi..
biraz kurcaladım vakit yettiği kadar.. arayüzler falan çok güzeldi hani.. peki bu
sürüm niye bizde yok diye düşünce anaforuna kapılmıştım.. wyndham otel filan
gözümde yoktu artık.. keşke benim olsa diye düşündüm.. param olsa ve yeni
sürümü alsam.. o an Sezercik olmuştum adeta.. “<a href="https://www.youtube.com/watch?v=DAzJY8jvxHw" target="_blank">biy gün ben de o şekeyleydenyiycem, payam olunca”</a> 💹repliği kafamda dönüp durmuştu.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">işte o anı, program
hazırlarken gene anımsadım.. misal denetim stratejisi denetim programındaki
sürelerle birlikte çalışsa, çakışmaları sistem uyarsa, stratejiye uygun olmayan
dağılımlarda ikaz etse, denetim alanı belirlemede standart bir üslup olsa
(bu standart olma mevzuu oldukça derin ona ayrıca şey edeceğim😋) ve biraz daha
göze hitap etse.. birkaç grafik falan, şık bir dashboard.. çok mu şey istiyorum
ha günlük?.. sanmıyorum.. daha yapay zeka, AI, chat gbt ile bağlantısı olsun demedim bile.. netekim eski bir reklamda şöle deniyordu “bana
makul ol diyorlar, makul olan istemek”…</span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEg6GUVx1HYw8-g7WY3KJfdQxKZXlYB1yPTPgJ1hK2FtJIG4uGznWAmG7A_fmDjIY319J_WghX0B_94_AtizOgDpHW9hZNQMlBwaqk9bAJMhc2iKom1BE53N8aeyuh6Flq4n8tZgInQZ0dpqunBMa2iT9luE0MCwUAQJI8dBoE-UgTSzkpI0S_o4o5T1L-g" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="143" data-original-width="353" height="130" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEg6GUVx1HYw8-g7WY3KJfdQxKZXlYB1yPTPgJ1hK2FtJIG4uGznWAmG7A_fmDjIY319J_WghX0B_94_AtizOgDpHW9hZNQMlBwaqk9bAJMhc2iKom1BE53N8aeyuh6Flq4n8tZgInQZ0dpqunBMa2iT9luE0MCwUAQJI8dBoE-UgTSzkpI0S_o4o5T1L-g" width="320" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /><br /></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-88789154674548241062023-12-23T01:50:00.010+03:002023-12-28T22:35:38.169+03:00666 gölgesinde iç denetçi<p><span style="background-color: white; font-size: large;">sonra aklına cetvel
gelir.. bir turnusol olarak karşına çıkan ve ayrımı sağlayan.. o zaman tüm
yaşam enerjin kaybolur gibi olur.. ağzındaki acı tat seni <span style="color: #cc0000;">bulgudan</span> koparır..
standartların çok da standart olmayan bir evrende varlıklarını tartışmaya başlar
beynin.. 375 sana sorgulatır her şeyi.. dünü, bugünü yarını.. "insanlar ne kötü" dersin, "neler düşünebiliyorlar".. "ne gereksizmiş bunlar" dersin.. <span style="color: #cc0000;">tespitin</span> artık
senden çok uzaktır.. "yazsam ne yazmasam ne" dersin.. küçücüktür artık <span style="color: #cc0000;">tespit</span>..
çok önemsizdir.. yazılası değildir.. canla başla çalıştığın günleri hatırlarsın.. "o sıralar, yani ben çalışırken bazıları fesatlık peşindeymiş" diye
düşünürsün.. oysa küçük de olsa sürdürülebilir bir dünya kurmuşsundur.. lanet
olsun dersin.. tespitten sonra <span style="color: #cc0000;">neden</span> gelir.. ya da gelmez artık beklesen de..
Godot’yu bekler gibisindir.. hep bir teyakkuz halindeyken <span style="color: #cc0000;">nedeni</span> sağlıklı tespit
edemezsin.. </span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjauvRES_TCTlP4yTf87jWsnJYglwJd5rsWA8WiM_3RkMemm3G3M2J_AUqX8zUVZs7UbMo7C1ww2kXn6QUcf6FXWXOJPEF6cQRyRj4_oB2WLElovyyrbOAd4lLKZMn4L3JcoLaTdoWo6KuX_YPrHNfZsfsWpOF46RiriB8wSLVcOU_DISvgnxDKDnAf5wI/s1024/depresyon-1024x576.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="576" data-original-width="1024" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjauvRES_TCTlP4yTf87jWsnJYglwJd5rsWA8WiM_3RkMemm3G3M2J_AUqX8zUVZs7UbMo7C1ww2kXn6QUcf6FXWXOJPEF6cQRyRj4_oB2WLElovyyrbOAd4lLKZMn4L3JcoLaTdoWo6KuX_YPrHNfZsfsWpOF46RiriB8wSLVcOU_DISvgnxDKDnAf5wI/w400-h225/depresyon-1024x576.webp" width="400" /></a></div><p style="text-align: left;"><span style="font-size: large;"><span style="background-color: white;">o ara bir telefon çalar.. sana sorarlar olanı biteni.. zaten
üzgünsündür.. anlatmak istemesen de ayıp olmaması için konuşursun.. bu
telefonlar efkarına efkar katar.. o güne kadar emek verdiğin her şey birden
anlamını yitirir.. planlanan eğitimler, hedefler..</span><span style="background-color: white; color: white;"> </span></span><span style="background-color: white; color: #cc0000; font-size: large;">neden</span><span style="font-size: large;"><span style="background-color: white; color: #cc0000;">i</span><span style="background-color: white;"><span style="color: #cc0000;">n</span> gerçekçi değildir
artık, bağlamdan kopuktur.. sathidir.. sıradandır.. </span><span style="background-color: white; color: #cc0000;">kök nedene</span><span style="background-color: white;">
ulaşamamışsındır.. </span></span></p><p></p><p><span style="font-size: large;"><span><span style="background-color: white;">ona rağmen </span><span style="background-color: white; color: #cc0000;">riske </span><span style="background-color: white;">geçersin.. </span></span><span style="background-color: white;">cephed</span><span style="background-color: white;">e arkadaşları tarafından
arkadan vurulan, iki taraflı ateş altıda kalmış bir asker gibisindir.. kendi
risk altında olan biri nasıl risk analizi yapsındır ki?.. yapamazsın zaten..
aklına kırmızı kitap gelir.. “bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için
açtığında kapını” diye düşünürsün.. gelir mi acaba o güzel günler dersin.. </span><span style="color: #cc0000;">risk
risk</span><span style="background-color: white;"> değildir artık tıpkı </span><span style="color: #cc0000;">nedenin neden</span><span style="background-color: white;"> olamadığı gibi.. ve </span><span style="color: #cc0000;">öneri </span><span style="background-color: white;">gelir
nihayet.. <i>“ne içindesindir raporun ne de büsbütün dışında”</i>.. öneri sarmalamaz
bulguyu.. nedensiz ve risksiz bir öneri ne kadarsa o kadardır işte..</span></span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiP3CKGePOooZ5CJX6aoxq3L4G9_2kY6RIXyd240Cn5JbRQMrvITIoZfSs_mUztRzdx91l3-J5LW9kZJtg4qF_CmadAikS4OYup9htLIo6nbLgrfaAYhuIHsV5saF92oroJqyfE837Q63sn01M1XMUN3et8OmO4cEu1rpTHgpHrG6zFS6VzhRye9lGBkrE/s624/1643013726844.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="351" data-original-width="624" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiP3CKGePOooZ5CJX6aoxq3L4G9_2kY6RIXyd240Cn5JbRQMrvITIoZfSs_mUztRzdx91l3-J5LW9kZJtg4qF_CmadAikS4OYup9htLIo6nbLgrfaAYhuIHsV5saF92oroJqyfE837Q63sn01M1XMUN3et8OmO4cEu1rpTHgpHrG6zFS6VzhRye9lGBkrE/w400-h225/1643013726844.jpg" width="400" /></a></div><br /><span style="background-color: white; font-size: x-large;"><br /></span><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-4886011873654900562023-12-05T00:15:00.003+03:002023-12-05T00:15:57.201+03:00sensizim ancak yoldayım<div style="line-height: 150%; text-align: justify;"><span style="color: #2b00fe;"><span style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">ve yoldaydım ben, sorarsan.. her zaman olduğu gibi.. sensizim ancak yoldayım.. yolumuzdayım..
eve varmak, işe varmak, doğruya varmak, bize varmak, vara varmak için..
yolda olmak hafifletiyor biraz.. iyi olmamı sağlıyor.. seninleymişim gibi
hissediyorum.. sağ yanım hep boş gerçi.. hep orada olurdun.. ya da ben senin
solunda.. <br /></span></span><span style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">eve dönecek bir yol arıyorum aslında.. alacakaranlık altında.. hep
eminönünde yürüyorum.. sirkecinin arka sokaklarında.. cesaretim olmadığı için
fındıkzadede tek yürüyemiyorum.. sirkecinin kalabalığı cesaret veriyor..
iskeleye yaklaştıkça kalbim hızlı hızlı çarpıyor gerçi.. "senin yerinden" geçerken.. suavinin yarı çapkını şarkısı çalıyor gene.. iteklenmiş, kakalanmış, anlaşılamamış tüm aşklar adına ve ben "eski bir madende göçük gibiyim".. sonraki mısraı söyleyemiyorum.. "kim vurduya gitmesin aşkıma ses ver, uçarı değilim kadir bilirim" sonraki mısra keza.. kime diyeyim ki bunu? kalbim kırık.. fırtınadan sonra hep böyle.. kırılmış bir aynadan dağılan cam kırıkları acıtıyor, kalbimi.. uzun bir yoldayım.. yetişmek mümkün mü menzile bilmeden.. <br /></span></span><span style="font-family: arial;">hiç kimsenin haberi olmadan gitmek.. ellerim bomboş, harabelerimizi taşıyan kalbim üşüyor.. yitirilmiş kentler arkamda.. bomboş ve anlamsız.. senin sesin yankılanıyor zaman zaman ve ancak o zaman değerli oluyor bu kalabalık ama bir o kadar da bomboş sokaklar.. eğer kimsen yoksa tüm insanların yanında olması neye yarar?.. ama olsun yine de gezmek garip bir hava veriyor ruhuma, kalbim acırken bile.. derin derin nefes almak gibi bir şey.. uğurlamaya çalışmak: ayrılığı.. kaç kez denedim.. aşk bir yolculuk, üstelik sonu olmayan bir yolculuk ya da uğurlanamayan bir yolcu...</span></span></div><div style="line-height: 150%; text-align: justify;"><span style="color: #2b00fe;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9ooWN_ns_bUQb5lx66bWM6seQIStJ0kWO4qOs3ohKSw_6rMha6gkTxUd0_4kuAmagJ0_MBjWli_XfdfhuANeANICbkA5S4lUh4yPUKe6AGMKfEtI6EjiYOL0hG0yjFwpuaefP5XGtOXrnzFuRjYSQK6zm7aDyFepy-jYZgdV0SS4HMRxCR9DTzrtnYB4/s3264/%C4%B0STANBUL%20(52).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2448" data-original-width="3264" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9ooWN_ns_bUQb5lx66bWM6seQIStJ0kWO4qOs3ohKSw_6rMha6gkTxUd0_4kuAmagJ0_MBjWli_XfdfhuANeANICbkA5S4lUh4yPUKe6AGMKfEtI6EjiYOL0hG0yjFwpuaefP5XGtOXrnzFuRjYSQK6zm7aDyFepy-jYZgdV0SS4HMRxCR9DTzrtnYB4/w400-h300/%C4%B0STANBUL%20(52).jpg" width="400" /></a></div><br /><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-71488047599138730892023-11-13T23:42:00.005+03:002023-11-26T02:58:01.955+03:00andrea corr<p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span color="windowtext" style="background-color: white;">ve sonra sen geldin hayatıma.. çıkıp da geldin..
önce sesinle sonra görüntünle ve en son gülümsemenle.. sıradan bir gündü
servisteydim.. sabahın ilk ışıkları ne de güzel düşüyor diye düşünüyordum.. tam
bir şölendi adeta.. kulağımda kulaklık.. bir yandan dinlerken bir yandan en
sevdiğim şehrin en sevdiğim yeri olan boğazdan geçiyorduk.. tam köprünün
girişinde güneşten düşen ışık huzmeleri ile kulağımda yankılayan seda öylesine
birleşti ki.. kendime zor geldim.. kimdi bu şarkıyı söyleyen daha doğrusu
söyleyenler.. keza bir düet olayıydı.. erkeği çıkarır gibi olmuştum sanki ama
emin değildim.. sözlerini mırıldanmaya başladım.. summer vine diyordu kadın hem
ne kadar içten.. kalbime akar gibi sıcacık.. odaya girer girmez bilgisayarı
heyecandan zor açtım.. bir an evvel bulmalıydım kimdi bu düet yapanlar..</span><span color="windowtext" style="background-color: white;"> </span><span color="windowtext" style="background-color: white;">o ses beni büyülemişti.. naif tonları, bulduğu
bir boşluktan hayatıma sızmıştı.. birkaç dakika boyunca sadece o şarkıya
daldım.. anıların ve duyguların karışımı, tıpkı Andrea'nın sıcak ve içten sesi
gibi..</span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcxGNF8Ov8vwf-dku54ZRItynlisI5pPSadICt1ghNaav54txzwGR8kGEM8oXsRNs8sXJvLpfYUxKUAxb00gD-EDH3gmxltGFYQKjeAmbU_HThSj3gMU6HP9kzkmjPiSaVPQNHz1yKiH8hHNwmmKJyBnRTjQt9m_mYtvyG3pcud_F8eeSY0LPCYprNaFE/s720/FB_IMG_1654446617740.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="538" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcxGNF8Ov8vwf-dku54ZRItynlisI5pPSadICt1ghNaav54txzwGR8kGEM8oXsRNs8sXJvLpfYUxKUAxb00gD-EDH3gmxltGFYQKjeAmbU_HThSj3gMU6HP9kzkmjPiSaVPQNHz1yKiH8hHNwmmKJyBnRTjQt9m_mYtvyG3pcud_F8eeSY0LPCYprNaFE/w239-h320/FB_IMG_1654446617740.jpg" width="239" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /><span color="windowtext" style="background-color: white;"><br /></span></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">And then you came into my life... you just came out of nowhere. First with your voice, then with your image, and finally with your smile. It was an ordinary day, I was on the bus... I was thinking how beautifully the first lights of the morning were falling. It was like a feast, really... I had my earphones on, listening to music while crossing the Bosphorus, my favorite place in my favorite city. Right at the entrance of the bridge, the sunlight streaming down blended with the echoes in my ears... it was so harmonious. I was captivated, finding it hard to believe. Who were the singers of this song, or rather the duet? I wasn't sure. The lyrics were murmuring in my mind. It said 'summer vine,' and the woman sang with such sincerity... like a warm flow into my heart. As soon as I entered the room, I opened my computer with excitement. I had to find out who these duet performers were. That voice had enchanted me. The subtle tones had infiltrated my life through some opening. For a few minutes, I immersed myself in that song alone... a blend of memories and emotions, just like the warm and sincere voice of Andrea.</span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAn51oVxhSaUVXdVotT6-huVSmetZHvc4YshJtbEoN5gpYYdNJ0gMVGnZjVFFtL3jsYm4O-yxjaItHcIIPGi2wzrUpcEv51SQLt6M-A3No0m6FOAcg6q06Eo6fLic7_0PX2_9R9AdIc7ERDXgIVs4tfGAtGP2UoumJ7XBWzXhsiLtHtso0Im6PRsQV7N4/s640/FB_IMG_1699808210893.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="640" data-original-width="520" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAn51oVxhSaUVXdVotT6-huVSmetZHvc4YshJtbEoN5gpYYdNJ0gMVGnZjVFFtL3jsYm4O-yxjaItHcIIPGi2wzrUpcEv51SQLt6M-A3No0m6FOAcg6q06Eo6fLic7_0PX2_9R9AdIc7ERDXgIVs4tfGAtGP2UoumJ7XBWzXhsiLtHtso0Im6PRsQV7N4/w325-h400/FB_IMG_1699808210893.jpg" width="325" /></a></div><br /><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-72008974450092655122023-10-17T00:16:00.010+03:002023-10-18T23:10:14.449+03:00pertevniyal pilav günü bu kez görevli<p></p><div class="WordSection1">
<div style="text-align: left;"><div class="WordSection1">
<div style="text-align: left;"><span style="background-color: white; font-weight: normal;"><span style="font-size: large;">ve dün yine
Pertevniyaldeydik sevgili günlüğüm.. pilav günü münasebetiyle.. ancak bu kez farklıydı.. bu
sefer –yedek😀- yönetim kurulu üyesi olarak organizasyonda görevli olarak yer
alıyordum.. bu nedenle önceki yıllarda olduğu gibi 12 civarında değil, 9:30’da
okulun bahçesindeydim.. içim içime sığmıyordu.. cumartesi geç vakit Ankaradan
gelmiş olmama rağmen heyecan zinde tutuyordu.. </span></span></div><div style="text-align: left;"><span style="background-color: white; font-weight: normal;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; font-weight: normal;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3OF4CB8GFcxmsjSzOy_0yhx-m65we8evEQd_UGQvFvtt2o2nvf9VUL4tDZsCdI0dCMz75_1_aXxZL38HZ9k01-s1z-cJWqVRBreEvj35uYCOnN_QpfVDehq2bhBZPoORRvEdEaXy73UKcFnCLlNpVDWHYHV0A_IunrcyWMu0NVYDgpVkta3ZKmqNnvp8/s720/IMG-20231016-WA0097.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="720" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3OF4CB8GFcxmsjSzOy_0yhx-m65we8evEQd_UGQvFvtt2o2nvf9VUL4tDZsCdI0dCMz75_1_aXxZL38HZ9k01-s1z-cJWqVRBreEvj35uYCOnN_QpfVDehq2bhBZPoORRvEdEaXy73UKcFnCLlNpVDWHYHV0A_IunrcyWMu0NVYDgpVkta3ZKmqNnvp8/w400-h400/IMG-20231016-WA0097.jpg" width="400" /></a></div></span><span style="background-color: white; font-size: large;">ve sonra metrodan indim.. gene o
yolu ve hep onunla ve hep Pertevniyalden çıkışta ders sonraları otobüse binmek
için yürüdüğümüz <a href="https://drcemcetin.blogspot.com/2022/09/aksaray-sana-da-uzgun-bakyor-mu.html?q=aya%C4%9F%C4%B1ma" target="_blank">Aksaray meydanını arşınladım</a>.. çoook eskilerden “valide fırını”
adlı dükkanının önünden geçerken telaşım arttı sanki.. biraz duraksadım orada,
t<a href="https://drcemcetin.blogspot.com/2019/09/bu-kentte-ask-terk-etmedi-sevdan-beni.html?q=aya%C4%9F%C4%B1ma" target="_blank">am da ayağıma bastığı yerde.</a>. hikayenin başladığı noktada.. şöyle bir
durdum.. arkama döndüm.. güneş bana gülümsüyordu sanki.. var olmak, seni
tanımış bulunmak, bir süre olsa da birlikte takılmış olmak.. </span></div><div><span style="background-color: white; font-size: large;">hepsini hissettim,
kalbimden ılık bir şey aktı sanki..</span><span style="background-color: white; font-size: xx-large;"></span></div><div><span style="background-color: white; font-size: large;"><br /></span></div><div><span style="background-color: white; font-size: large;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbcZt1fjxZhsnH-Oy4ckEV5pMnS0UPVYG8bRwgZxZL4Ggmmg_gNqfom9xQ63UFo5rwZ0jXcsX38Rgff6eywVeXaVhaBNlGqrKXkYPEoh8VNkVGIFqdqtaKkF0Ypj5CxtpvWpZjPNiUmy2I7t8lC2DgEztPE7SSQc0gKvCD8BD734ldJ6lkURc8WiTQuJ8/s1707/afis.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1707" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbcZt1fjxZhsnH-Oy4ckEV5pMnS0UPVYG8bRwgZxZL4Ggmmg_gNqfom9xQ63UFo5rwZ0jXcsX38Rgff6eywVeXaVhaBNlGqrKXkYPEoh8VNkVGIFqdqtaKkF0Ypj5CxtpvWpZjPNiUmy2I7t8lC2DgEztPE7SSQc0gKvCD8BD734ldJ6lkURc8WiTQuJ8/w400-h225/afis.jpg" width="400" /></a></div><span style="background-color: white; font-size: large;">hüzünbaz kahkahalar şeklinde özetlenecek
maziyi düşünerek camiinin köşesinden döndüm.. okul bana bakıyordu sanki.. ve
kapıda bizim kapımızda, ilerdeki çukurda kalan öğrenci kapısında bir fotoğraf
almak için yürüdüm.. ve sonra derhal cümle kapısına döndüm.. merdivenleri ağır
ağır çıkarak.. çölün ortasındaki bir gül gibiydi sanki Pertevniyal.. ve bana
bakıyordu.. </span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwTorhq2PzsSoiTCeBoOR_TxAXEEYDoj5ZDxyuPEsqIqubuDpj_4tz4WUJKQ4B_w9_kbOzRFV79uBiZqQnP852zbk6aaVpTlqXkrr7bl3g6fPEl9X9wBRwDe6SGdcFzaF40pEm6IyerqDrFOxPIyVd5umRG3rVT6rhlnpp0RQmQ2XbGr5mbu9fx3wB2rI/s2048/IMG-20231016-WA0102.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwTorhq2PzsSoiTCeBoOR_TxAXEEYDoj5ZDxyuPEsqIqubuDpj_4tz4WUJKQ4B_w9_kbOzRFV79uBiZqQnP852zbk6aaVpTlqXkrr7bl3g6fPEl9X9wBRwDe6SGdcFzaF40pEm6IyerqDrFOxPIyVd5umRG3rVT6rhlnpp0RQmQ2XbGr5mbu9fx3wB2rI/w400-h300/IMG-20231016-WA0102.jpg" width="400" /></a></div><span style="background-color: white; font-size: large;">kapıyı açtım ve tılsımlı dünyama mazime bir süreliğine de olsa geri
dönmenin tadını duyumsadım.. öğretmenler odası koridorunu hızla kat ederek dar
merdivenden bahçeye adeta seğirdim.. bahçeye açılan kapıya geldiğimde yine aynı
şeyi duydum.. hep aynı şeyi.. sanki şampiyonluk maçı için oyuncu koridorundan
stada çıkmakta olan bir futbolcunun hissiyatını.. ve arkadaşları gördüm..
sevinç ve coşkuyla merhabalaştık.. bu kez bambaşka bir pilav günü olduğundan
derhal işe güce koyulduk.. görevli olduğum standın kurulmasından sonra pertevniyaldaşları karşılamaya başladık.. </span></div><div><span style="background-color: white; font-size: xx-large;"><br /></span></div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqaI1PAZ8duAryOMWhmDEQyoNmF5MzRWU2Nil1pmFQEp3Oas7LGywbi40SvSYrDd9C7_nvSmPliCz0wb_KDbXoHsWw07zr9onDfYCdyhwK1-ThlhwtUg3xFBDeJtbiGHomOFz4TjeYuHhruJ4xFwj7Y4hlJa4nY_PMcRf05AwFtgRPU5Vv2d_8B88NzcU/s2000/IMG-20231015-WA0038.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1500" data-original-width="2000" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqaI1PAZ8duAryOMWhmDEQyoNmF5MzRWU2Nil1pmFQEp3Oas7LGywbi40SvSYrDd9C7_nvSmPliCz0wb_KDbXoHsWw07zr9onDfYCdyhwK1-ThlhwtUg3xFBDeJtbiGHomOFz4TjeYuHhruJ4xFwj7Y4hlJa4nY_PMcRf05AwFtgRPU5Vv2d_8B88NzcU/w400-h300/IMG-20231015-WA0038.jpg" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><span style="font-size: large;"><span style="background-color: white; font-weight: normal;"><span>bir bir geldiler.. 90'lılar, 80’liler, 70’liler, ellinci yıl sertifikasını alacak olan 1973’lüler ve henüz mezun olmuş
çiçeği burnunda 2023’lüler.. gençler yaşlılar.. öğrenciler, öğretmenler, memurlar.. efsane dönem 94'liler, yeni mezunla belki de bu ortama son kez geliyor olanlar.. son bir hüzünbaz kahkaha atmak
için uğrayanlar.. ve belki de yıllar sonra bu mektepte sıraları dolduracak,
avluyu çınlatacak anne babalarının ellerinde, meraklı bakışlarıyla mini mini
çocuklar.. <br /></span></span><span style="background-color: white; font-weight: normal;"><span>ve Zihni Göktay vardı bu sene.. daha doğrusu gün ona ithaf
edilmişti.. ağır adımlarla geldi, Zihni Göktay, insanı maziye o eski güzel
günlere götüren adeta haykıran sesiyle konuşmasını yaptı.. konuşmakla kalmayıp
bir de sürpriz yaptı ve lüküs hayat operetinden okudu.. doğrusu son zamanların
en kalabalık pilav günü oldu diyebilirim.. yılların geçmesine inat.. </span></span></span></div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibLG7emmkhZt9QkQkXTE0z7ctBYu4eUgPA1VYHhK5tqMv9l6niNYTV7XfB420HmZwEBCl4zpik2-mwcmliJUqFkxuGmpD12UkaNZLTFBNUjWHSeSda60nGLDQ4ASxam00ZohO8FyKadAb_Bb_OH9fnAybnDaCQHOmqucQF1a035qHexReoZu80FpNbm8w/s2048/IMG-20231015-WA0034.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibLG7emmkhZt9QkQkXTE0z7ctBYu4eUgPA1VYHhK5tqMv9l6niNYTV7XfB420HmZwEBCl4zpik2-mwcmliJUqFkxuGmpD12UkaNZLTFBNUjWHSeSda60nGLDQ4ASxam00ZohO8FyKadAb_Bb_OH9fnAybnDaCQHOmqucQF1a035qHexReoZu80FpNbm8w/w400-h300/IMG-20231015-WA0034.jpg" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><span style="font-size: large;"><span style="background-color: white; font-weight: normal;"><span>ve bu kez
görevli olduğum bir pilav günüydü.. seyircilikten bir tık daha işin içine
girmek bana her daim daha zinde hissettirdiğinden olsa gerek bu haliyle pilav
gününü bir başka sevdim ve parıldayan renkleri daha anlamlı bir biçimde temaşa
ettim.. ... ee boşuna mı diyoruz “Kalbimizde çarpıntı gönlümüzde emelsin/Yüzyıl
önce kuruldun yüzyıllara bedelsin” <br /></span></span><span style="background-color: white; font-weight: normal;"><span><br /></span></span></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-size: large;"><span style="background-color: white; font-weight: normal;"><span><a href="https://drcemcetin.blogspot.com/2022/03/sevgili-hayat.html?q=aya%C4%9F%C4%B1ma" target="_blank">o mu? gene gelmedi sevgili günlüğüm</a>.. olsun ümit
her daim canlı olduktan sonra bir gün gelir nasılsa…</span></span></span></div></div><br /></div></div><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-74480560947757969892023-09-22T01:15:00.005+03:002023-09-22T01:37:55.143+03:00fakat ne yazık ki sokak boştu....<p><span style="font-family: arial; font-size: large;">fakat ne yazık ki sokak boştu....😔</span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">şimdi böyle şarkılar yok..</span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">söyleyenler de..</span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">aranjmanların insanın içini ısıtan o doğallığını çok aradım sonraları.. hep nafile bir çabayla.. ve o beyefendi sanatçılar.. bambaşka bir dünyadan sesleniyorlardı bize adeta.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">misal boş sokak şarkısı.. Fecri Ebcioğlu ne de hoş uydurmuş sözleri besteye.. inişler, çıkışlar; baslar tizler.. ve hatta basbaritonlar.. heybetli icralar diyorum ben bu tarza.. dik değil, duruş sahibi.. her köşe başında ağlayacak kadar rikkatli bir kalp sahibi.. ve kapanan pencereyle birlikte susan şarkının ta içimizden çalması.. hangimize böyle olmamıştır ki?.. ve ayrılık tema olarak öne çıkan.. hep ayrılık, kapılardan sızan ayrılık.. nostalji bir hastalık değil.. yaşamın soluklanma odaları..</span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/6PhOj1oiRCQ" width="320" youtube-src-id="6PhOj1oiRCQ"></iframe></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br />ve şarkının dediği gibi;</span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">"<span style="background-color: white; color: #202124;">Gözlerim dolaştı bir bir bu yollarda</span></span></p><div class="ujudUb" jsname="U8S5sf" style="background-color: white; color: #202124; margin-bottom: 12px;"><div style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Aradım seni her köşebaşında</span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span jsname="YS01Ge"><div style="text-align: center;">Kalbim ağlarken ah ne yazık ki</div></span><span jsname="YS01Ge"><div style="text-align: center;">Belki de sen, sen başka kollarda</div></span></span></div><div class="ujudUb" jsname="U8S5sf" style="background-color: white; color: #202124; margin-bottom: 12px;"><div style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Kapandı pencerem, şarkım sustu</span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span jsname="YS01Ge"><div style="text-align: center;">Artık o kalbimde çalıyordu</div></span><span jsname="YS01Ge"><div style="text-align: center;">O eski hislerim tekrar coştu</div></span><span jsname="YS01Ge"><div style="text-align: center;">Fakat ne yazık ki, sokak boştu</div></span></span></div><div class="ujudUb WRZytc" jsname="U8S5sf" style="background-color: white; color: #202124; margin-bottom: 0px;"><div style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Gözlerimde yaşlar birden coştu</span></div><span jsname="YS01Ge"><div style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">Ne yazık ki, sokak boştu..."</span></div></span></div>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-28689040023263481082023-09-20T01:27:00.001+03:002023-09-20T01:27:27.216+03:00mesleğin adı<p><span style="color: #2b00fe;"><span style="background-color: white; font-family: Roboto, serif; font-size: 16.5pt;">geçen 2 hafta evvel Kidder Başkanı Mustafa Beyin İstanbul’da
olması münasebetiyle İBB iç denetim başkanlığının ev sahipliğinde bir toplantı
tertip edildi sevgili günlük.. bu vesileyle başkan, ilk ağızdan olup biteni,
olamayıp bitemeyeni kısaca ne varsa anlattı.. biz de dinleyerek müstefit
olduk.. her zaman ve daima herkesin yani tüm tarafları bir arada olduğu
toplantılardan yanayımdır.. nitekim böylece herkes eteklerindeki taşları döker,
kulaktan kulağa aktarım sonucu yanlış anlatım sorunu ortadan kalkar.. 👀</span></span></p><p><span style="color: #2b00fe;"><span style="background-color: white; font-family: Roboto, serif; font-size: 16.5pt;">bu
toplantıda da böyle oldu.. elbette temel konu özlüktü sevgili günlüğüm.. keza biz
insanların kahir ekseriyeti para için çalışır ve özlük hassastır.. başkan, özlükle
ilgili girişimlerinden, diğer derneklerle ortaklaşa çabalarından, bahsetti.. ve
konunun en hassas yönü olan farklı cetvel farklı maaş; bitmeyen -siyah-beyaz
savaşının izdüşümü olan- merkez-taşra ayrımcılığı ile ilgili de tüm
içtenliğiyle açıklamalar yaptı.. bundan başka mesleğin gelişimi ve
kalkındırılması vardı muhabbette.. yardımcılığın kariyer bir meslek olma
bağlamındaki öneminin altı çizildi.. sonra sertifika derecelendirilmesi –bunu bir
sabah sana anlatacağım günlük, nasıl a1 den başlayıp a4 olarak
neticelen(emey)en monomitimizi, <b>“bir sabah günlük bir sabah acını süpürmek için
açtığında kapını”</b> deyivereceğim sana- geldi gündeme.. </span></span></p><p><span style="background-color: white;"><span style="color: #2b00fe; font-family: Roboto, serif;"><span style="font-size: 16.5pt;">ve en çarpıcı mevzulardan
biri mesleğin adıyla ilgiliydi bea günlük.. </span></span><b style="color: #2b00fe; font-family: Roboto, serif; font-size: 16.5pt;">“bir adın kalmalı geriye”</b><span style="color: #2b00fe; font-family: Roboto, serif;"><span style="font-size: 16.5pt;"> ne de
olsa.. </span></span><b style="color: #2b00fe; font-family: Roboto, serif; font-size: 16.5pt;">“biz gidip de adımız kalacağına”</b><span style="color: #2b00fe; font-family: Roboto, serif;"><span style="font-size: 16.5pt;"> göre ve </span></span><b style="color: #2b00fe; font-family: Roboto, serif; font-size: 16.5pt;">“dostların bizi –güzel-
hatırlaması”</b><span style="font-family: Roboto, serif;"><span style="color: #2b00fe; font-size: 16.5pt;"> önem taşıdığından meslek unvanı (ttk’nın yeni imla </span><span style="color: #2b00fe; font-size: 22px;">kılavuzundaki</span><span style="font-size: 16.5pt;"><span style="color: #2b00fe;"> biçimiyle ünvanı) epeyce ehemmiyetliydi.. özellikle unvanın başına “kamu”
kelimesi eklenmesi dile getirilmesi çarpıcıydı.. sevdim.. ancak yine de bu ad (iç denetçi yani) bana bir parça yavan geliyor.. yanlış anlama –çi, -çu, -cu vb. yapım ekleri
ağzımda hep kekremsi bir tat bırakıyor.. ofsaytımsı </span><span style="color: #ffa400;">gibin😆</span><span style="color: #2b00fe;"> geliyor bana.. </span></span></span></span></p><p><span style="background-color: white;"><span style="font-family: Roboto, serif;"><span style="font-size: 16.5pt;"><span style="color: #2b00fe;">öte
yandan ve daha epistemolojik bir çözümlemeyle “denetim”in korkutucu mahiyeti ve
içinde bulunduğumuz çağda aşılası doğası beni daha derin düşüncelere sevk
ediyor.. böyle bir düşünce ortamında bundan bir kaç ay evvel üniversitemizin en
biricik, en sevimli, en güzel, en tontiş kulübü olan denetim kulübümüzün💑 düzenlediği bir programa katılan Tideden Ali Kamil üstadın iç denetim yerine unvan
olarak “</span>iç mükemmellik<span style="color: #2b00fe;">” birimini öne sürmesi aradığım cevabı bulduğum intibaını
uyandırdı.. bu içtimadan bir süre sonra sıklıkla danışmanlığımıza başvuran bir
hocamızın beni ortak bir toplantıda yönetimdeki yeni arkadaşları ile
tanıştırırken </span>“Cem Bey, bizim koçumuz”<span style="color: #2b00fe;"> şeklinde takdim etmesi kalbimi
kanatlandırdı..💓 kim bilir belki de sorunlarımızın çözümü daha derinlerde,
derinlerde olmakla birlikte bir yandan da çok yakında “bizzat içimizde” gizli..
yeni ufuklara yelken açmak için bir parça cesarette gerekli, gemileri limandan
çözme vakti geldi de geçiyor belki de..</span></span></span></span><span style="color: #2b00fe;"> </span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu0Gr4T2VUDRFM3PJsuyReDe8oFHqXOavLDOB8IW-V722DlUbB_1BDgNY3EaIpApA9q7VP4EwkUd21q7UtuJpHBevHLxHSv8MudowP45Wyry-17TwGmV2LXPjcIK_RBrpMHHjwFTlQKHcnUv6-jUOxx19Rj6xAH-jgXtF8Kk-YmayzydPD9GxRmnCoAnQ/s360/raf,360x360,075,t,fafafa_ca443f4786.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="360" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu0Gr4T2VUDRFM3PJsuyReDe8oFHqXOavLDOB8IW-V722DlUbB_1BDgNY3EaIpApA9q7VP4EwkUd21q7UtuJpHBevHLxHSv8MudowP45Wyry-17TwGmV2LXPjcIK_RBrpMHHjwFTlQKHcnUv6-jUOxx19Rj6xAH-jgXtF8Kk-YmayzydPD9GxRmnCoAnQ/s320/raf,360x360,075,t,fafafa_ca443f4786.jpg" width="320" /></a></div><br /><span style="color: #2b00fe;"><br /></span><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-19046751443452799322023-07-30T02:23:00.005+03:002023-07-30T02:24:43.202+03:00In memory of Sinéad O'Connor (Şüheda Sadakat) - Nothing Compares 2 U (Live in Europe 1990)<iframe width="480" height="360" src="https://youtube.com/embed/G4yRUO5IR8o" frameborder="0"></iframe>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-55116156750366988952023-07-28T00:00:00.005+03:002023-07-28T00:32:06.088+03:00hatırlar mısın bilmem<p></p><div style="text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #202124; font-family: arial; font-size: large;">"<a href="https://www.youtube.com/watch?v=QzccHahB8DU" target="_blank">Sesin yankılandı kulaklarımda hep</a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><div style="text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #202124;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=QzccHahB8DU" target="_blank">İsmini sayıklarım hala</a></span></div><span jsname="YS01Ge" style="background-color: white; color: #202124;"><div style="text-align: center;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=QzccHahB8DU" target="_blank">Uykular zehir doldu kalbim sancı</a></div></span><span jsname="YS01Ge" style="background-color: white; color: #202124;"><div style="text-align: center;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=QzccHahB8DU" target="_blank">Doğru mu yaptıkların söyle</a>🎶"</div></span></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">o akşamı hatırlıyor musun? şimdi bu satırları okuyorsan hatırlarsın mutlaka.. sondu.. konuşmadan <a href="https://goo.gl/maps/MmmURbxjWwHxdTFG8" target="_blank">büyük postanenin arka sokağındaki köşeyi</a> dönüp tramvaya doğru yürümüştük.. <a href="https://goo.gl/maps/ad5tXx5Cd5CCheFD8" target="_blank">hoca kasım sokaktan</a> da inebilirdik aslında hep yaptığımız gibi.. ancak bu kez yüreğimiz dayanmayacağından olsa gerek ana caddeyi takip etmiştik.. azıcık yağmur mu çiseliyordu? güzelim sirkeciye.. hep sevdiğin yağmur.. ne güzel kokuyor dediğin.. özellikle sirkeciye ayrı bir hava veriyor diye düşündüğün.. hani o hafifçe ıslanan parke taşlar.. esnafın son akşamüstü telaşları.. hızlı hızlı evlerine gitmeye çalışan insanlar.. ve yağan yağmur.. eskimiş binalarıyla sirkeci.. biraz sonra bir hayalete dönecek olan uğuldayan bir fabrikayı andırıyordu.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">ve yağmur yağıyordu; adeta ısınan bu makinayı soğutmak için.. hep bir umut ışığı olan gülen gözlerine bakamıyordum.. yürüyorduk ve sırasıyla <a href="https://goo.gl/maps/vAwDt6QvWUzu9H7Q8" target="_blank">sultanhamam</a> arkamızda kalıyordu.. <a href="https://goo.gl/maps/oRBEgqRsFuAwjYnTA" target="_blank">hocapaşa pidecisi</a>.. senin en sevdiğin yerler olan <a href="https://goo.gl/maps/24chp611BCwY4Amy8" target="_blank">sirkeci istasyonu</a>, <a href="https://goo.gl/maps/24chp611BCwY4Amy8" target="_blank">kefeli han</a>, <a href="https://goo.gl/maps/2EE76upXuXGM9HeT6" target="_blank">konyalı</a>.. hepsi birer karton maket gibi küçüldüler ve tükenip gittiler.. akşam yeli ayrılıktan dem vururcasına yüzümü dövüyordu.. son elli metrede artık hiç bir şey görmez, duymaz oldum.. anılar öylesine üstüme çökmüştü ki koluma dokunup da<span style="color: #2b00fe;"><b> "ben tramvaya biniyorum"</b></span> demesen belki sonsuza kadar bu ara boyutta kalacaktım.. işte gözlerine o an bakabildim.. sadece bir an için cesaretimi toplayıp.. kapı kapandı ve gittin.. bağrımın yandığını hissettim.. <a href="https://goo.gl/maps/xoxr8Ludse6udT9p8" target="_blank">ankara caddesinden</a> denize doğru yürüdüm.. tramvay.. ayrılık.. son.. göz yaşı.. akşam.. yalnızlık.. hazan...</span></p><p></p><div style="text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #202124; font-family: arial; font-size: large;">"Ne olur bir daha gitme</span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><div style="text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #202124;">Bu yalnızlık geçmez böyle</span></div><span jsname="YS01Ge" style="background-color: white; color: #202124;"><div style="text-align: center;">Elim kolum bağlandı</div></span><span jsname="YS01Ge" style="background-color: white; color: #202124;"><div style="text-align: center;">Sen yoksun diye</div></span><span jsname="YS01Ge" style="background-color: white; color: #202124;"><div style="text-align: center;">Nasıl bir aşkla bağlandım</div></span><span jsname="YS01Ge" style="background-color: white; color: #202124;"><div style="text-align: center;">Demir ateşle dağlandım</div></span><span jsname="YS01Ge" style="background-color: white; color: #202124;"><div style="text-align: center;">Sağım solum karanlık sen yoksun diye"</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiK36ZNlzIw01eivULGRijl5Ivskvwc3OYd8LpqcP90lDk-SFzPY0oXicexR95g0gMkYb4aj_gKUSTkVxAgSyuXAcqri93uQ8i0bvyk6ddpcG86Fj9eT8w908oKPy0epIXjO4KnOuob-xU5EZ6k4AlarwidkniiVN1cYIjQxvwkkHszLFX6biQyygnd-A/s648/bahaneydi%20sonbahar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="543" data-original-width="648" height="335" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiK36ZNlzIw01eivULGRijl5Ivskvwc3OYd8LpqcP90lDk-SFzPY0oXicexR95g0gMkYb4aj_gKUSTkVxAgSyuXAcqri93uQ8i0bvyk6ddpcG86Fj9eT8w908oKPy0epIXjO4KnOuob-xU5EZ6k4AlarwidkniiVN1cYIjQxvwkkHszLFX6biQyygnd-A/w400-h335/bahaneydi%20sonbahar.jpg" width="400" /></a></div><br /><div style="text-align: center;"><br /></div></span></span><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-54123404712352584412023-07-13T02:16:00.008+03:002023-07-13T02:21:35.616+03:00Day Dahi Ya Hum Nurunda Nurunda Nurunda Nurunda Hiya Hiya<p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;">MFÖ’yü ilke ne zaman dinledim bilmiyorum.. dünyaya
gelişim kadar eski belki.. hep bir anlam dolu gelmişti bana.. ama önceleri,
çocukken eğlenceli tabii.. en <span style="color: red;">vak to rock</span>’undan.. en animasyonlusundan.. </span> <span style="background-color: white;">coşkun bir ırmak gibi, inişleri çıkışları..
aslında sesleri birbirinden çok farklıydı.. nasıl oluyordu da böyle ahengli bir
dışavurum yankılanıyor diye düşündüm durdum çok sonraları.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;">ilk hatırladığım
<span style="color: red;">ele güne karşı yapa yalnızdı</span>.. o nasıl bir girişti öyle.. aman ya Rabbi.. sonra
<span style="color: red;">peki peki anladık</span> geldi.. çevrem pek dinlemese de nedense beni benden alıyordu
mfö.. kıyafetleri, imajları ses tınıları.. her şeyleriyle aykırıydılar.. sıkıntılı
zamanlarda <span style="color: red;">aslında no problem</span> diyerekten ferahladım çoğu kere.. dudağımda bir
gülümseme <span style="color: red;">deli deli kulakları küpeli</span> bir şekilde.. yine kızgın vakitlerde <span style="color: red;">mazeretim
var asabiyim ben</span> deyiverdim.. tıpkı bu şarkı eşliğinde daum’a çekilen o
klipteki gibi.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;">dediğim gibi aslında çevremde grubu seven azdı.. bebeklikten
liseye kankam sevgili Suat bile kızardı.. hatta pertevniyalde yanına oturan barışı
sabahtan akşama mfö şarkıları söylüyor diye dövmüşlüğü vardı.. gerçi sonra “adamlar
aslında iyiymiş” diye fikrini değiştirmişti o kutlu zamanlarda, doksanlarda.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;">iki
kez eurovisyonda izledim sonra onları, <span style="color: red;">diday diday day</span> ve <span style="color: red;">sufi</span>yle.. sufi
bambaşka bir önemi haizdi çizgilerinde.. <i>“gül de bir bize diken de bir”</i> mısraıyla
Yunus’a göz kırpıyorlardı adeta.. <i>l<span style="color: #2b00fe;">eyladan geçip Mevla’yı bulma yollarında majörler
tükenip minörlere giderken</span></i>.. <span style="color: red;">ali desidero</span> ise bir fotoromandı adeta.. ve orada
en bariz şekilde fark ettim Özkan’ın sesini.. dinlediğim en anlamı şarkılardan
biri olan <span style="color: red;">sude</span> de ise başrol hepten Özkan Uğur’undu.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;">ve grubun kardeşimin hediye
ettiği ve adıyamana tayin olurken yanımda götürdüğüm <span style="color: red;">agu</span> albümü.. biraz
duygusallığın arttığı bir aralıktı, hem ay olarak hem de yaşam epizodu olarak..
albümün en baba şarkısı <span style="color: red;">sana sarı laleler aldım çiçek pazarından</span>dı, hep demek
istediğim bir kişiyi düşünerek dinlediğim.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;">başka kılan MFÖ’yü neşeye sardığı
hüzündü bence.. <span style="color: red;">yalnızlık ömür boyu</span>nda bunu damarlarıma kadar hissettirdi ama
beni ağlatan şarkı <span style="color: red;">tam ortasındayım</span>dı.. ve <span style="color: red;">göz yaşlarımızı bitti mi sandın</span>.. bitmeyecek
tek şey belki de bu karanlık dünyada.. sizinle <span style="color: red;">bu sabah yağmur vardı istanbulda</span>;
<span style="color: #2b00fe;"><i>aşk için söylenen her söz kandım buselik makamında mecazi aşka inandım güneşli
havalarda</i>.. yine de <i>ne güzel şeydin sen yaşın on dokuz gel yanıma sar beni
bugün var yarın yokuz.</i>.</span> keza isteğim <i>i<span style="color: #2b00fe;">lk inanan sen ol bana</span></i><span style="color: #2b00fe;"> demekti </span>sana ve ne
kadar sıcak bir anlatımdı.. yoksa <i><span style="color: #2b00fe;">ondan şikâyet bundan şikayet ne iştah kalırdı
ne de afiyet</span></i>.. ve şimdi ağzımızda ne iştah kaldı ne de afiyet.. Türkiye’nin en
iyi üçlüsünden Özkan’a veda ederken.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;">çıktığın bu yolculukta Rabbim yar ve
yardımcın olsun seni hep özleyeceğim…</span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjr88M8t4vKlcp6MAx42XYjBXji-6DhHKbCdkvCd9IJ_RkmQvGQm1l3qaXw5rN1m2UZ0DauXpLN8U95u5NuITApKj6-i3mE1i3ikNI7Yo9ixbIT7TDetOS_phaGaha6abaRw1RPXuT6D2VQO1XdjrEyP315BXXq6miYkeDcBFAifehJhfAgUysWH2dDPjQ/s4608/20181229_madam_tuso_sergisi%20(1).jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3456" data-original-width="4608" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjr88M8t4vKlcp6MAx42XYjBXji-6DhHKbCdkvCd9IJ_RkmQvGQm1l3qaXw5rN1m2UZ0DauXpLN8U95u5NuITApKj6-i3mE1i3ikNI7Yo9ixbIT7TDetOS_phaGaha6abaRw1RPXuT6D2VQO1XdjrEyP315BXXq6miYkeDcBFAifehJhfAgUysWH2dDPjQ/w400-h300/20181229_madam_tuso_sergisi%20(1).jpg" width="400" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /><span style="background-color: white;"><br /></span></span><p></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-64314243298921847432023-07-06T01:03:00.001+03:002023-07-06T01:04:25.081+03:00bir zamanlar topkapıda<p><span style="font-size: large;"><span style="background-color: white; font-family: arial;">dünyanın en güzel yeriydi
bana göre.. en sevimli en içten.. çocukluğun geçti yer hep öyledir derler
gerçi.. ama bence Topkapı başka biraz daha.. tüm acıların vız gelip tırıs
gittiği yerdi orası.. seksenlerin başkentiydi.. ve ben orada daha doğrusu </span><b style="background-color: white; font-family: arial;"><span style="color: red;">bu
gönül orada güzel sevdi</span></b><span style="background-color: white; font-family: arial;"> bir gün.. ve milat oldu.. benim için artık her şey
senden önce ve sonraydı.. </span><b style="background-color: white; font-family: arial;">baştan başa bir ülke olan Topkapı</b><span style="background-color: white; font-family: arial;"> ışıldadı..
kuzeyiyle güneyiyle doğusuyla batısıyla.. yazın sonuydu sonbaharın başıydı.. topkapının
güneydoğsusundaki o parkta.. karşıma çıktığında.. oturuyordum.. herkese ait
olan bir yerde bir yer bulup oturmuştum.. güneş batmak üzereydi ama yine de
ısıtıyordu, gülümseyerek.. o sarı sapsarı renk </span><span style="background-color: white; color: red; font-family: arial;"><b>topkapının rengiyd</b></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">i.. hiçbir
yerde olmayan o renk hüzmesi.. kalbimi alıp gittin sanki o parktan çıkıp
giderken.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;">bekledim ondan sonra hep belki gelirsin diye.. hem uyanıkken hem
düşümde.. şimdi olsa ne olur bir daha gitme derdim.. </span><span style="background-color: white;">oysa ne kadar hazırdım söylemeye.. hayat
işte.. tam da bu.. savrulan yapraklar gibi.. uçuştu kelimeler.. hayaller.. hep
yok olup gitti.. bir ikindi vakti evet bir ikindi vakti.. <span style="color: red;"><b>umudumu ekmek için
çıktığım bir ikindi hem de topkapıda</b></span>.. her şeyin bittiğini öğrenecektim.. hem
de topkapıda bizim topkapıda.. kendi saha ve seyircim önünde.. zehir gibi bir
tat vardı ağzımda.. <span style="color: #800180;"><b>ölüm böyle bir şeydir herhalde diye düşündüm</b></span>.. kapıların
kapanması.. ışıkların sönmesi yani.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="background-color: white;">hareket kabiliyetim hepten tükenmişti..
ağlamak çözüm müydü.. sanmıyorum.. ayrılık yakışmamıştı; <b>topkapıda ayrılıksa hiç
yakışmamıştı</b>.. <b><span style="color: red;">yakışıklı olan bu sevdanın yaşaması gerekirdi</span></b> çünkü.. bir
rüyadan uyanmak gibi.. inandığın bir şeyin boşa çıkması gibi bir şeydi.. artık
topkapıda tüm acıların vız gelip tırıs gittiğine inanmıyordum.. kaçmak istedim
kendimden.. kendimin zarfı olan topkapıdan.. hüzün çöktü çünkü.. hatıralara
bulandı sanki alem.. geç kalmışlık hissi kapladı tüm içimi.. kaybolup giden bir
hayat.. ve son bir söz: seni son bir defa daha görmek isterdim..</span> </span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i>"sen aynı sen</i></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i>ben aynı ben</i></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i>aşk aynı aşk</i></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i>biz vazgeçen"</i></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i></i></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1WrRZqmiu3Vx-t9_E4a7Zn6nuHFhrghjdgm6dah6pObbhxOhvTmfGchmKCXOzRwf8WvmR9siG504ChjVq8XVjwn6AlxisMjT6f6KeWGzeZNy5mTgF1bkovYIEiPs9NetkG058ly2ukqvEElGTQPzobOVSGUxmojm4WpE6VrjmFvxopQGM_SeYahmRmq4/s1020/Yeni%20Bit%20E%C5%9Flem%20Resmi.bmp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="808" data-original-width="1020" height="316" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1WrRZqmiu3Vx-t9_E4a7Zn6nuHFhrghjdgm6dah6pObbhxOhvTmfGchmKCXOzRwf8WvmR9siG504ChjVq8XVjwn6AlxisMjT6f6KeWGzeZNy5mTgF1bkovYIEiPs9NetkG058ly2ukqvEElGTQPzobOVSGUxmojm4WpE6VrjmFvxopQGM_SeYahmRmq4/w400-h316/Yeni%20Bit%20E%C5%9Flem%20Resmi.bmp" width="400" /></a></i></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i><br /><br /></i></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i></i></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i><br /></i></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><i><br /><br /></i></span><p></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-10917247152875299692023-06-12T23:52:00.001+03:002023-06-12T23:55:37.960+03:00#iyikiKIDDERvar<p><span style="font-family: arial; font-size: large;">küçük bir gruptu başladığında.. zamanla sayı arttı, emekler çoğaldı.. her yere koştu.. 2007'den bu yana.. mevzuatı hazırladı, rehberleri sonra ve hatta yazılımı dahi.. çok havalıydı, çok istekliydi.. ab projesi bile vardı başardıklarının arasında.. ve bunlar bir ufuk değildi onun için.. çabucak gerçekleştirilen şeylerdi.. <b><span style="color: red;">başarıları kanıksatmak gibi bir misyonu vardı</span></b>.. zamanla küllense de, bir deniz feneri gibi yol göstermeyi sürdürdü daima.. yolundan sapmasına izin vermeyerek iç denetimin.. bunu her daim <b><span style="color: #ffa400;">işletişlik</span></b> kullanarak yaptı, Türkçenin kıvrımlarında gezerek ortaya <b><a href="https://www.kidder.org.tr/denetisim/" style="color: red;" target="_blank">denetişim</a>i</b> koydu..</span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">zaman zaman kızdırdı, öfkelendirdi.. beni bile.. hatta bir yazı yazmıştım da epeyce bir tepki almıştım.. <i>"affet beni, sana üye tadıyla bir mektup yazamadım" </i>şeklinde başlayan.. ve bir de şiir, biraz argo bulunmuştu da atar yapmışlar o zamanki yönetim kurulu üyeleri bana.. yapmışlar diyorum çünkü ben orada yoktum.. içlerinden biri haber vermişti.. hepsini affettim sonra olanı biteni ve tabi ki kendimi.. olmayanı bitmeyeni.. olmayıp ta oldum zannedeni.. nasıl kızabilirdim ki sürekli olarak, biricikti benim için.. <a href="https://goo.gl/maps/d8UpZaxT8uwknnJ77" target="_blank">konur sokağa</a> varınca yaşama sevinci dolardı göğsüm ve gülümserdim nedensiz.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">başkalarından da zaman zaman eleştiriler aldı, sudan sebeplerle.. yok lojman yok şu bu dediler.. bazen de gücünün üstesinde tekliflerle karşılaştı.. beklentiler göklerdeydi, 10 lira aidat ödeyerek ve hatta onu bile ödemeyerek.. kendi bulunduğu ilde yapılan genel kurula katılmayarak.. sadece isteyerek.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">dönüşümler, değişimler, devirler geçti.. çizgisini bozmadı.. özellikle başlardaki janjanlı, prezentable, plaza dili müdavimi eğiticiler yerine, direkt sahadan gelen eğitmenlerle başlattığı eğitim atağı tüm çabaların fevkindeydi.. bu sürece katkı sağlayan, saydıklarıma benzemeyen ve baştan beri aramızda olan sezgisi yüksek bilge "Sezer" kişilerden destek almaktan da hiç gocunmadı.. onlarla büyüdü aslında..</span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">fevkaladenin fevkinde olan bir şey de bu eğitimlerin çoğunun ücretsiz olmasıydı.. uçmadan, ayağı yere sağlam basarak.. doğrudan sahanın sorunlarını ele alan, fantaziden kaçınan ve belki de aslında buna vakit bulamayan.. koca koca kurumların boşluğunu doldurmaya çalışan.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">son eğitim programıyla artık hep birlikte #iyikiKIDDERvar dememiz işte bundan kaynaklanıyor..</span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><a href="https://www.linkedin.com/in/kamuicdenetcileridernegi/" target="_blank">#iyikiKIDDERvar </a></span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEh5J5vIJ9eZsQfVhXaKTjPTs-7zz822LZ8jWh_Ido3Lr07jLJo2VaWNBLL-nPibLR3X6jXpgARNmvduOOgkzcxtlL7F1qzCAcMqNonzYKNY_eaW5mJE7Vwv8JcA2iscAxAfEudtNciOoFZdd1zo7El9JEvcYdFD2L1colHxCRyh0YHwKWJ642cT79r3" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><img alt="" data-original-height="151" data-original-width="334" height="145" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEh5J5vIJ9eZsQfVhXaKTjPTs-7zz822LZ8jWh_Ido3Lr07jLJo2VaWNBLL-nPibLR3X6jXpgARNmvduOOgkzcxtlL7F1qzCAcMqNonzYKNY_eaW5mJE7Vwv8JcA2iscAxAfEudtNciOoFZdd1zo7El9JEvcYdFD2L1colHxCRyh0YHwKWJ642cT79r3" width="320" /></span></a></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /><br /></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></p><p><br /></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-67325744355088259792023-06-09T00:54:00.000+03:002023-06-09T00:54:07.519+03:00iyiyim dedim kendime<p><span style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">iyiyim gerçekten.. sen geçerken
ve geç kalmışken.. uyanamamak.. devam edecek sanmak.. ne güzeldi o sonbahar..
yine sonbahar.. uykusuzluk nedir bilmezken uyku haplarıyla tanışmak..
dönmeyeceğini bilmek.. son bir defa.. karşıma çıksan.. sonra ve sonra kaybolsam
zaman arkamda kalsa.. bu dar boyuttan kurtulsam.. ipi olmayan bir kuyu.. çıkmak
mümkün değil.. dışarıdan bir müdahale olmadıkça.. tanıdık yerlerin solukluğu..
içimdeki kanamanın artışı.. kalbimdeki sancının.. </span></span></p><p><span style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">ışıkların azalışı.. sevdiğin,
ikindideki gibi değil yalnız.. soğuk bir solukluk bu.. ışıklar solgun.. nasıl
oldu.. nerede kaldı.. aradığın mutluluk.. sahi mutlu musun?. öyle geçiyor her
şey.. ikindiden sonra akşam ve sonra gelen gece.. son durağa yaklaşan bir
otobüsteki gibi giderek azalıyor yolcular.. 84 eminönü-topkapı otobüsünün
Topkapı caddesi durağına varışında olduğu gibi.. pek de gibi değil aslında..
çünkü otobüs o durağa vardığında seyrekleşse de biz vardık.. biz.. sen ve ben..
seninle ben.. iki kelime bile batıyor şimdi.. sen ve ben yok biz vardık.. tek
kelime.. tek kelimeyle biz vardık.. </span></span></p><p><span style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">iyiyim gerçekten.. olsun sol yanım ağrısa da..
her yaşadığımı yine sana anlatıyorum.. yanımda olmasan da.. olanların ve
olacakların sen olmadan olması elem veriyor çünkü.. yine sonbahar.. senin
sonbaharın.. senin mevsimin.. yine eylül.. senin eylülün.. ve benim hüznüm..
sensiz sonbahar.. sensiz eylül.. yarın olacak mı?.. yine gün doğacak mı?..
iyiyim gerçekten.. yanımda olduğun kadar değil elbet.. ayağıma bastığın Aksaray
meydanındaki kadar değil.. yenibahçe yokuşundaki neşeli çocuk kadar değil.. hiç
değil.. derin bir sızı.. sürükleyici bir çığlık.. bu çok ağır.. mazinin yükü..
kesif bir karanlık, seni alıp giden.. hayır iyi değilim.. hiç iyi değilim.. ya
kalbini al ya da kalbimi…</span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNlpbU65lfAHKytJTtwJOARVdRDqmL0ynLRaZjRYZI-vJqFMV56Hf5j5ByYM074rXj3o1AdtoikYfVWfyipAM-d54kbYkjy4KndBFLnFm3ZHPNxrZ3QhJtI8ubqbjUz_TUqBbDZSgLhQngNXI-0twBMZzz5kIQOGQIrf-2snGaeZ_9ZUF1fJ06f3mz/s3264/vapurda%20(13).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2448" data-original-width="3264" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNlpbU65lfAHKytJTtwJOARVdRDqmL0ynLRaZjRYZI-vJqFMV56Hf5j5ByYM074rXj3o1AdtoikYfVWfyipAM-d54kbYkjy4KndBFLnFm3ZHPNxrZ3QhJtI8ubqbjUz_TUqBbDZSgLhQngNXI-0twBMZzz5kIQOGQIrf-2snGaeZ_9ZUF1fJ06f3mz/w400-h300/vapurda%20(13).jpg" width="400" /></a></div><br /><p><br /></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-46051393744057000372023-05-21T02:02:00.002+03:002023-05-21T02:05:46.315+03:00benim başrolüm sendin<p><span style="background-color: white; text-align: justify;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">herkes kendi hayatında başroldür
demiştim buna karşılık “benim filmimde başrol sensin oysa” demiştin.. sol
kaşını kaldırarak.. bu kadar açık ilk kez konuşmuştun.. bir sonbahar günüydü, yazdan
kalma bir sonbahar günü.. ışıl ışıl parlıyordun.. son zamanlarımızdı artık..
iki ayrı yol gözükmüştü bize.. iki yabancı olarak yürüyecektik.. belki bir daha
hiç görüşemeyecektik.. yarım kalacaktı.. oysa ne kadar yakındık.. çaprazında
oturuyordum sınıfta.. en güzel yerinde sınıfın.. çünkü profilimde hep sen
vardın.. ve ara ara dönüp bakışın.. sadece sınıfta değil mahallede de evlerimiz
arasında 470 metre vardı sadece.. hafta sonu da seni görmemi sağlayacak kadar
yakın, bir fırsat bulup hep.. bizimdi Topkapı, bizimdi Çapa, bizimdi Aksaray..
bizimdi.. kaçtım sonra.. anlamsızca.. aksaraydan, pertevniyalden, topkapıdan, “senden”..
ve “kendimden”.. anlamsızca.. neden korktum.. oysa sen vardın.. kaçmak..
umarsızca.. hani zweigin amok koşucusundaki gibi.. yollar boyunca kaçtım..
dönemler boyunca.. vizeler boyunca.. semtler boyunca.. finaller boyunca..
kıtalar boyunca.. insanlar boyunca.. bir insan için pişmanlık en büyük
cezadır.. bir vicdan azabıdır ki anlatılmaz.. kör bir kuyu gibi dünya sen
olmayınca.. ve eksiğim hep.. sanki kendimden kendimi çıkardım ve sıfır değil
eksi çıktı karşıma.. matematik, “bu alemin” işi.. tek bir alemin işi.. her
alemde geçerli olacak diye bir şey yok.. aşk aleminde 1-1= 0 değil.. sonuç
sıfırdan küçük, negatif.. o gün o vapurda.. sen ve ben ikiden çok daha
fazlaydı.. ve sonra indikçe eksildik.. ve keşke zaman geri aksa.. ve açtığımız
düğüm tekrar sımsıkı bağlansa.. bir hayatım var.. benim mi?.. bilemiyorum.. hep
eksik hep uzak hep senin peşinde..</span></span></p><p></p><div style="text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #202124; font-family: arial; font-size: x-large;">🎵<a href="https://www.youtube.com/watch?v=YidCQM4RsoI" target="_blank">We can rule the world</a></span></div><span style="background-color: white; text-align: justify;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=YidCQM4RsoI" target="_blank"><div style="text-align: center;"><span style="color: #202124; font-family: arial; font-size: x-large; text-align: start;">We can rule the world</span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><div style="text-align: center;"><span style="color: #202124; text-align: start;">If we let love win</span></div><span jsname="YS01Ge" style="color: #202124; text-align: start;"><div style="text-align: center;">Let love rule the world</div></span></span></a></span><p></p><p><span style="background-color: white; text-align: justify;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4AbuZI6_2mPzKFwHjOJ9ZWIVGKyGSzbu6F4qyidzDyEI5uhw8ewwTCg_74GRX-FAdRxD0JOoIHPKCFLHfy8JGXDJ7bNf0iDlmllNPNDQkb_Edx9k1sCgwdY4HghaJlZ18J0bxI_YFOr9Cq_OCddV3AgTTB22bNCbRd0kehoLxBGVe3jk7p8zAwcI0/s3264/20140610_082434.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2448" data-original-width="3264" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4AbuZI6_2mPzKFwHjOJ9ZWIVGKyGSzbu6F4qyidzDyEI5uhw8ewwTCg_74GRX-FAdRxD0JOoIHPKCFLHfy8JGXDJ7bNf0iDlmllNPNDQkb_Edx9k1sCgwdY4HghaJlZ18J0bxI_YFOr9Cq_OCddV3AgTTB22bNCbRd0kehoLxBGVe3jk7p8zAwcI0/w400-h300/20140610_082434.jpg" width="400" /></a></span></div><span style="background-color: white; text-align: justify;"><br /><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></span><p></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-2817849162898499802023-05-11T01:38:00.001+03:002023-05-11T01:39:31.256+03:00vakit nakit midir?<p><span style="font-size: large;"><span style="text-align: justify;"><span face="Verdana, sans-serif">vakit nakittir vb. sözlerle zamanın değerini vurgulayan bir
arkaplanımız bulunmakla birlikte söylem eylem birlikteliğimiz maalesef yok! En
önemli zaman kayıplarımızsa toplantılar.. toplantı yönetimiyle ilgili çok
sayıda püf noktaları anlatan kitap yazılmış durumda.. buna rağmen saatlerce süren, gerekli
gereksiz çok sayıda insanın katıldığı toplantılar yapmayı sürdüyoruz.. </span></span></span></p><p><span style="font-size: large;"><span style="text-align: justify;"><span face="Verdana, sans-serif">deneyimlerimden hareketle şunu kesinlikle söyleyebilirim ki bir iş yerinde
toplantılar ne kadar uzun sürüyor ve de çok fazla katılımcı içeriyorsa o toplantıdan bir cacık olmaz.. bu gözler neler gördü.. uzayan toplantılarda acıkıp çantasından
çıkardığı elmasını kemirenler.. sıkılıp şekerleme yapan ve bunu abartarak
“haaaaa” şeklinde derin nefesle daldığı kuyudan çıkanlar.. benim burada ne işim
var gibisinden etrafına garip garip gülücükler dağıtanlar.. sıkılıp işi gırgıra
vermek için ortamı fıkraya boğanlar <span style="color: #2b00fe;">(trevesti fıkrası bile dinlemişliğim var)</span>.. </span></span></span></p><p><span style="font-size: large;"><span style="text-align: justify;"><span face="Verdana, sans-serif">oysa modern dünyada toplantılar konsept olarak oldukça farklılaşmış durumda..
start-up girişimler mesela yemek sepeti vb. (google çalışma ortamına benzeşerek)
oldukça etkili bir toplantı yönetimi gerçekleştiriyor.. büyük salonlarda
yapılan toplantılar çok az sayıda.. bunun yerine sadece ilgili olan üç dört
kişi toplantılarını bar konseptli –rahatsız, dolayısıyla çabuk karar almayı
sağlayan- masa-sandalyelerde yapıyor.. yine bir şirkette asansör</span></span><span face="Verdana, sans-serif" style="text-align: justify;"> </span><span face="Verdana, sans-serif" style="text-align: justify;">toplantısı görmüştüm.. asansörle ilgili bir
diğer toplantı kurum içi girişimcilere uygulanıyor.. <span style="color: red;">şöle ki patronu asansörde
yakalıyorsunuz ve fikrinizi yolculuk bitmeden aktarıyorsunuz.. ee üüü vb
şekillerde konuyu uzatmak yok..</span> bunun bir benzeri bir zamanlar bloombergte
yayınlanan eye to eye programında yer alıyordu.. program conseptine göre london
eyes’a (londradaki devasa dönme dolaba) binen bir iş adamı bir tur atana kadar
mesajını kamuoyuna veriyordu.. bizden de bazı örnekler vermek mümkün.. </span></span></p><p><span style="font-size: large;"><span face="Verdana, sans-serif" style="text-align: justify;">efsanevi
üst yöneticilerimizden birinin bir kum saatinin bulunduğu ve her görüşmesinde 5
dakikalık bu saati kullandığını dinlemiştim.. daha sonra da bunu
toplantılardaki vakit kaybından şikayet eden bir yöneticiye çözüm olarak
önermiştim.. kendisi bunu üzerine kum saatleri alıp ilgililere hediye etmişti..
fakat sonuç tahmin edileceği gibiydi: <span style="background-color: white;"><span style="color: red;">kum saatleri masalarda süs olarak kalmış
buna karşılık “son ütücülük” tüm hızıyla sürmüştü.. </span></span>o zaman bunun bir kültür
olduğunu ve geliştirilen stratejilerin bu kültürü aşmasının çok zor olduğunu
anlamıştım.. ne demiş peter drucker "kültür stratejiyi sabah kahvaltısı niyetine yer"...</span></span></p><p><span style="font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVqSLaAvkG-_eC3EezJupd6Xx4gKfGi4-P4R45t-6YWeaEMnT8x-R1sziTLJGOSXrYOpEiSv86mtde8-dUMuPifa15nSz5ufpvkkCQJsPZSlvFNGbnGnUIVxS59TVx3TWDD07Z-JEYmuKCDAet0yfPDHSmRfWNTQZme0iLbchHLNzkiDN8rsYrZmLs/s571/1_OKIg42lgb02SA5rMJpsQIg.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="409" data-original-width="571" height="286" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVqSLaAvkG-_eC3EezJupd6Xx4gKfGi4-P4R45t-6YWeaEMnT8x-R1sziTLJGOSXrYOpEiSv86mtde8-dUMuPifa15nSz5ufpvkkCQJsPZSlvFNGbnGnUIVxS59TVx3TWDD07Z-JEYmuKCDAet0yfPDHSmRfWNTQZme0iLbchHLNzkiDN8rsYrZmLs/w400-h286/1_OKIg42lgb02SA5rMJpsQIg.jpg" width="400" /></a></span></div><span style="font-size: large;"><br /><span face="Verdana, sans-serif" style="text-align: justify;"><br /></span></span><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-29947129155375028052023-05-05T01:01:00.008+03:002023-05-07T01:02:34.751+03:00denetim bitmez<p style="text-align: left;"><span style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial; font-size: large;">denetim işi hep
bir motivasyon günlüğüm.. motivasyon motivasyon motivasyon.. arkadaşlarını
motive et.. yönetimini motive et.. ve en zoru da hep kendini motive et..
savrulan bir gemideki kaptan gibi.. zaman zaman kontrolü kaybeder gibi olursun
ama her zaman bir yol bulursun kontrol etmeye.. hepsi ayrı bir öyküdür
denetimlerin.. hazırlığından onayına bildiriminden raporuna kadar.. bazen
kısıtlar teorisini hissedersin damarlarına kadar.. en harbisinden ve her
anlamda kaynaklar kıttır.. nihayetinde bir kişide kalır tüm yük: başkanda.. iç
denetim başkanlığı zordur.. yağmurlu bir gün gibidir.. hani sabah uyanırsın ve
yağmur vardır.. yapmak istediğin her şeyi yağmurun altında yapmak zorsunasındadır..
uzun ıslak gri bir gün.. yağmuru seviyorsan iyidir aslında.. sayfalara da geçer
kimi zaman yağmur.. bazen göz yaşlarına karışır.. bezen gökkuşağına.. takip edildiğini
hissetmek başlı başına baskı unsurudur.. düşlersin henüz kimsenin yazmadığı o
mükemmel raporu.. öyle bir şey varsa tabi.. inancın tamdır.. o sadece a4
kağıda hapsolmuş bir metin değildir.. anlam yüklü bir yaşam parçacısıdır..
içinde insanlar vardır.. birimler.. hüzünler, çaresizlikler, neşeler.. bırakıp
da gidenler.. tek başına tırmanılan tepeler.. bir yaşam parçasıdır.. “hayat
pahalı” olduğundan parçası da öyledir.. her rapor sürecini eve dönüş
metaforuyla açıklarım ben.. eve dönebilmek.. başarmış bir şekilde, yeniden.. en
fiyakalısından.. evi kaybetmek tehlikesi hep vardır denetim elemanlığında..
görevin hassasiyeti, rutin bir memurunkinden daha riskli kılar öyküyü.. dede
korkut boylarındaki bitmeyen monamitlere benzer.. dediğim gibi evi kaybetme
tehlikesi de vardır.. ama pusulan sağlamsa bu pek olmaz.. gemi gezer dolaşır ve
gene tanıdık limana gelir.. ve eve gitmek üzere inersin.. her iniş yeni bir başlangıcın
özlemidir aslında.. denetim bitmez..</span></span></p><p style="text-align: left;"><span style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></span></p><p style="text-align: left;"><span style="text-align: justify;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOsdMeyXCtOJSFJPQBSeJA_4mwCKxn49DPwknq6v3ltpv6gy8El1-zatXJikkpozXRpW1Jjq3051xa-8en7ltXQIR_E2KbQ2rOMTiXIvBRlqHBNALQO3cM61M9ot5ZHoAKysRoe3rmZ1do91TKpkdbRV8cVEKTcHkSHcH-RERC_8fyXdhyxQJ7xxGv/s275/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOsdMeyXCtOJSFJPQBSeJA_4mwCKxn49DPwknq6v3ltpv6gy8El1-zatXJikkpozXRpW1Jjq3051xa-8en7ltXQIR_E2KbQ2rOMTiXIvBRlqHBNALQO3cM61M9ot5ZHoAKysRoe3rmZ1do91TKpkdbRV8cVEKTcHkSHcH-RERC_8fyXdhyxQJ7xxGv/w400-h266/images.jpg" width="400" /></a></span></div><span style="text-align: justify;"><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></span><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-86639657939506615692023-05-01T22:03:00.001+03:002023-05-01T22:03:00.134+03:00metrobüs deneyimleri<p><span style="font-family: arial; font-size: large;">bugünkü metrobüs maceram mecidiyeköyde başladı.. önce kalabalığın içine dalmak istemedim ve durağın en sonunda bekledim.. bi kere olmuştu 34 A böyle durağın son tarafında açıvermişti kapısını ben de fırsatçı tanju çolak gibi yazmıştım golü.. ama yok bu sefer boşa bekliyordum.. derken orta bölüme geldim saat 19 du ve bu bir intihar dalışıydı (tıpkı her spor dalının kendi jargonu olduğu gibi örn. bisikletçiler koşu der, kayakçılar parkur.. işte onun gibi metrobüsçüler içinde her biniş denemesi bir intihar dalışı, bir kendine meydan okumadır.. binebiliyorum, yapabiliyorum diyebilmektir).. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">neyse ortadan da bir sonuç alamayınca en başa doğru yürmeye karar verdim.. saat 19.20 olmuştu.. ve birden bir anons yapıldı: <b><span style="color: red;">"avcılar yönüne boş araç gelecektir"</span></b> (dikkat yeni başlayanlara duyuru: mecidiyeköyden bazı saatlerde boş vesait kaldırıyorlar hemi de cevizlibağa değil avcılar cihetine).. aha dedim, içimden ılık bir şey aktı.. <b>yoksa oturarak mı gidecektim ve bu saat dilimi itibariyle böylesi bir şey bir rekor olurdu</b>.. egalesi güç bir rekor diye düşünürken.. "boş" metrobüs nazlı nazlı süzüldü ve önümüzde durdu.. kapı çaprazımdaydı.. aman Allah'ım o da ne kapı açılmıyor.. hay bin kunduz tüm kapılar açılıyor da bir tek bizim kapı açılmıyor ki binelim.. yanımdaki şişko çocuk bir yandan <b><span style="color: red;">"dayıııı kapıyı açsanaaaa"</span></b> diye avaz avaz bağrıyor bir yandan da körüğü çimcikliyor.. ama nafile.. yok.. kapı açılmadı.. ve metrobüs, sımsıcak içine yerleşip oturan ve bize gülerek bakan insanlar güruhu ile birlikte çekti gitti.. ki o esnada -herhalde tekerlekten fırlayan mı yoksa başka bir şeyden mi mütevellit ne- şişko çocuğun yanındaki çocuk <b><span style="color: red;">"ahhh gözüme taş kaçtı" </span></b>diye bastı yaygarayı... havanın iyice gerginleştiğini görünce ilk gelen metrobüse binerek buradan kurtulmaya karar verdim ve 34 gelince de ite kaka kendimi attım.. hiç bir yere tutunamadan bir kaç durak gittikten sonra güç bela bir tutamağa yapıştım.. ancak tp 8... plakalı metrobüs sürücüsü ya ehliyeti bakkaldan almış ya da ralli meraklısı bir yeğen olacak ki mertere kadar adeta tüm yolculara göbek attırarak bizi karaya çıkardı.. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;">teşekkürler belediye teşekkürler metrobüs şöförü... we are the world we are the children.....</span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCfScEaXdwwsJlSssrJOhE-SPrflYqN85vLGqlyK6xQ5gpDDSuYqs0sNmS-1EYZW8I2156YKQ20N1hF2MqVgdBH0RdD2wGO5ENli2cwM2AL_uZBiO7uxhL7CO-0gd0esdy2SJDjDXKzbwfz1KR2c7ck4RvlMIRMd0ActnpE_KV8Z9btcNzt09zvxVI/s480/hqdefault.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="480" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCfScEaXdwwsJlSssrJOhE-SPrflYqN85vLGqlyK6xQ5gpDDSuYqs0sNmS-1EYZW8I2156YKQ20N1hF2MqVgdBH0RdD2wGO5ENli2cwM2AL_uZBiO7uxhL7CO-0gd0esdy2SJDjDXKzbwfz1KR2c7ck4RvlMIRMd0ActnpE_KV8Z9btcNzt09zvxVI/w400-h300/hqdefault.jpg" width="400" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><br /></span><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-17768057504061253252023-04-26T00:01:00.007+03:002023-04-26T00:23:22.916+03:00hatırlıyor musun? o ilk günü<p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span color="windowtext">Seni ilk gördüğüm günü hatırladım az önce.. çapadaki öğretmen okulunun
oradan geçerken.. patso yeni mi çıkmıştı.. ketçaplı olan hani.. ve o koca
okulda kantine gitmek ne kadar zordu taa ki seni görünceye kadar.. yüzüne bir
kere bakmam yetti.. bir an.. sonsuzluğa uzanan bir geçit gibi.. seksenler
bitmişti, bize kucak dolusu doksanları bırakarak.. seni bana getiren
doksanları.. bahçedeki o ilk günü hatırlıyor musun?.. pertevniyaldeki ilk günü.. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=YidCQM4RsoI&list=RDGuR741XIY2Q&index=8" target="_blank">ilk defa bakıştığımız o muhteşem anı.</a>. sen ağaçlardan tarafındaydın ben ise
arka kapının basamaklarına yakındım.. sınıflar belirleniyordu ve duam kabul
olmuştu.. çünkü aynı sınıftaydık.. gayri ihtiyari gülümsüyordum.. içim içime
sığmıyordu.. yani şimdi aynı sınıfta mıydık.. doğru muydu?..</span><span color="windowtext"> </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span color="windowtext">koca binadan içeri girdik sonra, Abdullah ve
Orhan Hocaların gözetimi altında.. müdür muavini olarak iki genç ve disiplinli
hocaydılar.. zaman ilerledikçe sertliklerinin sadece bir görüntü olduğunu
ve altın gibi birer kalp taşıdıklarını anlayacaktık.. sonra merdivenleri çıktık..
4 K en üst kattaydı.. en üst katta.. tek başına sevda çeken kalbim gibi
uzakta.. tek başına.. sıraya oturmuştun.. tam çaprazıma.. ufukları saran bir
güneş gibiydin.. ışıl ışıl gözümde.. renk renk.. sonra bir an bakışlarımız
birleşti.. bilmedim hayatımın kırılma anında yaşadığımı.. ve bir daha hiçbir
şey eskisi gibi olmadı, o andan sonra.. ve zil çaldı sonra ve zaman aktı.. ve
çok zaman geçti üstünden, her şeyi örtecek kadar çok.. zaman içinde zaman.. ve
sonra zil çaldı ve teneffüse çıktık.. ve sonra ilk defa bir merhaba deyiş..
kalbimde açacağı yaraları bilmeden ve yaşananı anlamlandıramadan ilk defa bir
merhaba demek.. ne güzel bir kelam: merhaba.. senden gelince bir o kadar daha
güzel..</span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span color="windowtext"><br /></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjq6P2ZsZmFOyxzlTsSwNLHkWbUtX2TGbIHQ6NGnDZNEXGnwM_-Qulq38RKFwo6mDl277HlqInvGHy4CWOF-fTFahmwdx8Yjyl0fuPJDCWOLiRnFlpoKM_i2mSzNplee4UL1-6_pDfzGTAZXdQZByGbCVJ2bvhmcM2rVxGsFYbge2yfnQ7bTTtyvdOc/s3264/20141026_pertevniyal_pilvag%C3%BCn%C3%BC%20(17).jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2448" data-original-width="3264" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjq6P2ZsZmFOyxzlTsSwNLHkWbUtX2TGbIHQ6NGnDZNEXGnwM_-Qulq38RKFwo6mDl277HlqInvGHy4CWOF-fTFahmwdx8Yjyl0fuPJDCWOLiRnFlpoKM_i2mSzNplee4UL1-6_pDfzGTAZXdQZByGbCVJ2bvhmcM2rVxGsFYbge2yfnQ7bTTtyvdOc/w400-h300/20141026_pertevniyal_pilvag%C3%BCn%C3%BC%20(17).jpg" width="400" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /><span color="windowtext"><br /></span></span><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-86840676964423686922023-04-21T01:33:00.002+03:002023-04-21T01:33:17.321+03:00Her şeye rağmen iyi Bayramlar<p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="text-align: justify;">ve bir Ramazan
daha usulca geçti gitti hayatımızdan.. şefkatli dokunuşuyla.. bizi bir kere
daha ziyaret etti.. zamanın bu diliminde.. bu matematik konumda, bir daha
yaşanmayacak adına an dediğimiz “anlamaktan” aciz olduğumuz bu kesitte.. bu
sene buruk buldu bizi.. depremler, seller felaketler.. binlerce insanımızı
kaybetmiş, yıkılmış bir halde.. aslında son dört beş yıl hep böyleydik bir
parça.. kovidle değişen yaşam alışkanlıklarımız Ramazan'a da yansımıştı.. bir
dönem camiler kapalı kaldı.. akraba, dost iftarları yapılamadı.. hazinlik çöktü
gönlümüze.. yapayalnız yaşanacak bir şey değildi çünkü Ramazan.. sonra
şahsi-ailevi sağlık problemleri oldu aynı yıllarda.. büyükler bir bir gittiler..
garipliğimizi arttırdı.. her giden Ramazanını yanında götürdü.. bizden bir
pencere kapandı.. halimize ayrılık damgasını vurdu.. hasretlik, yendikten çok
sonra acısını hissettiren kurşun misali, zaman geçtikçe sol yanımızı ağrıttı..
fani dünyada.. fani zamanda.. fani alemde.. hiçbir şey eskisi gibi olmadı.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="text-align: justify;">bu
sene yine de bir kıpırdanma oldu sanki.. “yaşam her zaman bir yol bulur”
sırrınca.. menfezler açtı bize çok şükür Allah’a.. aile ve eş dost iftarlarını
yapabildik mesela.. yine bir arada olabildik, en azından kalanlarla.. sana bir
sır söyleyeyim mi günlüğüm: her iftar öncesi içim coştu.. ve ağlayasım geldi..
coşkudan ama epeyce de hüzünden mütevellit.. bir parça da içim ürperdi.. acaba
seneye bu iftarları yapabilecek miyiz diye.. gelmeli gitmeli dünya sonuçta.. bu
duygu ağzımın tadını epeyce kaçırdı yani.. ve sonra yine bu sene kitap fuarına gittim,
kendimi zorlayarak.. yapmak zorundaydım çünkü.. beş sene sonra ilk kez.. orada
olmalıydım, kitap almalıydım.. bu bir duruştu zamanın bu anında yapılması
gereken ve yaptım.. </span><span style="text-align: justify;">dertli gönüller bir
nefes aldı, Ramazan'la.. fanilik böyle işte ya günlüğüm.. ayrılık acısından inleyen sazdan
yapılmış bir ney misali.. hayırlı Bayramlar…</span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="text-align: justify;"><br /></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyOLvrO5Gs_I3xrTSR7fSGrHqjUjZLPSjnjw5rtfCvGLp6n7PBOpkq3wTk811fssL-sbPOyMbjreIniyS31UIbsuaL2BcmEP-NzO9XfeUSQ-8Ba5my5VzhVGk2Tm1KrE9PIriT7vnPcSNKK8vGXXNaOZ7YmEB1E2jOIlZCnMkNx_jkp3k-b4xu_y37/s3264/20150422_193804.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2448" data-original-width="3264" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyOLvrO5Gs_I3xrTSR7fSGrHqjUjZLPSjnjw5rtfCvGLp6n7PBOpkq3wTk811fssL-sbPOyMbjreIniyS31UIbsuaL2BcmEP-NzO9XfeUSQ-8Ba5my5VzhVGk2Tm1KrE9PIriT7vnPcSNKK8vGXXNaOZ7YmEB1E2jOIlZCnMkNx_jkp3k-b4xu_y37/w400-h300/20150422_193804.jpg" width="400" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /><span style="text-align: justify;"><br /></span></span><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-69097334304838755262023-02-25T11:56:00.003+03:002023-02-25T12:12:42.148+03:00solmuş bir resim gibi<p><span style="font-family: arial; font-size: large;">bant çalıyor gene.. sevdiğin şarkıları dinliyorum hep.. yorumların
geliyor aklıma.. "introsu uzun".. "adam detone".. "kadın müthiş söylüyor".. "arkada
kemanı duyuyor musun?".. hiç anlamayan biri olsa senin yanında uzmanı olurdu
işin.. ne de güzel anlatırdın.. hep anlatırdın.. ne olsa dinletirdin.. bu kadar
bilmen hoştu.. daha hoş olan bana anlatmandı..<span color="rgba(0, 0, 0, 0)"> </span><span style="color: red;"><b>s</b><b>ade bana anlatmanı isterdim</b></span><span color="rgba(0, 0, 0, 0)">..
</span>hep bana anlatmanı.. gülümseyerek anlatmanı.. tekrar tekrar anlatmanı.. arada
ufak<span color="rgba(0, 0, 0, 0)"> takılmalarını.. </span></span></p><p><span style="font-size: large;"><span color="windowtext" style="font-family: arial;">bant çalıyor işte gene.. dinliyorum.. ama sen olmadıktan
sonra ne anlamı var.. fatih abi “gitme” diyor.. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=FOusOG6sagE" target="_blank">“gitme ne olur bırakıp gitme;sensiz yaşayamam ben böyle”</a> 🎧🎵şimdi acı geliyor.. uzaktan söylüyor sanki.. çok
uzaktan.. 90’lı yıllardan.. temiz, içten, tutkulu, mahcup ve </span><b style="font-family: arial;"><span style="color: red;">senli yıllardan</span></b><span color="windowtext" style="font-family: arial;">..
hissetmek apayrıydı senle.. şarkı ancak o zaman anlamlıydı.. dinlemeye değer
bir şeyi senle dinlemek.. muratpaşa parkında.. o yoğun, akıcı parkta yalnız
ikimiz varmışız gibi dinlemek.. walkmanın kulaklığını paylaşarak.. "<a href="https://goo.gl/maps/y646BSMK6BP1PRYX9" target="_blank">mahalleye</a>
gidelim artık" deyişinle biterdi bu mutlu zaman dilimi.. hani bazen yürüyerek
dönerdik.. vatan ya da millet caddesinden.. sen daha çok millet caddesini
severdin.. <b>"sırf burası için bir şehrengiz yazılmalı"</b> derdin, tam da fındıkzadeye
geldiğimizde.. nedense.. çapaya doğru olan kısımdı favorin.. hani yıllar
yıllar sonra seni ikinci defa bulduğum o noktayı.. eskiden demirbankın olup
şimdilerde bir kargocunun bulunduğu <a href="https://goo.gl/maps/icpMYBZJRFv3ZxGD7" target="_blank">o noktayı</a>.. bir anda bulup bir anda
kaybettiğim o noktayı.. solmuş bir resim gibi şimdi anılar.. sen hariç tabii..
resmin parlayan, tek canlı öğesi olan senden başka.. savruk, başıboş, alelade
şimdi her şey.. tükenen bir ömür misali.. fatih abiyi dinliyorum gene, bant
çalıyor.. ama asla o zamanki gibi değil.. biraz kırgın çalıyor..</span></span></p><p><span style="font-size: large;"><span color="windowtext" style="font-family: arial;"><br /></span></span></p><p><span style="font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhl8lSzmFhql-vRIkF8JOEPhNyy2WYwyIH1dBOqNKjOHBkgsz_Sk6hdZue7NAjWHHCl7ZxxBm970Ee9vJVCc6x4w6aMAbcgbV_PGPh74YL28bCxT2AWgmQ_0bi6sBuhDvfZMY5fGd066hlYWad1giLjGQB5fHDTpc7u1ZVPRCNb7Vb5Wcv5sHXmpQJW/s960/FB_IMG_1606037975567.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="720" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhl8lSzmFhql-vRIkF8JOEPhNyy2WYwyIH1dBOqNKjOHBkgsz_Sk6hdZue7NAjWHHCl7ZxxBm970Ee9vJVCc6x4w6aMAbcgbV_PGPh74YL28bCxT2AWgmQ_0bi6sBuhDvfZMY5fGd066hlYWad1giLjGQB5fHDTpc7u1ZVPRCNb7Vb5Wcv5sHXmpQJW/w300-h400/FB_IMG_1606037975567.jpg" width="300" /></a></span></div><span style="font-size: large;"><br /><span color="windowtext" style="font-family: arial;"><br /></span></span><p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2169789795584123008.post-87312352178642513722023-01-26T01:20:00.008+03:002023-01-26T23:25:39.157+03:00denetim günlükleri: hep yolda olmak<p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="text-align: justify;">denetim programımız görmüşsündür
günlük.. oldukça ilginç hususiyetler taşıyor bu yılki program.. ee zamanla
gelişiyoruz.. “<span style="color: red;"><b>gelişmek ileri gitmektir</b></span>”.. neyse çok uzatmadan deyivereyim.. en
önemli değişiklik, denetlenen süreç ne olursa olsun mutlaka 3 hususa bakacak oluşumuz: denetlenen birimin kvkk-bilgi güvenliğine uyumu ile dezavantajlı
kişilere uyumluluğunun ele alınması ve internet sayfasının değerlendirilmesi..
yani taşınır da denetlesek ekders de bunlara bakacağız.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="text-align: justify;">şimdi bazıları çıkıp <span style="color: #800180;"><b>bu
yanlış kardeşim.. süreçse sürece bak, çek git</b></span> diyebilir.. ama yooo.. artık
bunlar eskidi günlük.. artık <b>"hattı müdafaa değil sathı müdafaa var ve o satıh
bütün kurumdur"</b> anlayışına geçmenin zamanı geldi.. peki neden böyle bir yönelim
içine girdik ki? <b><span style="color: #01ffff;">rahat mı battı?</span></b> hayır tabi ki de.. </span><span style="text-align: justify;"> </span><span style="text-align: justify;">ilk evvela şu kvkk olayının sadece bilgi işlemin
işi ve görevi olmadığı gerçeğinden hareket ettik.. her kim ve nerede
yaşanıyorsa yaşansın😊 herkes bihakkın bu konunun icaplarını yerine getirmeli..
bilgi güvenliği de hakeza herkesin görevi.. ikinci olarak daha evvel yaptığımız
bir denetimde internet sayfaları hususunda söyleyecek şeyler bulmuştuk..
internet sayfaları önemli; çünkü birimlerin dışa açılan yüzü.. paydaşlarla
iletişim kurulacak ana kanal.. dolayısıyla güncel, doğru ve güvenilir olması
gerekir.. son olarak birimlerin dezavantajlı kişiler için uygun hale
getirilmesi bir insanlık görevi ve de kurumsal kaynakların doğru kullanılması
anlamında önemli olduğundan bu bağlamda bir değerlendirme yapmayı da görev
edindik.. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: large;"><span style="text-align: justify;">bu üç kontrol alanının sadece idare katkı yapmayıp aynı zamanda iç
denetçiler olarak bizlere de yepyeni ufaklar açacağını umuyorum.. bu sayede
<b><span style="color: #ffa400;">holistik bir bakış açısı</span></b> kazanabileceğiz.. birimi ve giderek idareyi bir bütün
halinde değerlendirme imkanı bu suretle gerçekleşebilecek.. düşün günlüğüm, bir
birimde sadece satın almaya, taşınıra bakan bir denetçi için o birim taşınırdan
ya da ihaleden ibaret olarak kalırken; bu belirttiğim hususları da içeren
anlayış denetçiye çok daha bütüncül bir perspektif sunacaktır.. tüm bunları i<b>ç denetimin
kabuğunu kırma çalışmaları </b>olarak nitelendiriyorum.. ve artık trendler sadece
dışardan gelmiyor.. güçlü, yerel ve “gerçek ihtiyaca” yönelik olarak içerden
yankılanıyor.. entegre raporlama anlayışına ve bir süre sonra entegre denetim anlayışına
doğru dönüşüm ve yolculuk sürüyor.. ve asıl olan yol zaten.. yol bazen, çıktığına insanı pişman ettiriyor, bazen umuda gark ediyor.. ve bazen de huzursuzluk kaynağı oluyor.. ama “menzile
ulaşmanın” tek yolu da bu: yolda olmak.. Stefan Zweig’in dediği gibi:<span style="color: #2b00fe;"> “</span></span></span><span style="color: #2b00fe; font-size: large;"><span style="font-family: arial; text-align: justify;">Belki de bizim gerçek yolumuz budur. </span><span style="font-family: arial; text-align: justify;">Hüzünle geriye ve özlemle ileriye bakarak, huzuru
arayarak ama daima huzursuzluk içinde olmamızdır.”</span></span></p><p><span style="color: #2b00fe;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #2b00fe;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjXhp5tMcdosVuIG2ugxPqJ6jf0VGUdukrGcmwcKfImxL9lJeCfcxK-AHS6wjr6RERJRQ2kKYRywcAfL9MtUl1COmkLK9HHQpaxAHLqX-xz3AryWNw_pNfOAPy_X1w8H9-hWN9a9sDV0nXG8khqfhTVuND2zG1N9eOyTkAaIjeoVZ4tk3NCmbeP3Yg/s900/pexels-photo-775199.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="600" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjXhp5tMcdosVuIG2ugxPqJ6jf0VGUdukrGcmwcKfImxL9lJeCfcxK-AHS6wjr6RERJRQ2kKYRywcAfL9MtUl1COmkLK9HHQpaxAHLqX-xz3AryWNw_pNfOAPy_X1w8H9-hWN9a9sDV0nXG8khqfhTVuND2zG1N9eOyTkAaIjeoVZ4tk3NCmbeP3Yg/w426-h640/pexels-photo-775199.jpeg" width="426" /></a></span></div><span style="color: #2b00fe;"><br /><span style="font-family: arial; font-size: x-large; text-align: justify;"><br /></span></span><p></p><p><span style="color: #2b00fe;"><span style="font-family: arial; font-size: x-large; text-align: justify;"></span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #2b00fe;"><br /></span></div><span style="color: #2b00fe;"><br /><br /></span><p></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p></o:p></p>Dr. Cem Çetinhttp://www.blogger.com/profile/14764219020310089157noreply@blogger.com0